İstanbul’un Beşiktaş İlçesi’nde Yıldız Sarayı girişinde yer almaktadır. Banisi Sultan II. Abdülhamid’in (1876–1909) isminden dolayı Hamidiye olarak adlandırılsa da daha çok Yıldız Camii olarak tanınmaktadır.
Sultan II. Abdülhamid 1876 yılında tahta çıktığında kısa bir süre Dolmabahçe Sarayı’nda kaldıktan sonra Yıldız Sarayı’na yerleşir. Selefi Sultan V. Murad’ın tekrar tahta geçirileceği endişesini taşıyan Sultan II. Abdülhamid, saraydan uzak kalmamak için Cuma Selamlığı’nda kullanılmak üzere Yıldız Sarayı’nın Koltuk Kapısı olarak adlandırılan girişi önündeki yüksek set üzerine yeni bir cami inşa edilmesini ister.
1881-1885 yıları arasında inşa edilen ve bina nâzırlığını Başmâbeynci Osman Bey’in yürüttüğü yapının mimarı olarak bazı yayınlarda Sarkis Balyan ismi belirtilse de bu doğru değildir. Dolmabahçe Sarayı Arşivi Evrak No: II / 989’da yer alan belgeye göre Ebniye-i Seniyye İdaresi’nde otuz yılı aşkın bir süredir çalışmış olan Nikolaidis Jelpuylo adında bir Rum mimardır. Osmanlı kayıtlarında Nikolaki Kalfa olarak da ismi geçen Nikolaidis Jelpuylo kendisine bu görev verildiğinde kısa bir süre içinde hazırladığı plan ve resimler ile birlikte caminin maketini hazırlayarak Sultan II. Abdülhamid’in beğenisine sunar. Sultanın oluru alındıktan sonra 28 Muharrem 1299 ( 21 Aralık 1881 ) günü caminin temeli törenle atılır.
İnşaat keşif kayıtlarına göre 16890 lira harcama yapılarak inşa edilen caminin minberinin Bursa Ulu Câmii minberi tarzında olması istenir. Bu amaçla Bursa’ya bir fotoğrafçı gönderilip Ulu Cami’deki minberin resmi çektirilir. Bursa Ulu Camii’nin minberi Türk ahşap sanatının önde gelen örneklerinden biridir. Sultan II. Abdülhamid’in ahşap işçiliğine olan ilgisi nedeni ile Yıldız Sarayı’nda inşa ettirdiği marangozhanede boş zamanlarında çalıştığı ve çeşitli eşyalar ürettiği bilinmektedir. Yıldız Camii’nin hünkâr mahfilinin sedir ağacından yapılmış kafesleri de II. Abdülhamid’in el işçiliğidir. Bu nedenle böyle bir tercihte Sultan II. Abdülhamid’in etkisi olduğu açıktır. Ancak bu istek bilinmeyen bir nedenle yerine getirilememiş, ahşap olması istenen minber mermer olarak yapılmıştır.
Oryantalist ve neogotik unsurların dönemin beğenisine paralel olarak seçmeci bir anlayışla uygulandığı yapının temelleri sağlam zemine kadar kazılmış ve 130 cm kalınlığında temel duvarları inşa edilmiştir. Harim bölümünün zeminden saçağa kadar 100 cm kalınlığındaki gövde duvarları kuzey ve güneyde üç, doğu ve batıda yedi ajur şebekeli olarak tasarlanmış neogotik üslupta dikdörtgen pencerelerle hareketlendirilmiştir. Pencerelerin üzerinde yatay dikdörtgen bantlar dolaşır. Cephe kornişleri üç sıra mukarnas ile zenginleştirilmiştir. Bütün pencere söveleri ile saçaklar beyaz Triyeste taşından imal olunmuştur.
Cami girişinde yer alan anıtsal taç kapı biçiminde tasarlanmış öne doğru çıkıntılı yüksek tepelik mihrap cephesinde de tekrar edilmiştir. Yanlarda yer alan ve harim bölümünden alçak tutulmuş olan iki kitlesel kanat caminin ön cephesine hâkimdir. Yapının Yıldız albümlerindeki fotoğraflarına göre bu günkü cephesi büyük oranda değişmiş, ana girişle yan kanatların büyük ve geniş camekânlı sundurmaları sonraki tamiratlarda kaldırılarak düz merdivenlere dönüştürülmüştür.
Selatin camilerinin genelinde görülen çift minare uygulaması Yıldız Camii’nde teke inmiştir. Caminin batı kanadı içinden yükselen zarif ince yivli minare mukarnas dolgu ile geçilen tek şerefeye sahiptir.
Dikdörtgen planlı harim bölümü son cemaat yeri ile bütünleştirilmiştir. Harim bölümünün yüksek kasnaklı kubbesi mihraptan uzak girişe yakın olarak yerleştirilmiştir. Caminin bol ışık alması amacıyla kubbe kasnağına neogotik tarzda on altı pencere açılmıştır. Çokgen bir yapıya sahip olan kubbe kasnağının kornişi bir mukarnas dizisi ile biçimlendirilmiştir. Kubbe içi ve mihrap önündeki tavan lacivert zemin üzerine işlenmiş yıldızlarla bezenmiştir.
Câminin kubbe göbeğinde Besmele ile Necm Suresi’nin ilk üç ayeti ve kuşakta da Mülk Suresi yer alır. Yapma kûfi tarzında işlenmiş olan bu yazılar gazeteci Ebuzziya Tevfik’e (1848–1913) yazdırılmıştır. Kubbeyi destekleyen ayaklıklarla yükseltilmiş sekiz köşeli birer çift kolon giriş ve mihrap yönünde dilimli kemerlerle birbirlerine bağlanmaktadırlar. Taşıyıcı işlevlerinin yanı sıra iç mekâna dekoratif bir zenginlik katan bu kolonlar dönemin yaygın mimari üslubu olan oryantalist anlayışı yansıtmaktadırlar. Bu oryantalist anlayış caminin iki katlı hünkâr köşkünde de görülmektedir. Hünkâr köşkünün altın varak süslemelerin yer aldığı ikinci katı Sultan II. Abdülhamid’e ayrılmış olup burası üç basamaklı bir sahanlık ve kafesli bir pencere düzeneği ile harim mekânına açılmıştır.
Yapımına 21 Aralık 1881’de inşasına başlanan cami, 1885 yılı Eylül ayı sonunda hizmete girer. Sultan II. Abdülhamid’in saltanatının sonuna kadar da çok gösterişli Cuma selamlıklarına sahne olur. Ermeni komitacıların 21 Temmuz 1905’de yapılan Cuma selamlığında Sultan II. Abdülhamid’e karşı düzenlediği bombalı suikast Yıldız Camii tarihinde ayrı bir öneme sahiptir. Patlamada tören alanında bulunan yirmi altı kişi hayatını kaybederken elli sekiz kişi de yaralanır. Cami çıkışında Şeyhülislam Cemalettin Efendi ile ayaküstü bir süre konuşması Sultan II. Abdülhamid’in saatli bombadan kurtulmasına sebep olur.
Yıldız Camii avlusunun kuzeybatı köşesinde 1890 yılında inşa edilen saat kulesi yapı ile bir bütünlük içerisindedir. Yıldız Camii gibi oryantalist ve neogotik üslubun karması olan kule üç katlı olarak inşa edilmiştir. Köşeleri kırık kare bir plana sahip olan kulenin katları mukarnaslı kornişlerle birbirinden ayrılmıştır. Kule sivri dilimli bir kubbe ile örtülüdür. Kubbede dört yönde dilimli kemerli pencereler kullanılmıştır. Zemin katın her cephesinde üzerlerinde kitabe şeritlerinin yer aldığı sivri kemerli birer sağır pencere nişi kullanılmıştır.
İkinci katın cephelerinde yer alan üç dilimli kemerlere sahip pencerelerin altına daire şeklinde gül pencereler yerleştirilmiştir. Gül pencereler üçüncü katta kaş kemerli pencereler üzerine alınmış ve bunlardan saraya dönük olan kuzey cephedeki pencereye saat konmuştur.