Az görme yetisine sahip olan engelliler, Ankara Üniversitesi (AÜ) Halk Sağlığı Anabilim Dalı Görme Engelliler Rehabilitasyon ve Araştırma Biriminde ”teleskoplu gözlük kullanımının öğretilmesi” ile görme kapasitelerini yüzde 90’a yakın oranda artırabilecek.
AÜ Halk Sağlığı Anabilim Dalı bünyesinde hizmet veren Az Görenler Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Aysun İdil, Türkiye’de az görme ve körlük ile ilgili ulusal bir kayıt sisteminin olmadığını, ancak hesaplamalara göre her bin kişiden 5’inin yüzde 5’in altında görme yeteneği (kör) olduğunu ve bin kişiden 20’sinin ise az görebildiğini söyledi.
TÜRKİYE’DEKİ TEK MERKEZ
Türkiye’nin göz hastalıklarının tedavisinde çok iyi bir noktada bulunduğunu, ancak rehabilitasyon açısından eksikler olduğunu belirten İdil, ”AÜ bünyesinde hizmet veren Az Görenler Rehabilitasyon Merkezi’nin, üniversite bünyesinde Türkiye’de kurulmuş ilk ve tek merkez olduğunu” söyledi.
Merkezde yaklaşık bin hastanın rehabilitasyon hizmetinden yararlandığını ifade eden İdil, ”Hastaların yüzde 60’ında ‘yararlı görme’ sağlandı. Yüzde 3’ü cihaz kullanımını reddetti, yüzde 9.5’unun görme yeteneği bu sistemi kullanmaya uygun değildi, yüzde 8.4’ü ise az görme yardım cihazı dışında reçeteli normal gözlük desteğiyle hedeflerine ulaştı.” açıklamasında bulundu.
İdil, merkezlerinden, 6 yaş altı okul öncesi gruptan yararlananların oranının yüzde 5 olduğunu, yüzde 26 oranında okul dönemi yaş grubunun ve yüzde 41 oranında 19-64 yaş aralığındaki yetişkin gruptaki kişilerin faydalandığını, ayrıca gelenlerin yüzde 93’ünün sosyal güvenliğinin bulunduğunu belirtti.
ÇOK KÜÇÜK YAŞTAKİLER İÇİN FARKLI PROGRAMLAR GEREKİYOR
Prof. Dr. İdil, koruma ve tedavi sonrasında istenilen başarının elde edilememesi halinde rehabilitasyon hizmetinin önem kazandığını ifade ederek, ”Bir göz kliniğinde tıbbi ya da cerrahi anlamda gerekenler yapıldığı halde yararlı bir görme sağlanamayan hastalar, rehabilitasyon merkezlerinden yararlanabilmektedir” dedi.
Uluslararası literatürde 2020’ye kadar gerekli önlemler alındığında körlük ve az görme ile sonuçlanan durumların yüzde 80’inin önlenebileceği, tedavi edilebileceği ya da rehabilitasyonla kişinin yaşam kalitesinin artırılabileceğinin hesaplandığını dile getirdi.
Görme düzeyine ilişkin beklentinin kişinin mesleğine, yaşına, eğitim düzeyine, okuma alışkanlığına ve yaşam biçimine göre değişebildiğini anlatan İdil, tıpta, gözlük ya da lens gibi aletlerin yardımıyla yüzde 5 ile onda 3 arasında olanların az gören diye kabul edildiğini, rehabilitasyon merkezinde ise bu ölçümlerin bireysel hedefe göre belirlendiğini bildirdi.
İdil, şunları kaydetti:
”Her türlü şey denenmiş, stabil duruma gelmiş ama mevcut görmesi onun yaşamdaki hedeflerini gerçekleştirmesine yetmiyorsa, böyle bir durumda görme düzeyi ne durumda olursa olsun, kişiye onun hedefleri doğrultusunda yakın, ara mesafe ya da uzak görme için uygun sistemlerle ve cihazlarla mevcut görmeyi yararlı hale getiriyoruz.
Pratik olarak bir elin parmaklarını bir metre uzaktan sayabilme yeteneğine sahip kişi, merkezimizdeki uygulamalara yanıt verebilir. Işığı hiç göremeyen ya da el hareketlerini kabaca gören kişilerin görme rehabilitasyonunundan yararlanması ise mümkün değil. ”
GÖRME KAPASİTESİ YÜZDE 90’IN ÜSTÜNE ÇIKABİLİYOR
Merkeze başvuruya gelenlerin öncelikle tüm görme fonksiyonlarının değerlendirildiğini ve ardından kişiye özel cihazların seçildiğini belirten İdil, ”Bunun için optik ya da optik olmayan sistemler kullanılıyor. Optik sistemlerden, çeşitli formlarda üretilmiş teleskopik, mikroskopik ve benzeri gözlükler kullanılıyor. Az gören hastalar için geliştirilmiş ve gözlüklerin üstüne monte edilmiş küçük teleskoplu gözlükler ile kişinin yüzde 10’luk görme kapasitesi yüzde 90’ın üstüne, hatta tam düzeye çıkabiliyor” diye konuştu.
İdil, teleskopik gözlüklerin kullanımının kolay olmadığını, hastanın buna uyum sürecinin aşamalı olduğu için zaman aldığını vurgulayarak, şu bilgileri verdi:
”Teleskopik gözlük, önce kişiye oturarak kullandırılıyor. Gözlüğü takıp, alışması sağlanıyor. Çünkü, teleskop sayesinde, objeler bulunduğundan büyük ve farklı yerde görülüyor. Bu da özellikle yaşlılar ve çocuklar için düşme riskini artırabiliyor. Yaklaşık bir ay oturarak kullanım sağlanıyor, ikinci aşamada ise teleskopik gözlüğün model ve uygulama yerleri değiştirilerek, yürürken kullanımı sağlanıyor. Bu sürecin de adaptasyonu altı ayı bulabiliyor. Daha sonrasında ise evde günlük yaşamda veya mesleki alanda nasıl kullanılacağı öğretiliyor. Eğitim aşamaları yapılmadığı takdirde cihazlardan yararlanma oranı yüzde beşin altında olabiliyor.”
Teleskopik gözlük kullanımının özellikle öğrenciler için çok avantajlı olduğuna dikkati çeken İdil, ”Örneğin, görmesi nedeni ile eğitimden yaralanma olanağı kısıtlanan bir öğrenci, teleskoplu gözlük kullanarak bu engeli aşabilmektedir. Çok kitap okuması gereken hukukçular, ara mesafeyi görmesi gereken piyanistler, uzak görüşün çok önemli olduğu fotoğrafçılar da bu cihazları kullanarak mesleklerini yapabiliyor” dedi.
GERİ ÖDEMEDE SIKINTI OLABİLİYOR
İdil, teleskoplu gözlük kullanımının yurt dışında 1950’li yıllardan bu yana sıkça kullanıldığını, ancak Türkiye’de kullanımının yeni olduğunu söyledi.
Gözlüklerin rahatlıkla temin edilebileceğini, fakat geri ödemede sıkıntı yaşanabildiğini belirten İdil, ”SGK şimdi çok sınırlı bir ödeme yapıyor ve katkı payını artırdı” diye konuştu.
İdil, teleskoplu gözlüklerin diğer gözlüklerden oldukça farklı olduğu için yadırganabildiğini, kimi hastaların estetik kaygısı ya da toplumdan gelebilecek tepkilerden dolayı gözlüğü kullanmayı reddettiğini söyledi.
Teleskopik gözlüklerin daha estetik olabilmesi için yurt dışında çalışmalar yapıldığını da anlatan İdil, ”Teleskop, son teknoloji ile gözlük camı haline getirildi. Yani, çok yakında gözlüğün üstüne ayrı bir şekilde teleskop monte edilmeyecek” dedi.