Haber: Arzu Erdoğral
Magazin muhabiri Evrim Çalışkan‘ın işsizlik sonucu girdiği bunalım neticesinde intihar etmesi, basın sektöründeki sorunları tekrar gündeme taşıdı. Belki onu bu sona yaklaştıran başka nedenler de vardı ama medyanın da bu konuda kendini sorgulaması ve sektörde yaşanan sıkıntılara en kısa sürede çözüm bulması gerekiyor.
Peki, bu acı olayın ardından gazeteciler medyadaki tekelci zihniyet hakkında ne söylüyor?
Magazin Gazetecileri Derneği Başkanı Sinan TOSUN
HAKLARIMIZ İÇİN ORTAK MÜCADELE ŞART
Tekelci zihniyetten daha çok şu anda medya kuruluşlarında müdür ve yönetici sıfatında olan arkadaşlarımızın görevini iyi yapmaması ve ekibinin arkasında durmaması gerçeği var. Bu yönetici arkadaşlar ekiplerinin ne sorunlarıyla ne maaşlarıyla ne de iş ahlakıyla ilgili bir kaygı taşımaktan uzaklar. Ben şuan derneğin başındayım ama her halde sektörde en çok iş değiştirenlerden birisi benimdir. Çünkü müdürler ve yöneticiler tarafından bize verilen sözler çoğu zaman yerine getirilmemiştir. Şu anda Show TV’de olsun diğer TV’lerde olsun hâlâ maaşlarını alamayan arkadaşlarımız var. İki üç aylık maaşları içeride olan arkadaşlarımız var. Kaldı ki aldıkları maaşlar da komiktir. 900 TL’ye muhabirlik yapılır mı Allah aşkına. Güya kamuoyunu aydınlatan, işçilerin ve toplumun sorunlarını kamuoyuna duyuran kişileriz. Ama maalesef kendi sektörümüzde çalışan arkadaşlarımızın sıkıntılarını ne kimse görüyor ne de kamuoyu biliyor.
Medya kuruluşlarında yönetici olan arkadaşlarımız sadece kendileri için yaşamasınlar. Ekiplerinde yer alan ve kendi başarılarında önemli rol oynayan meslektaşlarını ve ekip arkadaşlarını da düşünsünler birazcık. Çalışanları için bir şeyler yapmaya çaba sarf etsinler. Arkadaşlık veya ekip yoldaşlığı sadece çalışmakla olmuyor. Haklarımız konusunda da ortak mücadele etmek gerekiyor.
MEDYA PATRONLARI PAYLAŞMA DERDİNE DÜŞTÜ
Özellikle magazin muhabirleri büyük haksızlıklara uğruyorlar. Herkesin peşinden koşturan onlar olmasına rağmen, her konuda suçlana yine onlar oluyor. Okan Bayülgen 3 tane program yapıyor, tüm malzemesini magazin basınından alıyor ama magazin basınını yerin dibine sokuyor.
Biraz da özeleştiri yapmak gerekiyor. Bizim arkadaşlarımızda da hatalar var tabi ki. Öyle arkadaşlarımız var ki, geçmişte çok iyi noktalarda olup da şartları iyi değerlendiremediği için şu an sıkıntıya düşmüş arkadaşlarımız var. Geçenlerde bir ağabeyimiz ‘benim sigortam yok, ne yapacağız’ diye aradı. Gittik kendisine Yeşil Kart çıkarttık. Buna benzer daha ne çok sıkıntıda olan arkadaşlarımız, meslektaşlarımız var.
Medya patronları şimdi can derdine, paylaşma derdine düştü. Biraz da şu basın çalışanlarıyla, emekçilerle uğraşsınlar. Havuz sistemi denilen sistem gazeteciliği bitirdi. 3 muhabirin çalışması gereken şartlarda 1 muhabir istihdam ediliyor. 1 muhabirin yaptığı haber tüm gazetelerde ve televizyonlarda ortak olarak kullanılıyor. Bu da sektörde çalışan sayısının ciddi oranlarda azalmasına ve dolayısıyla işsizliğe yol açıyor.
BU DÜZEN GAZETECİLİĞİ ÖLDÜRDÜ
Bundan aylarca önce Ertuğrul Özkök’ü ziyarete gittik ve kendisine bu sorunlarımızı da ilettik. O da şöyle bir tanımlama yaptı; Bir muhabirin bir haber için İstanbul dışına gitmesi dünya bir masraf oluşturuyor. Ben de ‘Ağabey bunlar daha önce yapılıyordu’ dedim. Doğan grubuna ait bir sürü gazete var. Bir arkadaş gidip bir yerde fotoğraf çekiyor ve her tarafa servis yapıyor. Ama bu şekildeki çalışma düzeni gazeteciliği öldürüyor ve öldürdü de.
Evrim arkadaşımızın intiharı işsizlikle ilgili değildi. Biz çok samimiydik kendisiyle. Ama sektörde borçları yüzünden hacizlik olan birçok arkadaşımız var. Bu sorunları görmek ve çözümü için bir şeyler yapmak lazım. Gazeteciler toplumda yaşayan herkesin sorunlarını bir şekilde gündeme getiriyor ve çözümü için önemli bir görevi yerine getiriyor ama kendi sorunları için maalesef hiçbir şey yapamıyor. Bu da işin en üzücü tarafı olsa gerek.
ATV İç Yapımlar Grup Müdürü, Yazar, Televizyon Eleştirmeni Bekir HAZAR
KORUMASIZ BİR DÖNEMDEYİZ
Maalesef çok değerli ve işini bilen bir arkadaşımızı kaybettik. Maalesef medya sektöründe çalışanların haklarının korunmadığı bir dönemden geçiyoruz. İşsizlik nedeniyle çok kötü sonuçların doğacağı bir dönemden geçiyoruz. Medyada tekelleşme de var, medyada çalışanların sosyal haklarının hiçe sayılması da var. Gazeteciler Cemiyeti fiili anlamda hiçbir işe yaramıyor. Basın mensupları olarak çok korumasız bir dönemdeyiz.
İBRETLİK BİR OLAY
Bu kadar meslek örgütleri var ama internet sitelerinde iki satır kınama metninden öteye hiçbir şey yapılamıyor. Binlerce basın çalışanı işsiz kalıyor ama bu insanların sesleri duyulmuyor ya da duyulmak istenmiyor. Medya dünyası, özellikle televizyon dünyası ve gazete dünyası çok kaygan… İstikrar yok ve sürekli ekipler değişiyor veya değiştiriliyor. Bu sorun üzerinde ise iyileştirici hiçbir çalışma yapılamıyor. Meslek örgütlerinin bu anlamda çok ciddi çalışmalar yapması gerekiyor. İşsiz kalan gazetecileri koruma ve yeni iş bulma anlamında bir çalışma yok. Medyada çok kolay ve işverenden yana sözleşmeler yapılıyor. Her şey çok kolay ve ucuz hale geldi. Çok ucuz ekipler kurulmaya çalışılıyor. Bu da kaliteyi düşürüyor. Bu durum kaliteli ve işini iyi yapan insanların işsiz kalmasına yol açıyor. İntihar eden kardeşimizin durumu bu anlamda gerçekten ibretliktir.
Gazeteci Yazar M. Nedim HAZAR
DENGESİZ DÜZENİN KURBANI EMEKÇİ GAZETECİLER OLUYOR
Aslında hassaten ‘medyanın magazin bölümüyle ilgili sıkıntılar da var. Medyada en çok tiraj/reyting kazandıran kısımlardır bunlar. Bu nedenle bu bölümlerde çalışanlar da, işsiz kalmadıkça iyi bir hayat sürerler. Ünlüleri takip adına iyi mekânlar, iyi oteller, iyi araçlar vs… Ne ki ilk ekonomik sıkıntıda ilk harcanan da yine bu magazin kesimi olur. O nedenle medyada ekstra bir acımasızlık vardır magazin alanında.
Emek/ fiyat dengesizliği en önemli sorunlardan ikincisidir. Bugün bir gazeteci (isim vermeye gerek yok) çok büyük ve önemli işadamlarından bile fazla kazanabiliyor Türk medyasında. Bir köşe yazarı onbinlerce dolar alabiliyor, bir TV anchormani milyon dolarla transfer ücreti alabiliyor. Bu fahiş ve dengesiz düzenin kurbanı ise emekçi gazeteciler oluyor. Çoğu muhabir asgari ücrete çok yakın bir maaş ile çalışmak durumunda kalıyor. Üstelik mesai kavramı filan olmayan bir sektörde! Ve elbette, az elemanla çok iş. Acımasız bir kapitalist çark hala aktiftir Türk medyasında.
Bir diğer unsur ise patronların durumu… Ne yazık ki, patron çok para kazansa da, sıradan gazeteci için risk, zarar etse de. Çok kazanınca (Daha önce Enver Ören/Dinç Bilgin/Cem Uzan örneğinde görüldüğü gibi) akıl dışı ve ölçüsüz harcamalar yapıyor. Elbette bunu emekçi medya mensupları için yapmıyor. Celebrity isimler, sükse yapmış magazin yönü ön planda elemanlar ile ölçüsüz kazandığı parayı har vurup harman savuruyor. Zarar ettiğinde ise bunun acısını sıradan medya emekçisinden çıkarıyor.
FİKİR İŞÇİSİ GAZETECİLER
Sanki yazılı olmayan bir anlaşma var medya patronları arasında. Bu nedenle medya mensupları her ne kadar atıp tutsa da, aslında en bağımlı sektörlerden birinde ‘Fikir işçisi’ olarak çalışıyorlar. Durum böyle olunca medya mensupları içinde bulunduğu kabın şeklini alıveriyor. Bunun en şahane iki örneği Hürriyet ve Habertürk gazeteleridir. O güzelim ayrı ve farklı fikirler bir süre sonra tek tipleşmeye başlıyor, neredeyse tüm yazarlar aynı görüşü dillendiriyor. Muhafazakâr medya için de durum aynı.
DÖNÜŞÜM YAVAŞ AMA KALICI OLACAK
Ben bu konuda acil bir düzelme olabileceğini zannetmiyorum. Türk toplumu büyük bir transformasyon geçiriyor ve bu alandaki dönüşümün de yavaş ama kalıcı olacağına inanıyorum. Bu dönüşüm ise tepeden değil tabandan, yani halktan, yani okurdan/izleyiciden gelecektir. Türk okuru/izleyicisi bilinçlendikçe medyada paralel olarak düzelecek, yeni /ve vicdanlı patronlar, yeni yayın organları ile doğru örnekler vermeye başlayacaklardır. O zaman kadar bugünkü hazin manzaralar -korkarım ki- devam edecektir.
Vatan Gazetesi Magazin Müdürü Gülşen YÜKSEL
SİNERJİ YARATABİLECEK FOLMÜLLER ÜRETİLMELİ
İyi yerlerdeki gazeteciler maalesef ‘elini taşın altına koymuyor’… Durumu kritik olanlar ise ‘neme lazım, işimden olurum’ korkusunda… Geriye ise vicdan sahibi olanlar kalıyor. Onlar da yapabileceklerini zaten yapıyor… Bence medya derneklerinin yöneticileri, üyelerini harekete geçirecek, sinerji yaratabilecek formüller üretmeli.
Yeni Şafak Gazetesi Pazar Eki Yayın Yönetmeni Recep YETER
MEDYA İNSANA YATIRIM YAPMIYOR
Bugün geldiğimiz noktada şeffaf bir durum var gibi gözükse de, bunu da emin bir şekilde söyleyemiyorum maalesef. Medyada genel olarak bir işsizlik problemi var, bu doğru. Bunun 1. sebebi medyada insana yatırım yapılmaması, personel politikası denilen şeyin medyada çok ciddi şekilde olmaması. Personel politikasından kasıt da; hangi vasıflarla insanlar nerede iş bulabilirler, çalışacak insanların da hangi vasıflara sahip olması gerekir gibi konular Türkiye’de muallâkta olan şeyler. Bir yazılım firmasında işe girmek istiyorsanız, o alanla ilgili olarak sizin bazı özelliklere ve vasıflara haiz olmanız beklenir. Ama medyada çalışmaya başlamak için hangi kriterlerin olması gerektiği ne yazık ki belli değildir. Bu durum beraberinde şu durumu meydana getiriyor. Bir medya kuruluşunda ahbabı veya tanıdığı olan herkes, hangi vasıfla olursa olsun iş bulabiliyor.
VASIFLI OLMAK ŞART
Arkadaşımıza Allah rahmet eylesin. İntihar eden arkadaşımız durup dururken intihar etmemiştir. Özel hayatında da problemler olabilir, başka şeyler de olabilir ama nihayetinde bu insan bir buçuk yıldır işsiz. Bu insanın hayatını devam ettirmek için mutlaka işe ve paraya ihtiyacı vardı. Türkiye’de sosyal devlet diye bir şey olmadığı için, geçimini temin edeceği iş de olmayınca, sıkıntı orada başlıyor. İntihar sebebi olarak bunu bir kenara bırakalım ve çalışıyor olduğunu varsayalım. Bu arkadaşımız magazin muhabiriydi ve düşünün takip etmek için peşinde koştuğu bir ünlü, Reina’da ya da buna benzer eğlence yerlerinde kendisinin 1 ayda kazandığı paranın belki 5 katını bir gecede zevkine harcıyor. Bunu sürekli gören ve yaşayan bir insan bunalıma girmesin de ne yapsın. Düşünün, takip ettiği kişi onun maaşının 2 katını bir gecede harcıyor. Maalesef böylesine saçma sapan bir sistem ve saçma sapan bir medya ortamı var. Bu durumdan kurtulmanın tek çaresi var, o da; şu anda gazeteleri yöneten insanlardan daha vasıflı hale gelmek ve o şekilde bir iş ve talep durumunda olmak.