ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR
“Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes ve her şey bozulmaya uğrardı…” (23/Mü’minûn, 71)
Şer ittifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail, AB) 21. yüzyılı, “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak öngörmekte, bu nedenle “büyük sıfırlama” stratejisini uygulamaya sokabilmek için önce korona ile biyolojik savaşı, sonra ekolojik savaşı, daha sonra Ukrayna da “senelerce sürecek” hibrit savaşı ve nihayet “kudurmuş köpek” İsrail üzerinden Filistin-Lübnan hattında siber savaşı farklı bir boyutta (çağrı cihazı, telsiz ve cep telefonlarının internet üzerinden patlatılması) başlatmıştır. Bu dört önemli sürecin yıllar ekseninde, birbiri ardınca ve birbirini destekler mahiyette vuku bulması, tüm dünyada çok uzun sürecek yeni bir kavganın, hatta savaşın kilometre taşları olarak görülmesi gerekmektedir. Bu savaşların önemli bir boyutu, ülkeleri ekonomik krizle çökertip “kadife darbelere uygun bir gayrimemnunlar kitlesi” inşa ederek savaşmadan mevcut yönetimleri ve hatta devletleri paramparça etmek ve 2050’li yıllara doğru “1000 şehir devleti” inşa etmek amaçlı olduğu gerçeğini görmemiz gerekmektedir.
Rusya-Ukrayna savaşının başlamasından sonra dünyada değişik liderler/yöneticiler tarafından “Üçüncü Dünya Savaşı başlamıştır!” veya “başlayacaktır”, “çok yakındır” söylemi yoğunluğu artarak çok sık kullanılmaktadır. Kitle imha silahlarının (nükleer, kimyasal, biyolojik, siber silahlar vb.) rakip ve düşman ülkelerde bulunduğu gerçeği bilindiğine, Üçüncü Dünya Savaşı’nın insanlığın sonunu getireceği belirtildiğine göre dünyada böyle bir savaşı başlatmayı bugün kim isteyebilir? Bu sorunun cevabını bulabilmek için küreselci şer ittifakı ile dünyadaki millî yönetimler arasında başlatılan ciddi bir hesaplaşma döneminin varlığını ve bu amaçla dünyada, özellikle, Ortadoğu ve Avrasya’da birbiri ile bazen çatışan, bazen uzlaşan projelerin varlığını göz önüne almamız ve iyi analiz etmemiz gerekmektedir.[1] Bu yazıda Üçüncü Dünya Savaşı ile ilgili bir analiz yapılacaktır.[2]
Bu konuda öncelikle şunu ifade etmekte yarar vardır: Umran dergisinde 2017 yılında yaklaşık 35 belgeyi inceleyerek Siyonizm’in Üçüncü Dünya Savaşı çıkarmak istediğini iki makale hâlinde gündeme getirmeye, kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştık.[3] Fakat olmadı, çünkü yapılan değerlendirmeler, “Bu kadar komplocu olmamak gerekir!” şeklindeydi. Korona salgını sonrası süreci Umran’da küresel savaşın bir aşaması şeklinde analiz ettik. Pandemi ile başlatılan biyolojik savaşla amacın “tek dünya devletine” gidecek bir altyapı çalışmasını Dünya Sağlık Örgütü üzerinden hayata geçirmek olduğunu ve Henry Kissinger’ın pandemi sürecinin “tek bir merkez tarafından tüm dünyada yürütülmesi” (tek dünya hükûmeti modeli) gerektiğini söylemesinin bununla bağlantısını belgelerle ortaya koymaya çalıştık.[4] Yine bu bağlamda iklim üzerinden bir ekolojik savaş yürütüldüğünü, bu savaşın da küresel savaşın bir aracı olarak küresel diktatörlük inşası için kullanıldığını ele alıp yorumladık.[5
Üçüncü Dünya Savaşı Söylemlerinin Yoğunlaşması
Son iki yıldır hem Türkiye’de hem de dünyada Üçüncü Dünya Savaşı riskinin varlığına ilişkin açıklamalarda bir yoğunlaşma söz konusudur. Böyle bir yaklaşımın seslendirilmesi, arka planda, küresel düzlemde çok farklı stratejilerin hayata geçirilmeye çalışıldığının göstergesi sayılmalıdır. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bu meseleyle ilgili, 2024’te, farklı zeminlerde, kamuoyuna dönük açıklamaları hem çok önemli hem de düşündürücüdür. Fidan “Üçüncü Dünya Savaşı beklentisi var mı?” sorusuna şu cevabı verdi: “Dünya bu senaryoyu ciddiye almalı, bu tehdidi ciddiye almalı. Böyle bir risk var, biz baştan beri bunu söylüyoruz. Bunun gerçekten hesabı kitabı yapılmış durumda. 21. yüzyıldayız, 500 binden fazla insanın öldüğü, bir ülkenin altyapısıyla üstyapısıyla yok olmak üzere olduğu, milyonlarca insanın yerinden edildiği ve savaşın Rusya’nın içine taşındığı bir durumdayız. Bu yaygınlaşmayı artık kaldıracak durumda değiliz. Devam eden savaşın bölgeye ve dünyaya maliyeti çok fazla. Daha da vahimi bu risk büyüyebilir, yayılabilir. Ukrayna’da devam eden savaş, coğrafi, metodik olarak yayılabilir. Nükleer silahlar gündeme gelebilir. Savaş devam ettiği sürece bu risk devam edecek. Bundan kaçış yok. Sayın Putin başta olmak üzere herkes nükleer silah kullanma konusunda tereddüdü olmayacağını ifade ediyor. …Savaş devam ettiği sürece bu risk devam edecek. Kıvılcımla başka yerlere sıçrama durumu var.”[6]
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan sonra Millî Savunma Bakanlığı’nın da özel bir açıklama yapması, meselenin ciddiyetini, boyutlarını ortaya koymak açısından önemlidir. Millî Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk şunları kaydetti: “Birinci ve ikinci dünya savaşlarında olduğu gibi topyekûn bir risk var mı derseniz tabii ki bir ihtimal… Üçüncü Dünya Savaşı gibi karanlık bir tabloyu başta ülkemiz olmak üzere kimse istemez, ama ordumuzun da her türlü senaryoya hazır olduğunu belirtmek gerekir.”[7]
Bu konuda Biden ile Trump arasında geçen ilginç bir tartışma var. Biden Üçüncü Dünya Savaşı’nı savunmaktadır, Trump ise Biden’ı kastederek şunu dedi: “Bizi Üçüncü Dünya Savaşı’na sürükleyecek ve biz Üçüncü Dünya Savaşı’na hiç kimsenin hayal edemeyeceği kadar yakınız.” Buna cevaben Biden “Öyleyse, bırakın da Rusya mı kazansın? Putin’in devam etmesine ve Kiev’i almasına izin mi verelim?”[8] ifadesini kullandı.
Üçüncü Dünya Savaşı ve nükleer savaşla ilgili değişik ülke yöneticileri art arda açıklamalarını sürdürüyorlar. Meselenin önemine binaen bunları özet hâlinde sıralamanın uygun olacağı kanaatindeyiz: Rusya Millî Güvenlik Konseyi, “Rusya-NATO savaşı çok yakın!” Putin, “Nükleer silahları müzede sergilemek için yapmadık.” Yine Putin 5 Haziran 2024’te, Petersburg’daki ekonomi forumunda şunu söyledi: “Sadece silahı kullananı değil, silahı vereni de vururum.”[9] Aslında Putin, Şubat 2022’de “Nükleer güçlerin hazır olması” talimatını vermiş, “28 Şubat günü de Rusya Savunma Bakanlığı, nükleer füze güçlerinin, kuzey ve pasifik filolarının, güçlendirilmiş muharip görev konumuna getirildiğini açıklamıştır.”[10]
Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri Medvedev şunları kaydedecektir: “Washington’un buna devam etmesi hâlinde dünya nükleer bir distopyaya doğru sürüklenebilecektir… ABD 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana ilkel bir oyunun parçası olarak Rusya’yı yok etmeyi planlamaktadır. Dünya, büyük bir nükleer patlamayla sonuçlanacak distopik bir krizle karşı karşıya kalabilecek. ABD ve Avrupa’daki hedeflere doğrultulmuş maksimum sayıda nükleer savaş başlığıyla birlikte Moskova’da istikrarsız bir liderliğe yol açabilecektir. Rusya’nın çöküşü kaçıklar, fanatikler ve radikaller tarafından yönetilen Avrasya topraklarında beş ya da altı nükleer silahlı devletle sonuçlanacaktır.”[11] 11. St. Petersburg Uluslararası Adalet Forumu’nda ise Medvedev, “Ülkemize karşı geniş kapsamlı hibrit savaşın başlatıldığı ortada. Düşmanımızı Amerikalı ve Avrupalı hamileri, onu her türden ölümcül silahlarla yoğun şekilde pompalıyor, Rusya’nın sınır bölgelerinde terörü teşvik ediyor, sabotajlar ve siyasi suikastlar gerçekleştiriyorlar. Aslında meseleyi üçüncü dünya savaşına, küresel felakete götürüyorlar,” diyecektir.[12]
Kremlin sözcüsü Dimitry Peskov, “Bizim iç güvenlik kavramımız var ve bu kamuya açık. Nükleer silahların hangi durumlarda kullanılacağını oradan okuyabilirsiniz. Ülkemiz için varoluşsal bir tehdit varsa o zaman iç güvenlik olgusu kapsamında nükleer cephane kullanılabilir,” dedi.[13] Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergei Ryabkov, “Biliyorsunuz, işler gerçekten bu noktaya gelebilir. Bir gün uyandığınızda kendinizi benzer bir senaryonun (1962 Küba Füze Krizi) içinde bulmanız tamamen mümkündür,” derken,[14] Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Üçüncü Dünya Savaşı, nükleer silahların kullanılacağı yıkıcı bir savaş olacak.” ifadesini kullandı.[15]
Kapsamlı Nükleer Test Yasağı Antlaşması’nı 1996’da imzalayan ülkeler, ABD ve Çin hariç, bu yasağa uymamışlardır. Kasım 2023’te Rusya da antlaşmayı askıya aldığını ilan ederek nükleer savaşa hazırlandığının bir başka açıdan mesajını vermiştir.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ise şöyle demiştir: “Bir dönem düşünülemez bir olgu olan nükleer çatışma ihtimali yeniden ihtimal dâhilindedir.”[16] Polonya Başbakanı Donald Tusk, “İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en kritik zamanları yaşamaktayım,” derken Sırbistan Devlet Başkanı Vuciç şunları kaydetti: “İkinci Dünya Savaşı’nın ardından en büyük jeopolitik kriz dönemi yaşanmaktadır.” Macaristan Başbakanı Orban ise birkaç defa savaşa dikkat çekti: “NATO bizi, yeni üyelerini kaçınılmaz bir savaşa sürüklüyor.” “Zor bir dönemden geçiyoruz.” “Üçüncü Dünya Savaşı çıkacağına ilişkin Avrupa liderlerinin ifadeleri abartılıymış gibi gelebilir ama bu gerçek bir tehdit.”
Slovakya Başbakanı Fitzo 20 Aralık 2023’te “Ukrayna’nın NATO üyeliğini kabul etmeyeceğimizi söylüyorum zira bu Üçüncü Dünya Savaşı’nın başlangıcı olur” dedi. Aynı yıl Volodimir Zelenskiy, “Eğer Rusya’ya karşı durmazsak, bu saldırganlık Üçüncü Dünya Savaşı’na yol açabilir.” cümlesini kurdu. Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un ise, “ABD ve müttefiklerinin eylemleri nedeniyle Kore Yarımadası nükleer savaşın eşiğinde.” dedi.
Üçüncü Dünya Savaşı’nın hibrit savaşlar çerçevesinde ilerlediğinin bir göstergesi de Avrupa’daki devlet yöneticilerinin halklarını savaşa hazır olma anlamında uyarmaları, stok yapmalarını istemeleridir. Genelde küresel düzlemde bir huzursuzluk ve olumsuzluk havası inşa edilmektedir.
Almanya Federal İçişleri Bakanlığı ve Federal Sivil Savunma Başkanlığı, vatandaşlarına en kısa sürede kendi sığınaklarını hazırlamaları ve bazı gıda maddelerini stoklamalarını isterken, Sırbistan Devlet Başkanı Vuciç, “Temel ihtiyaç maddelerini stoklamaya başladık.” dedi. Doğu Avrupa ve Balkanlar’da Çek Cumhuriyeti, Polonya, Slovakya, Romanya, Arnavutluk, Bulgaristan, Karadağ, Yunanistan ve Sırbistan’da, ciddi bir savaş hazırlığı, askerî mühimmat yığınağı ve insani ihtiyaçların tedariki yapılmaktadır. ABD, Rusya ve Çin nükleer test tesislerini modernize ediyorlar. NATO topraklarında Polonya, Slovakya ve Romanya’da üç büyük askerî üs inşa edilme konusunda anlaşmaya varılmıştır. Balkanlarda çok ciddi bir silah endüstrisine sahip olan Sırbistan Çin’e yaklaşmaktadır. NATO, ABD ve bazı Avrupa ülkeleri, Ukrayna’ya verdikleri silahları sadece ülkelerini savunmak için kullanma şartı ile vermişlerdi. Şimdi bu ülkeler bu şartı kaldırarak Ukrayna’nın bu silahları, Rusya’ya karşı kullanabileceğini kabul ederek Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna saflarında yer almışlardır. Fransa Cumhurbaşkanı Macron ise bu bağlamda, “Ancak hiçbir seçenek göz ardı edilmemeli. Rusya’nın kazanmaması için gereken her şeyi yapacağız.”[17] dedi.
Bütün bu söylem ve yaptırımları göz önüne aldığımızda dünyanın Üçüncü Dünya Savaşı’na, hibrit savaş dönemine hazırlık yapmaya başladığını söyleyebiliriz. Nitekim tüm dünyada birçok devletin, tedbir sadedinde savaş/savunma sanayiine, askerî harcamalara ve silahlanmaya bütçeden daha fazla pay ayırdıkları görülmektedir: “NATO üyesi 20’den fazla ülke, 2024 yılında GSYİH’lerinin en az %2’sini savunmaya harcama sözü verdi. ABD, Ukrayna, İsrail ve Tayvan için artan tehditlere karşı 95 milyar dolarlık askerî yardım paketi açıkladı ve mühimmat yatırımlarını 2025 yılına kadar 6 milyar dolara çıkarmayı planlıyor.
Rusya ise savunma harcamalarını GSYİH’sinin %6’sına çıkararak, hapisteki mahkûmları savaşa göndermek üzere tahliye ediyor. Avrupa Birliği, 2025 yılına kadar yılda 2,5 milyon mermi üretim kapasitesine ulaşmayı hedeflerken, 2027 yılına kadar savunma sanayiine 1,5 milyar avro değerinde yeni bir finansman sağlamayı planlıyor. Çin, Tayvan’ı işgal etme planları doğrultusunda savunma harcamalarını %7 oranında artırdı ve nükleer cephaneliğini genişletti. Almanya, zorunlu askerlik sistemini geri getirmeye çalışırken, askerî ekipman alımı için tek seferde 100 milyar avro harcamayı planlıyor. İsrail, …Lübnan ile topyekûn bir savaşa hazır olduğunu belirtti. Fransa, askerî üretimi artırmak için savaş ekonomisine geçti ve Finlandiya, F-35 savaş uçakları almak için 9,4 milyar dolarlık bir anlaşma imzaladı.”[18]
Üçüncü Dünya Savaşı Vekâlet ve Hibrit Savaşlar Düzleminde Başlatıldı
Rus General Gerasimov tarafından ortaya konan doktrine göre savaşların mahiyeti ve kullanacağı araçlar, klasik savaşlardakilerden daha farklı bir şekilde olmak zorundadır. Bu yeni savaş türü hibrit/melez savaş diye isimlendirilmiştir. Rusya, Ukrayna’da Gerasimov doktrini merkezli hibrit savaş stratejisini uygulamıştır ve uygulamaktadır. Ukrayna savaşı ile ilgili makalelerimde Üçüncü Dünya Savaşı’nı hibrit savaş sistemi merkezli ele alıp yorumlamıştım.[19]
Üçüncü Dünya Savaşı olgusu ile ilgili Hakan Fidan’ın ve Millî Savunma Bakanlığı’nın açıklamalarından sonra medyada bu konu değişik boyutları ile uzmanlarca analiz edilmiştir. Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’in, “Gerçekte Üçüncü Dünya Savaşı vekâlet ve hibrit savaşlar üzerinden devam ediyor. Türkiye tuzağa düşmemelidir.” şeklindeki açıklaması konumuz açısından önemlidir: “Gerçekte bugün yaşanan dinamikler Birinci Dünya Savaşı’nın devam eden dinamikleridir. Yani Anglosakson deniz güçleri ile denize çıkmak isteyen kıta güçleri arasındaki jeopolitik çekişmenin devamı… Nükleer çağda dünya savaşı kavramı zaten son derece karmaşık. Zira İkinci Dünya Savaşı askerî psikolojisi içinde nükleer ateş gücü kullanılmaya kalkılırsa yaşanacak bir dünya kalmaz… Gerçekte Üçüncü Dünya Savaşı vekâlet savaşları ve hibrit savaşları üzerinden değişik boyutlarda devam ediyor. Birinci ve ikinci dünya savaşları kapsamında bugün Üçüncü Dünya Savaşı genellemesini yapmak çok zor. Çünkü zaten BM şartı savaş ilanını yasaklıyor. Bugün “Üçüncü Dünya Savaşı’nı ben başlattım” diyecek bir ülke çıkmaz, ancak BM şartının 51. maddesi altında güvenlik harekâtları ya da devlet dışı aktörler üzerinden vekâlet savaşları devam edecektir.”[20]
Konu ile ilgili emekli General Nejat Eslen de Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’e benzer bir analiz yapmaktadır: “Son günlerde sık sık Üçüncü Dünya Savaşı olasılığı gündeme getirilmektedir. …Topyekûn savaş nükleer silahların da kullanıldığı savaş anlamına gelmektedir. Nükleer silaha sahip ülkeler bu gücü caydırıcı amaçla kullanır. Her savaşın politik bir amacı vardır ve her savaş bu amaca hizmet eder. O zaman şu soruları sormak gerekir: Nükleer silahların da kullanılabileceği dünya savaşı hangi ülke tarafından ve hangi politik amaç için arzu edilebilir? ABD, Çin’in yükselişini önlemek için böyle bir savaş isteyebilir mi? İsterse Amerikan halkına bedeli ne olur? ABD, böyle riskli bir amaç güdebilir mi? ABD’de Başkan bu kararın sorumluluğunu alabilir mi? Amerikan halkı buna izin verir mi? Rasyonel düşünen ülkeler nükleer düellonun kendi halkına verebileceği onarılmaz zararı düşünerek dünya savaşı başlatmak istemez. Rusya’nın nükleer silahlar ile ilgili beyanları, NATO’nun savaşa müdahalesini önleme, caydırma amacı gütmektedir. Nükleer silahların kullanılma ihtimali nedeni ile Üçüncü Dünya Savaşı düşük bir ihtimaldir. Aslında Üçüncü Dünya Savaşı ticaret savaşları şeklinde, siber ortamda ve teknoloji sahasında devam etmektedir. Nükleer bir savaşın sonucu insanlık yok olacaktır. Kıtalararası nükleer füzelerin var olduğu bir dünyada nükleer merkezli bir dünya savaşını hiçbir ülke lideri isteyemez ve halkları da buna müsaade etmez. Nükleer savaş tehdidi ile oluşacak eksenler arasında yeni bir soğuk savaş başlatılmak istenebilir. Bununla birlikte eksenler arasındaki savaş Üçüncü Dünya Savaşı olarak vekâlet savaşları ve hibrit savaş ile devam eder/devam etmektedir.”[21]
Cem Gürdeniz ve Nejat Eslen’in, nükleer silah merkezli Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkmayacağını ancak böyle bir savaşın hibrit merkezli savaş şeklinde başlatılıp devam ettirildiğini vurgulamaları bu bağlamda önemlidir. Bununla beraber Üçüncü Dünya Savaşı çıkarmak isteyen karanlık merkezler olabilir ve vardır.
Üçüncü Dünya Savaşı Çıkarmak İsteyen Karanlık Merkezler
General Eslen’in “Rasyonel düşünen ülkeler nükleer düellonun kendi halkına verebileceği onarılmaz zararı düşünerek dünya savaşı başlatmak istemez.” ifadesini, “Ülke yönetimi bir başka lobinin, bir başka karanlık ihanet şebekesinin elindeyse ne olabilir?” sorusu ile açmak yararlıdır. Bu bağlamda Cem Gürdeniz’in önemli tespitlerinden biri de “Siyonist jeopolitiğin etkisindeki neoconlar”ın Üçüncü Dünya Savaşı’nı isteyen mekanizmayı oluşturmalarıdır:
“ABD acilen 2018’de büyük güçler rekabet dönemine girdiğini açıkladı. Ancak çok geç kaldı. Rusya ve Çin yaşanan jeopolitik saldırıyı fark ederek savunmaya ve karşı saldırıya geçtiler. Kırım, Güney Çin Denizi, Doğu Çin Denizi, Tayvan, Ukrayna vb. krizler ardı ardına geldi. O nedenle Üçüncü Dünya Savaşı bana göre; 11 Eylül sonrası başladı. Ancak tekrar edeyim savaşı bu kez başlatan Kayzer veya Hitler’in yayılmacılığı değil Siyonist jeopolitiğin etkisindeki neoconlardır. Bugün Ukrayna’da, Tayvan, Güney Çin Denizi, Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz’de yaşanan hibrit Üçüncü Dünya Savaşı’nın devamıdır… Şu an gerçekte İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıç dinamiğinde Hitler, Mussolini ve Japon İmparatoru neyse; Amerikalı neoconlar aynı jeopolitik ihtirasla hareket ediyorlar. O nedenle neoconların en büyük hamlesinin 11 Eylül 2001 günü başladığını söyleyebiliriz. Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesi ile NATO’nun sınır tanımayan genişlemesi, Yugoslavya’nın parçalanmasından sonra Adriyatik Denizi’nin tamamen NATO denizi yapılması, Japon Anayasası’nın değiştirilerek tekrar silahlandırılmaya izin verilmesi bu dönemin örnekleridir. ABD neoconları bu dönemde en büyük hatayı Çin’in ekonomik büyümesinin deniz gücüne yansımasını görememekte yaptılar. Çin kıtadan denize çıktı. Anglosakson dünya siyasî, ekonomik ve askerî veçheleri ile gerileme içindedir. Bunda en büyük etkenlerden birisi, İsrail’in ABD’yi içine çektiği Gazze tuzağıdır. ABD, enerjisinin büyük bir kısmını buraya aktarıyor.”[22]
Üçüncü Dünya Savaşı konusunda ABD’de neocon-Siyonist ittifakı ile WASP’çılar (ABD milliyetçileri) arasında da ciddi bir ihtilaf vardır. Geçen seçimlerde Biden neocon-Siyonist ittifakının, Trump ise WASP’çıların adayı idi. Neocon-Siyonist ittifakı Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkmasını savunurken, Amerikan milliyetçileri buna karşı koymaktadır. Filistin’de Etnik Temizlik kitabının yazarı İsrailli tarihçi Ilan Pappé, Siyonist lobinin Üçüncü Dünya Savaşı’nı başlatıp yürütmek istediğini ve Filistin’deki etnik temizlik harekâtının ana sorun olduğunu vurgulamaktadır. O bunu dünyanın daha fazla kaldıramayacağını açık bir şekilde ifade etmektedir: “Dünya, Filistin’de uygulanan işgal, etnik temizlik ve ırk ayrımcılığına dayalı sömürgeleştirme projesine artık daha fazla tahammül edemez.”[23]
Hibrit Savaş Sürecinde İki Eksenin Oluşması
Hibrit savaş süreci iyi analiz edildiğinde görülecektir ki, bölgesel çatışmalar giderek, İkinci Dünya Savaşı öncesindeki gibi, iki ana eksenin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Savaşın evvelinde “Mihver Kuvvetleri” (Almanya-İtalya-Japonya-Macaristan Romanya, Bulgaristan, Slovakya ve Hırvatistan) ve “Müttefik Kuvvetleri” (Amerika, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği) şeklinde iki ana eksen meydana gelmişti. Savaşı Müttefik Kuvvetler kazanmıştı. Fakat onlar daha sonra bir tarafta ABD/NATO, diğer tarafta SSCB/Varşova Paktı olmak üzere Moskova, Tahran, Viladıvostok ve Yalta antlaşmaları ile dünyayı paylaşarak Soğuk Savaş dönemini başlatmışlardı.[24]
Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte ABD ve NATO, SSCB’de yer alan ülkeleri NATO’ya alarak kendisine rakip çıkamayacak şekilde yeni bir eksen oluşturma girişiminde bulunmuş ve eskiden SSCB’deki bazı ülkeleri, Rusya’ya söz vermesine rağmen, NATO’ya alarak Rusya’yı kuşatmaya başlamıştır. Bugün Ukrayna savaşı, NATO’nun Karadeniz limanlarına kolayca girebilmek ve Rusya’yı daha da kuşatabilmek amacıyla Ukrayna’nın NATO’ya alınmak istenmesinin neticesidir. 21. yüzyılda Ukrayna-Rusya, İsrail-Filistin-Lübnan savaşları ile Çin-Filipinler-ABD soğuk savaşı düzleminde iki ana eksen oluşmaya veya oluşturulmaya başlanmıştır: Birinci eksen, ABD-İngiltere-Almanya-Fransa-Japonya-Avusturalya, Polonya, Romanya ve Bulgaristan, ikinci eksen, Çin-Rusya-İran-Kuzey Kore-Küba-Vietnam-Bazı AB ülkeleri.
BRICS ve Şanghay İş Birliği Teşkilatı ikinci eksenin oluşturup genişletmeye çalıştığı yeni yapılardır. Rusya bir taraftan Çin ile çok özel antlaşmalar yaparak çok ciddi bir yakınlaşma sağlamış, diğer taraftan İran ve Kuzey Kore ile askerî güç birliği antlaşmaları yaparak eksenin altyapısını oluşturmaya başlamıştır.[25] Çok önemli bir nokta, oluşmaya başlayan her iki eksende nükleer silahlara sahip ülkelerin varlığıdır. Birinci eksende Amerika-İngiltere-Fransa; ikinci eksende Rusya-Çin-Kuzey Kore nükleer silahlara sahip ülkelerdir.
Dolayısıyla Üçüncü Dünya Savaşı çıkarsa, nihayetinde, kaçınılmaz olarak savaş nükleer savaşa dönüşecektir. Bu bağlamda Rusya Savunma Bakanı Belousov zaman zaman, dolaylı bir şekilde bu duruma dikkat çekmektedir: “Ukrayna’ya uzun menzilli ve hassas silahların tedariki, çatışmayı kimsenin hayal edemeyeceği yere tırmandırabilir.”[26]
Siyonist İsrail Önce Bölgesel Sonra Küresel Savaş İstiyor
“Kudurmuş köpek” İsrail’in, Gazze’den sonra Lübnan’a saldırması, savaşı bölgeye yaymak amacı taşıdığını göstermektedir. Bir taraftan tüm bölge ülkelerini işin içine çekmeye çalışırken, diğer taraftan da ABD’nin İran’a müdahale etmesi için uğraşmaktadır. İsrail, Rusya-Çin eksenindeki İran’ı en büyük tehlike olarak gösterip nükleer silahlara sahip olmaması için ABD’de girişimlerde bulunmakta, ABD’yi İran ile savaşmaya ikna etmeye çalışmaktadır.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın 25 Haziran 2024’te Pentagon’da, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile yaptığı görüşmede Lloyd Austin’e dedikleri ilginçtir: “Dünyanın geleceğine yönelik en büyük tehdit İran’dır. Şimdi Amerikan yönetimlerinin İran’ın nükleer silahlara sahip olmasını önleme taahhüdünü gerçekleştirme zamanıdır.”[27] Bu ifade savaşı bölgesel ölçekten küresel boyuta, eksenler arası bir savaşa dönüştürmek amaçlıdır. Austin ise bu yaklaşıma karşı çıkmıştır: “Savaş hem Lübnan hem de İsrailliler için felaket olur. Hizbullah’la savaş kolaylıkla bölgesel bir savaşa dönüşebilir ve bu nedenle diplomasi en iyi yoldur.”[28]
ABD Savunma Bakanı Austin’in İsrail’i durdurmak yerine Lübnan’a dönük bir saldırının bölgesel bir savaşa yol açabileceğini dillendirmesini bir başka açıdan yorumladığımızda Üçüncü Dünya Savaşı’nın hibrit savaş/vekâlet savaşları mantığı kapsamında bölgede yaygınlaştırılmak istendiği neticesine varabiliriz. Güney Kıbrıs’ın İsrail’e destek vermesi, üs olarak kullanılması, bölgesel savaşların yaygınlaştırılmak istenmesinin bir göstergesidir. Hasan Nasrallah, aylar önce Güney Kıbrıs’ın İsrail tarafından eğitim üssü ve füzeler için fırlatma rampası olarak kullanıldığını söylemişti. Onun Güney Kıbrıs’ı açık bir şekilde tehdit etmesine bölgesel savaş açısından bakmak gerekmektedir. Ayrıca ABD’nin Gazze sahiline kurduğu iskele de Güney Kıbrıs ile bağlantılıdır.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Güney Kıbrıs’ın bu şekilde sürece katılmasının bölgesel savaşa yol açabileceğine ilişkin bir uyarıda bulunması çok önemlidir: “İsrail’in başlattığı ilk operasyonlardan sonra biz, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin özellikle Gazze’ye yönelik operasyonlarda belli ülkelerin kullandığı bir üs olmasını istihbari raporlarla hep görüyoruz. Yunanlara da söyledik, Ortadoğu’daki savaşlara bu şekilde müdahil olduğunuz zaman bu ateş gelir, sizi de bulur. Zaten biz de aynı coğrafyadayız, gelir bizi de bulur.”[29]
Bu bağlamda İsrail’in son haftalarda Lübnan’a saldırılarını sıklaştırıp şiddetlendirmesi, Gazze’deki gibi hiçbir hukuk tanımaması, sivil bölgeleri bombalayarak Lübnan halkını göçe zorlaması, savaşın bölgeye yayılması amacını taşıdığının bir göstergesi sayılabilir. Hakan Fidan’ın dikkat çektiği bölgesel savaş tehlikesine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Lübnan’la ilgili yaptığı açıklama açısından bakıldığında, şer ittifakının maksadının bölgesel savaşları yaygınlaştırarak hedefe ulaşmak olduğunu söyleyebiliriz. Erdoğan 26 Haziran 2024’te şunu vurgulamıştı: “Türkiye, kardeş Lübnan halkının ve devletinin yanındadır. Bölgedeki diğer ülkeleri de Lübnan’la dayanışma içinde olmaya davet ediyorum.”[30]
Hitler’in İkinci Dünya Savaşı’nda sivil halklara reva gördüğünü bugün İsrail, hiçbir ahlaki endişe taşımadan ve hiçbir uluslararası hukuka uymadan Filistin-Lübnan-Suriye hattında yapmaktadır. Buna ses çıkarmayan, bunu görmeyen ABD, İngiltere, AB, insan hakları savunucuları, BM, uluslararası hukuk sistemi bütün itibarlarını kaybederek iflaslarını ilan etmişlerdir. Bu durum, Filistin’deki savaşın çok önemli bir boyutudur.
Bu savaşın bir başka boyutu ise, öncelikle İsrail’de olmak üzere tüm dünyadaki Yahudiler arasında çok ciddi bir ayrışmanın vuku bulması, ihtilafların ortaya çıkması ve bölünmelerin yaşanmasıdır. Bu bağlamda eski Başbakan Ehud Barak, eski MOSSAD şefi Tamir Perdo, İsrail Bilimler Akademisi Başkanı David Harel, eski Başsavcılık Özel Görevler Dairesi Başkanı Talia Sasson, Nobel ödüllü kimyager Aaron Ciechanover ve yazar David Grossman, 26 Haziran 2024’te New York Times için müşterek bir yazı kaleme aldılar. Amerikan Kongresi’ne “Netanyahu’ya yaptığınız daveti geri çekin!” diye seslenerek şunu demişlerdir: “Kongre korkunç bir hata yapmıştır. Netanyahu’nun Washington’a gelmesi ülkemize yönelik skandal ve yıkıcı davranışlarını ödüllendirecektir.”[31] Ayrıca Ehud Olmert 26 Haziran 2024 tarihli Haaretz gazetesindeki yazısında Netanyahu’yu “Gazze’de savaşı kasten uzatmak”, “ABD ile ittifakı yok etmek”, “Biden’ın seçim kampanyasının altını oymak”, “Fransa ve ABD’nin arabuluculuğuyla Lübnan hükûmetiyle anlaşmak yerine Hizbullah’la topyekûn bir savaş başlatmaya çalışmakla” suçlamıştır.[32]
Netanyahu’nun bu zalimliğine ve uyguladığı politikalara daha önce karşı çıkanlardan biri de vaktiyle Hayfa Üniversitesi’nde görev yapan tarihçi Ilan Pappé’dir. Kendisi İsrail Devleti’nin yaptığı katliamı, soykırımı, Filistin’de Etnik Temizlik başta olmak üzere çok sayıdaki eserinde dile getirmiş, dünya kamuoyunun dikkatine sunmuştur. 1954 yılında Hayfa’da doğan Pappé, antisiyonist yeni İsrail tarihçileri arasında öne çıkan bir isim. Siyonizm’in değil de insanlığın yanında durduğu, resmî efsaneler yerine tarihî gerçekleri dile getirdiği için ölüm tehditlerine maruz kalmıştır. Pappé bu sebeple can güvenliği için İsrail’i terk edip İngiltere’ye taşınmış ve Exeter Üniversitesi’nde çalışmaya başlamıştır.[33]
ABD’nin ekonomisinin çok kötü olduğunu hem Ukrayna’ya hem de İsrail’e istenen yardımları yapamayacağını göz önüne alırsak Filistin-Lübnan hattında savaşın uzaması durumunda İsrail’in ekonomisi çökecek ve buna bağlı olarak İsrail’de gayrimemnun sayısı daha da artacaktır. İsrail’de elektrik sistemlerini yöneten Noga şirketinin CEO’su Şol Goldstein bu bağlamda şunları söylemiştir: “Hassas konulara girmeyeceğim ama tüm altyapımıza, optik fiberlere, limanlara bakıyorsunuz, iyi bir konumda değiliz. 72 saat elektriksiz kalırsa İsrail ‘yaşanamaz’ hâle gelir.”[34]
Şer ittifakının ihanet stratejisine karşı daha üst bir strateji ortaya koymak, şer ittifakına karşı şuurlu geniş bir cephe kurmak gerekmektedir. Bunun için öncelikle ülke içinde, sonra da bölgede birlik ve beraberliği sağlayacak politikalar üretip hayata geçirmeliyiz. Bütün bu gelişmelere karşılık unutmamamız gereken temel gerçek şudur: “Gerçek şu ki, onlar hileli düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri dağları yerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış bir düzen vardır.” (14/İbrahim, 46). Bunun için de Allah’ın yardımını hak edecek bir mümin, bir millet ve bir ümmet olmalıyız.
[1] Burhanettin Can, “Ukrayna-Kazakistan Hattındaki Kriz Neyin Habercisidir? 3. Dünya Savaşı’nın mı yoksa 5. Dünya Soğuk Savaşının mı?” Umran, 2022, sayı: 331, s. 10-21.
[2] Bir sonraki yazıda böyle bir savaşı isteyen güç odağı ele alınacaktır.
[3] Burhanettin Can, “İslâm Coğrafyası ve Küresel Savaş: “Kaostan Kaynaklanan Düzen ve Küresel Savaş”, Umran, 2017, sayı: 277, s. 4-13.
Burhanettin Can, “İslâm Coğrafyası ve Küresel Savaş: Küresel Savaş Türkiye Üzerinden mi(!)? Çıkarılmak İsteniyor”, Umran, 2017, sayı: 278, s. 4-13.
[4] Burhanettin Can, “Biyolojik Savaş Üzerinden Dijital Dünya Düzenini İnşa Etmek-1”, Umran, 2020, sayı: 308, s. 9-25.
Burhanettin Can, “Biyolojik Savaş Üzerinden Dijital Dünya Düzenini İnşa Etmek-2; Kaostan Kaynaklanan Düzen Projesi”, Umran, 2020, sayı: 309-310, s. 8-24. Burhanettin Can, “Biyolojik Savaş Üzerinden Dijital Dünya Düzenini İnşa Etmek-3; Dünya Nüfusunun 500 Milyona İndirilmesi Projesi”, Umran, 2020, sayı: 311-312, s. 8-29. Burhanettin Can, “Biyolojik Savaş Üzerinden Dijital Diktatörlüğü İnşa Etmek- 4: Şer İttifakının Büyük Sıfırlama Projesi”, Umran, 2021, sayı: 321, s. 4- 15. Burhanettin Can, “Biyolojik Savaş Üzerinden Dijital Dünya Düzenini İnşa Etmek-5: Dijital Diktatörlerin Ürettiği Aşıya Karşı Çıkmak, Aşıya Karşı Olmak Demek Değildir”, Umran, 2021, sayı: 326, s. 2-22. Burhanettin Can, “Biyolojik Savaş Üzerinden Dijital Dünya Düzenini İnşa Etmek-6: Dünya Sağlık Örgütü Kimin Truva Atıdır?”, Umran, 2021, sayı: 327, s. 16-30.
[5] Burhanettin Can, “Ekolojik Savaş Üzerinden Dijital Dünya Düzenini İnşa Etmek-1, İklim Değişimi Raporlarındaki Gizli Yönlendirmeyi Okuyabilmek”; Umran, 2021, sayı: 325, s. 4-21. Burhanettin Can, Ekolojik Savaş Üzerinden Dijital Dünya Düzenini İnşa Etmek-2; Tanrı Olmaya Oynayan 21. Asrın Firavunları”, Umran, 2021, sayı: 328, s. 23-31. Burhanettin Can, “Ekolojik Savaş Üzerinden Dijital Dünya Düzenini İnşa Etmek-3; İklimlendirme Raporları ve Haarp Teknolojisinde Atmosferin Yapısı” Umran, 2022, sayı: 329, s. 20-30.
[6] Hakan Fidan “Üçüncü Dünya Savaşı Riski Var”, https://www.haber7.com/siyaset/haber/3435968-disisleri-bakani-hakan-fidan-3-dunya-savasi-riski-var Selma Savcı, “3. Dünya Savaşı Riski: Çoktan Başladı! Ok Yaydan Çıktı”, Akit, 26 Haziran 2024. Faik Tanrıkulu, “3. Dünya Savaşı Kapıda mı?”, Star, 27 Haziran 2024. Arslan Bulut, “3. Dünya Savaşı Çıkabilir mi?”, Yeniçağ, 29 Haziran 2024. Ahmet Gürsoy, “Üçüncü Dünya Savaşına Hazır mıymışız?”, Yeniçağ, 29 Haziran 2024.
[7] Selçuk Böke, “Millî Savunma Bakanlığı (MSB) Kaynakları, 3. Dünya Savaşı Uyarısı Yaptı”, Hürriyet, 28 Haziran 2024.
[8] Arslan Bulut, agy.
[9] Osman Atalay, “Rusya-Ukrayna Savaşının İkinci Raundu Öncesi Rusya-NATO Savaşının Psikolojik Harp Hazırlıkları Başladı”, 25 Haziran 2024. https://www.dikgazete.com/yazi/rusya-ukrayna-savasinin-ikinci-raundu-oncesi-rusya-nato-savasinin-psikolojik-harp-hazirliklari-basladi-6975.html Faik Tanrıkulu, agy. Bercan Tutar, “Siyonist Lobinin Pençesindeki Dünya”, Sabah, 27 Haziran 2024. Arslan Bulut, agy.
[10] Peskov, “Varlığımız Tehdit Edilirse Nükleer Silah Kullanabiliriz”, Reuters, 23 Mart 2022. Batı Yanıt Vermedi… Putin Neden Nükleer Kartını Oynadı?” https://haberglobal.com.tr/dunya/putinin-nukleer-aciklamasi-gundem-oldu-neden-ihtiyac-duydu-162639 Abdullah Muradoğlu; “Nükleer Kalkan” Kimlerin İşine Yarıyor?”, Yeni Şafak, 1 Mart 2022.
[11] “Medvedev’den “Nükleer Distopya” Uyarısı”, Reuters, 23 Mart 2022.
[12] https://www.trhaber.com/dunya/dmitriy-medvedev-den-tehlikeli-sozler-3-dunya-savasi-na-h105163.html
[13] Peskov, agy.
[14] https://www.hurriyet.com.tr/dunya/rusya-ekim-fuzelerini-hatirlatti-savas-tamamen-mumkun-41957940
[15] https://www.veryansintv.com/lavrovdan-nukleer-cikisi/
[16] Peskov, agy.
[17] Osman Atalay, agy. Faik Tanrıkulu, agy. Bercan Tutar, agy. Arslan Bulut, agy.
[18] Faik Tanrıkulu, agy.
[19] Burhanettin Can, “Ukrayna Kazakistan Hattındaki Kriz Neyin Habercisidir?”, agm. Burhanettin Can, Avrasya Satranç Tahtasında Çatışan Stratejiler-1: Ukrayna’nın Stratejik Önemi ve Soros’un Kadife Darbeleri; Umran, 2022, sayı: 332, s. 8-20. Burhanettin Can, “Avrasya Satranç Tahtasında Çatışan Stratejiler-2: Hibrit Savaşlar Dönemi”, Umran, 2022, sayı: 333, s. 8-19.
[20] Burak Demirbaş, “Dünya Savaşı Riskinde ‘5. Madde’ Uyarısı… Mavi Vatan’ın İsim Babası Em. Tümamiral Cem Gürdeniz: ‘Türkiye Tuzağa Düşmemeli’https://12punto.com.tr/gundem/dunya-savasi-riskinde-5-madde-uyarisi-mavi-vatanin-isim-babasi-em-tumamiral-cem-gurdeniz-turkiye-tuzaga-42409
[21] Arslan Bulut, agy.
[22] Burak Demirbaş, agy.
[24] Fehim Taştekin, “Üçüncü Dünya Savaşı mı?”, Gazete Duvar, 27 Haziran 2024. Bülent Erandaç, “Güç Savaşları”, Takvim, 28 Haziran 2024
[25] Fehim Taştekin, agy.
[26] Fehim Taştekin, agy.
[27] https://www.marbutahaber.com/ortadogu/pentagon-sefi-israil-lubnan-savasini-onlemek-icin-acil-cozum-gerekiyor/
[28] https://www.ntv.com.tr/dunya/abd-savunma-bakani-austin-israil-hizbullah-savasi-lubnan-icin-felaket-olur,n15NiMaAWkqrRfSVq6gRNw
[29] https://www.mfa.gov.tr/disisleri-bakani-sayin-hakan-fidan-in-haberturk-e-verdigi-ozel-roportaj-24-haziran-2024.tr.mfa
[30] https://www.aa.com.tr/tr/politika/cumhurbaskani-erdogan-netanyahunun-batinin-da-rizasiyla-savasi-bolgeye-yayma-planlari-buyuk-felakete-yol-acacaktir/3258421
[31] https://www.nytimes.com/by/david-grossman
[32] https://www.haaretz.com/opinion/2024-06-26/ty-article-opinion/.premium/jaccuse-netanyahu-wants-to-destroy-israel-the-time-has-come-to-expel-him/00000190-50ed-de5e-abd0-fbff50c40000
[33] Ilan Pappé, Modern Ortadoğu: Toplumsal ve Kültürel Bir Tarih, çev. Gül Atmaca, İletişim Yayınları, 2019, s. 16.
[34] https://www.jpost.com/israel-news/article-807081
Burhanettin Can / Umran Ekim 2024