Başkent Üniversitesinin araştırmasına göre, Türkiye’de Kovid-19 salgını sonrasında yerli marka almanın kendilerini mutlu edeceğini söyleyenlerin oranı kadınlarda yüzde 62,9, erkeklerde yüzde 44,7 oldu.
Başkent Üniversitesinin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının yerli markalar için fırsat oluşturup oluşturmayacağını irdeleyen araştırması, Türkiye’de kadınların yüzde 62,9’unun, erkeklerin ise yüzde 44,7’si salgın sonrasında yerli marka almanın kendilerini mutlu edeceğini beyan ettiğini ortaya koydu.
Araştırmayı yapan İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feride Bahar Işın, jenerasyon ve cinsiyete göre Türk tüketicisinin yerli markalara yönelik tutumlarıyla Kovid-19 salgını sonrası marka tercihlerini ele aldı.
Aynı bölümün öğrencilerinden Merve İbiş’in de katkı sağladığı araştırma, çeşitli eğitim düzeyi ve gelir gruplarından 1072 kişinin katılımıyla anket yöntemiyle gerçekleştirildi.
Ankete katılan erkeklerin yüzde 50,2’si, kadınların ise yüzde 45,8’i Türklerin yabancı marka satın alabileceğini söyledi. Yabancı marka satın alınmaması gerektiğini düşünenlerin oranı kadınlarda yüzde 22,6, erkeklerde yüzde 21,7 olarak hesaplandı.
Yabancı markaların satın alınmasını “Türk insanını işsiz bırakacağı” gerekçesiyle doğru bulmayanların oranı erkeklerde yüzde 54,4, kadınlarda yüzde 45 oldu. Bu görüşe, kadınların yüzde 27,8’i, erkeklerin de yüzde 19,6’sı katılmadı.
Kadınların yüzde 37,6’sı, erkeklerin de yüzde 32,7’si sorumlu vatandaşların her zaman yerli marka satın alması gerektiğini dile getirdi. Bu görüşe katılmayanların oranı erkeklerde yüzde 39,1, kadınlarda yüzde 30,8 olarak kayıtlara geçti.
Yerli marka tercih oranı yüzde 28,1
Ankete katılan erkeklerin yüzde 38,8’i, kadınların yüzde 33,2’si yerli markaları tercih etmediğini belirtirken, bu markaları tercih edenlerin oranı erkekler ve kadınlar için yüzde 28,1 olarak tespit edildi.
Yabancı ve yerli marka aynı kalitede olsa bile yerli markaya fazla ödemeyi kabul edeceğini söyleyenlerin oranı erkeklerde yüzde 34, kadınlarda yüzde 31,9 oldu. Erkeklerin yüzde 49,2’si, kadınların yüzde 45,8’i yerli markaya fazla ödeme yapmayı kabul etmeyeceklerini ifade etti.
Kadınların yüzde 23,7’si erkeklerin yüzde yüzde 21,1’i markette istediği yerli marka yoksa başka bir markete gideceğini belirtti. Bunu yapmayacağını söyleyenlerin oranı ise erkeklerde yüzde 63,5, kadınlarda 60,2 oldu.
Kadınlar “eleştirildiğinde yerli markaları savunurum” diyor
Eleştirildiğinde yerli markaları savunacağını ifade eden kadınların oranı yüzde 46,9, erkeklerin oranı yüzde 36,5 olarak kayıtlara geçti. Erkeklerin yüzde 34,7’si kadınların yüzde 24’ü yerli markaları savunmayacaklarını söyledi.
Ankete katılan kadınların yüzde 44,1’i, erkeklerin yüzde 25,7’si Türk markalarının güçlü olduğunu belirtti. Türk markalarının güçsüz olduğunu düşünenlerin oranı erkeklerde yüzde 37,3, kadınlarda yüzde 17,4 olarak belirlendi.
Salgın sonrası yerli marka tercihleri
Kovid-19 salgını sonrasında yerli marka almanın kendilerini mutlu edeceğini söyleyenlerin oranı erkeklerde yüzde 44,7, kadınlarda yüzde 62,9 oldu. Erkeklerin yüzde 26,8’i ve kadınların yüzde 14,2’si salgından sonra yerli marka almanın onları mutlu etmeyeceğini belirtti.
Kadınların yüzde 46,3’ü, erkeklerin yüzde 31,4’ü salgın bittikten sonra yerli marka almanın bir görev olduğu görüşüne katılırken, bu görüşte olmayanların oranı erkeklerde yüzde 47,4 ve kadınlarda yüzde 24,5 olarak hesaplandı.
Salgın döneminde kullandığı yabancı markaları bulamamanın yerli markaları fark etmelerini sağladığını ifade edenlerin oranı, kadınlarda yüzde 59,4, erkeklerde yüzde 53 olarak hesaplandı. Erkeklerin yüzde 24,7’si, kadınların yüzde 18,8’i bu görüşe katılmadı.
Erkeklerin yüzde 41,3’ü, kadınların yüzde 56,4’ü küresel salgın bittikten sonra, salgın sırasında denediği yerli markaları kullanmaya devam edeceğini dile getirdi. Yerli markaları kullanmaya devam etmeyeceklerini söyleyen kadınların oranı yüzde 10,9, erkeklerin oranı yüzde 19,2 olarak kayıtlara geçti.
“Kadınlar erkeklere göre yerli markalara daha olumlu yaklaşıyor”
Prof. Dr. Işın, yerli markalara ilişkin en olumlu tutum gösteren jenerasyonun “bebek patlaması kuşağı”, en olumsuz tutum sergileyenlerin de “Z kuşağı” olduğunu belirtti.
Cinsiyete göre bir değerlendirme yapıldığında da genel olarak kadınların erkeklere göre yerli markalara daha olumlu yaklaştığına dikkati çeken Işın, hem kuşaklara göre hem de cinsiyete göre yerli markalara ilişkin tutumlara bakıldığında ciddi bir kararsız grubun bulunduğunu ifade etti.
Işın, çalışmaları sonucunda yerli marka üreticileri ve satıcılarının öncelikli olarak kadınları ve bebek patlaması kuşağını hedef kitle olarak görmeleri gerektiğini belirterek, Z kuşağının ise en çok ikna edilmesi gereken grup olduğunu vurguladı.
Kovid-19 salgınının yerli markalara birtakım fırsatlar sağladığını belirten Işın, şunları kaydetti:
“Küreselleşmenin zayıfladığı, tedarik zincirlerinin çok kırılgan olduğu, ülkeler arası ticaretin nerdeyse imkansız hale geldiği bugünlerde, küresel ve yabancı markalar, hedef pazarlarına eskisi kadar kolay ulaşamıyor. Arz ve talep arasındaki denge özellikle küresel ve yabancı markalar bağlamında bozulurken, tüketicilerin yerli ve milli menfaatlere ilişkin farkındalıkları artıyor. Bu koşullar altında yerli markalar için oluşan fırsatın etkin bir şekilde kullanılması kazanım olacaktır.”
“Bebek patlaması” ve “Z” kuşakları
“Bebek patlaması kuşağı” olarak nitelendirilen grup, 1946-1964 yılları arasında doğanları kapsıyor. Bu kuşak, 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki “nüfus patlaması” yıllarında 1 milyar bebek doğmuş olması nedeniyle bu şekilde adlandırılıyor.
“Z kuşağı” ise 2000 yılından sonra doğanları kapsıyor. Bu kuşak teknolojiyi yoğun olarak kullanan, internet aracılığıyla sosyalleşen ve mobil teknolojilere hakim olan gençlerden oluşuyor.