Okuyunca Hallac, düşününce Mansur, yazılınca aşk!

Kitap
Esra Özdemir Demirci’in kitap kritiği İlahi aşka dayalı tevhid sırrının, insanı aşarak, Yaratıcı gerçeğe varışının özüne yapılan bir yolculuk bu. Yaratıcı ile yaratılan arasındaki çizginin yok o...
EMOJİLE

Esra Özdemir Demirci’in kitap kritiği

İlahi aşka dayalı tevhid sırrının, insanı aşarak, Yaratıcı gerçeğe varışının özüne yapılan bir yolculuk bu. Yaratıcı ile yaratılan arasındaki çizginin yok olmasıyla ortaya çıkan ‘Enel Hak’ sözünün hikâyesi. Ve bu hikâyenin yegâne kahramanı Hallac-ı Mansur ya da bir diğer adıyla Hallac al-Esrar’ın yaşamını konu alan Allah Benim (En el Hak) adlı kitap, Mehmet Coral’ın kaleminden Doğan Kitap tarafından okuyucuya sunuldu. Kitap; Hayat, Muhakemat ve Şehadet başlıklı üç bölümden oluşuyor.

İlk bölüm Hayat, "Yaratılmış olanın algısı gerçekle bitişemiyor. Gerçek ise zaten yaratılmış olana mesafeli." tespitiyle başlıyor. Daha ilk cümlede okur, okumaya başlayacağı metnin en önemli sırrının ifşâ edilişine tanık oluyor. Gerçeğin yaratılmış olana mesafesi, Hallac’ın doğumundan idam edilişine kadar tüm hayat hikâyesinin bir özeti gibi aslında.

Kitapta Hallac, müridi olan İbn-i Ata tarafından anlatılıyor. Birlikte geçirdikleri vakitlerde mürşidinin dilinden dökülen her sözü özenle seçerken, onunla beraber olduğu her vakti, tarihin süzgecinden geçirerek aktarıyor şimdiki zamana. Hallac-ı Mansur’un hücresinde başlayan hikâyede, ona, yaşadıklarına ve zamana düşürdüğü gerçeklere şahit oluşunu resmediyor satır aralarına. Hallac’ın içinden taşan Tanrı aşkı, gerçeğin ötesiyle arasına gerilen perdeyi yırtmasıyla başlıyor. "ben" kavramının aşıldığı bu  birliktelik anlarında, Tanrı ile beraber oluşun sırrını içinde taşıyamayacak kadar büyüttüğünde, bu sırrı o yegâne sözüyle dışa vuruyor Hallac: Enel Hak!

Cihana ün salış

İkinci bölüm Muhakemat, Hallac’ın cihana ün salışı ve artık herkesçe tanınıyor oluşuna vurguyla devam ediyor. Bu yükselişin tepedekileri huzursuz edişi, Hallac’ı beklenen sona iyiden iyiye yaklaştırıyor. Sona doğru ilerleyişin tüm ayrıntıları, kitap boyunca incelikle işleniyor. Her adımın çıkardığı ses, gür bir seda ile kucaklıyor okuru. Varlığın yoklukla birleşmesi ve bu birleşimden hareketle, varlığın gerçek boyutuna, Tanrısal gerçekliğe dönüşü, özenle  seçilmiş kelimeler ve her sahnesi disiplinle kurgulanmış bir anlatımla sunuluyor.

Üçüncü bölüm Şehadet’te, yolun sonuna varıştaki kesin yargı netleşiyor. Bu bölümde, İbn-i Ata, mürşidi Hallac ile aynı hücrede geçirdiği son vakitleri anlatırken, kitabın başından sonuna kadar anlatıma yansıyan o vakur duruşunu da bir anlamda tamamlamış oluyor. Birbirlerine olan gönül bağlılıklarının, darağacının gölgesine kadar büyük bir samimiyetle devam edişi, baştan sona kadar değişmeyen bir bütünlükle veriliyor. Ve yolun sonunda Hallac’ın dilinden dökülenler, onun hayat, ölüm ve ahiret üçlemesinden taşan gerçekliği özetliyor adeta “Aşk içinde kılınacak namazın abdesti, ancak kanla alınabilir.”

Hallac’ın duaları

Bir diğer Hallac anlatısı, Annemarie Schimmel’in Hallac – Kurtarın Beni Tanrı’dan adlı eseri, G. Ahmetcan Asena’nın çevirisiyle Pan Yayıncılık tarafından yayımlandı. Kitap, Hallac gerçeğinin kaleme alındığı uzun bir girizgâhı takip eden çeşitli bölümlerden oluşuyor. Bu bölümlerde; Hallac’ın dilinden dualar, şiirler ve hakkındaki rivayetler yer alıyor. Kitap içerisinde sunulan hayat hikâyesi ve rivayetler, Hallac’ın oğlu Hamd’dan aktarılıyor ve bu, tarihi gerçeğe en yakın olan bilgi olarak kabul ediliyor. Giriş yazısı, Schimmel’in, hocası Prof. Heinrich Schaeder’in “Eğer İslam tasavvufunu gerçekte anlamak istiyorsanız, Hallac’ı ve eserlerini tetkik ediniz.” sözüyle başlıyor. Ve bu sözün o zamanlar genç bir öğrencisi olan Schimmel’de yarattığı etki, onu Hallac’ı okumaya ve araştırmaya yöneltiyor. Öğrendikleri ile gün geçtikçe Hallac’a hayranlığı artarken, merakı da o yönde şekilleniyor. Onun öğretisinden çıkardığı sonuçların getirisi olan yorumlarından biri, bu hayranlığı olanca netliği ile ortaya çıkarıyor: “Hallac efsanesini yıkmak pek de kolay bir iş değildir- onun aleyhinde ve hatta ona düşman yeni ve eski devre ait bu kadar kaynağa rağmen!”

Katıksız bir panteist

Hallac’ın hayat özetiyle devam eden anlatıda onun, evrenin bütününü Tanrı olarak kabul eden  Panteizm’den etkilendiğine dair görüşlere yer veriliyor. Bu görüşlerin bazısında Hallac, ‘katıksız bir panteist’ olarak adlandırılırken, bazısında ise ‘panteizmin peçesini yırtan kişi’  olarak değerlendiriliyor. Tüm bu değerlendirmelerin genelinde dillendirilen bir diğer gerçek; monizm (tekçilik) oluyor. Hallac’ın, Tanrı’yı tek ve kutsal kabul edişi ve hatta özündeki Tanrı bilinciyle iç içe girerek tek olana işaret edişi bu görüşü destekliyor. Sufilerin dünya görüşünün esası olarak kabul edilen ‘ezelî akit” ve bu akitte ruhların tek Tanrı’ya inanarak O’nun tek oluşunu kabul edeşi, Hallac düşüncesi için de temel yapı taşı olarak kabul ediliyor.

Hallac’ın düşüncesine göre, ulaşılması mümkün olmayan ve her şeyden münezzeh olan Tanrı’nın bir de insanlık tarafı vardır ki; bu iki yönün birleştiği noktada O’na ulaşan için Tanrı bir ayna vazifesi görür! İnsanı Tanrı’nın yeryüzündeki sureti olarak kabul eden Hallac’ın, bu düşüncesi şu dizelerde olanca netliğiyle yer alıyor:

Ben, O’yum, benim sevdiğim O,/ ve O, benim sevdiğim O, Ben’im.

Kitap içerisindeki dua, şiir ve rivayetlerde, Hallac’ın Tevhid, Tanrı’ya yakınlık-uzaklık, iman ve imansızlık gibi noktalardaki tespit ve düşüncelerine yer veriliyor. Bununla birlikte, Kitab et-Tavasin adlı eserinden alıntılar da okura sunuluyor. Tüm bu alıntılarda, seven ve sevilen arasındaki aşktan perdenin, sevgi sözcükleriyle aralanışına tanık oluyoruz:

Nuru düşünmelisin, ki onun mihrabı/ Bâtın’ın keşfidir, aydınlanma./ Parçamın bir parçası parçalarımı düşünür,/ Bütünümün bütününe hasret benim bütünüm. [Yeni Şafak Kitap]

  • Universitas terbaik Tapanuli
  • tutorial dan tips zeverix.com
  • https://insidesumatera.com/
  • https://prediksi-gopay178.com/
  • https://margasari.desa.id/
  • https://sendangkulon.desa.id/