Sağlıklı bir yaşam bağışıklık siteminin düzgün çalışmasına bağlı. Düzgün çalışan bağışıklık sistemi sağlıklı bir yaşam demektir. Bizler farkında olmadan düzgün işleyen bağışıklık sistemi sayesinde kendimizi mutlu ve enerjik hissederiz. Daha güzel bir uyku alır, sabah sağlıklı kalkarız. Gün içinde işyerimizde daha verimli çalışır, geri kalan zamanımızda sosyal hayatımızı daha renkli yaşarız.
Güvendiğimiz ve her an görev başında olan bağışıklığımız bazen bizim, bazende bizim elimizde olmayan sebeblerle savunma gücünü kaybettiğinde onun değerini anlar, düştüğümüz durum karşısında bağışıklığımızın bir an önce bu durumdan bizi kurtarmasını bekleriz. Peki bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için ne yapmak gerekir?
Dahiliye Uzmanı Dr. Sinan Tavazar bağışıklık sistemi için şunları söyledi: "Yediğimiz gıdalar, içtiğimiz içecekler besin ihtiyacımızı karşıladıkları gibi bağışıklığımızın düzgün çalışması için gerekli maddeleride içerirler. Ancak yaşan içinde yaşadığımız ortamda sık sık aşırı yorgunluk, uykusuzluk, değişen mevsim şartları ve sağlıksız gıdalar yüzünden bizim savunma dostumuz bağışıklık gücünü kaybeder. Güçsüz kalmış ve zayıflamış bağışıklığımız kimi zaman ateşli bir enfeksiyon ile karşı karşıya bulur kendini hem güçsüz hemde yorgun. Kimi zamanda yıllar içinde gelişen romatizmal rahatsızlıklar, kalp damar hastalıkları, geçmeyen cilt yaraları, kanser gibi hastalıklarla bırakıverir bizi. Toksik ajanlar, güneş ışınları, ultraviyole dalgaları, tarım alanları ve meyvecilikte kullanılan kimyasal ajanlar sanayi ortamında soluduğumuz hava bağışıklık sistemimize dolaylı olarak zarar verir. öyleki böyle ortamlarda yaşayan annelerin sütünde ağır metaller emzirdikleri bebeklerin dışkısında saptanmaktadır."
DOĞUM SONRASI KRİTİK İLK 36 SAAT
"Yenidoğanın bağışıklık sistemi gelişmemiş ve dış ortamdaki milyonlarca mikroorganizmaya karşı savunmasızdır" diyen Dr. Sinan Tavazar şöyle devam etti: "Doğuma hazırlanan meme içerisinde oluşmaya başlayan bağışıklık faktörleri doğum sonrası ilk 36 saatte kolostrum dediğimiz cansütü yapısındadır. Bu cansütü yenidoğan canlının hem ilk gıdası hemde ilk aşısıdır. Böylece yeni doğana pasif bağışıklık transferi gerçekleştirilmiş olur. Vucudumaza giren mikroplar hastalığın çeşidine göre belli bir organa yerleşirler.Hızla çoğalarak daha çok çoğalmak için bazı zararlı maddeler üretirler. Biz bunlara toksin diyoruz. Bazı infeksiyonlar bu toksinlerin hastalık oluşmadan yok edilmesi hayati önemi vardır. İşte bu toksinlerin etksiz hale getirilmesi için kolostrum içeriğinde fazla miktara bulunan antikorlar yine iş başındadır. Buna doğal pasif bağışıklık denir."
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ASKER GİBİ
Bağışıklık sistemimizin her bir parçasının vücut savunmasında bekleyen askerler gibi olduğunu ifade eden Dr. Tavazar, "Sağlıklı işleyen bir bağışıklık sistemi hücreleri gerektiğinde derhal mücadeleye başlamak için hazır bir konumda bekler. Yoğun olarak da dış ortamdan giriş yapabilecek mikroorganizmaların giriş kapsında adeta kışlalar oluştururlar. Bademciklerimiz birer lenf organıdır. Adeta bağışılık sistemimizin kışlaları gibi. Cildimiz mikroorganizmaların girişi için bir kapı olarak düşünülebilir. Ancak sağlıklı bir cilt bağışıklık sistemimizle o kadar güzel donatılmıştırki mikroorganizmaların geçişine izin vermez. Vücudumuzda bağışıklık ordusunun geliştiği organlar ise kemik iliği, dalak, timus organlarıdır.
SİGARA VE ALKOL KULLANANLAR DİKKAT
Mikroorganizmalar bir yerden başka bir yere taşınırlar. Besinler, hayvanlar, içilen sular, günlük ihtiyacımızda kullandığımız nesneler (çatal, bıçak, lavabo muslukları vs) buna aracılık ederler. Mikrooragnizmayı kendisi taşıdığı halde hastalık belirtileri göstermeden etrafa bulaştıranlar insanlar da vardır. Sigara içenler, alkol kullanan insanlar, damar yolundan ilaç alan insanlar, bir nedenden dolayı dalağı alınan insanlar, dengesiz beslenen, aşırı yorgun insanların vücutlarında daha fazla miktarda hastalık yapıcı mikroorganizma taşımaya yatkındırlar. Biz bunlara portör (taşıyıcı) diyoruz" şeklinde konuştu.
AŞILAMA
Dr. Tavazar açıklamasına şu şekilde devam etti: "Bazı mikrooragnizmlar ilk karşılaşmada bile birdaha karşılaşma olasığı bırakmayacak kadar ağır seyreder. Sonuçta hastalığın geçirilmesiyle doğal aktif bağışıklık sağlanmış olur. Ya da hastalık yapıcı özelliği yok edilmiş mikroorganizmalar ile bağışıklık sistemi tanıştırılarak aktif bağışıklık sağlanmış olur. Biz buna aşılama diyoruz."
ALTERNATİF BAĞIŞIKLIK
Dr. Tavazar, şunları da sözlerine ekledi: "Belirli hastalıkları yok edebilme ve her çocuğa ulaşan sürekli bir aşılama programı yapabilme şu andaki aşılar ve ulaştırma teknolojisi ile mümkün değildir. Sadece koruyuculuk cevabını düzelten değil, aşı şemalarını basitleştirecek yeni aşılara yada yeni formüllere ihtiyaç vardır. İdeal olan hayatın erken döneminde ağızdan alınabilen, bir çok infeksiyona karşı hayat boyu koruyuculuk sağlayan, tek ya da sadece bir iki doz olarak ve şimdilerden daha az yan etkili daha ısıya dayanıklı aşılardır. Bu imrenilecek hedeflere ulaşmak onyıllar alabilir. Birey olarak ise sağlıklı kalabilmek ve infeksiyonlara karşı savunmasız bir vücüd direnci ile karşı karşıya kalmamak için kolostrum kullanmak bir adım önde olmayı sağlamak için ideal görünmektedir. İçerdiği immnüglobulinler mide barsak sisteminde mikroorganizmaların kendisini bağladığı gibi toksinlerinide nötralize etmektedir. Özellikle yaz mevsimi ile birlikte artan besin zehirlenmesi ve gastroenteritlerde doğal bir alternatif bağışıklık sağlamaktadır."
Haber Türk