"Bir Müderrisin Sürgün Yılları" ve "Çanakkale Cephesinde Bir Müderris" adlı çalışmalarda, geçen yüzyılın başlarında Konya’da eğitim faaliyetinde bulunduğunu bildiğimiz Islah-ı Medaris-i İslamiyye’nin başında bulunan ulemadan Abdullah Fevzi Ali Efendi’nin sürgün yılları anlatılmaktadır…
Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz eserleri, akademisyen Ali Osman Koçkuzu kısmen günümüz Türkçesine aktararak, açıklama ve notlarla zenginleştirerek istifademize sunmaya çalışıyor…
Serinin ilk kitabında Abdullah Fevzi Efendi, Çanakkale cephesini, savaş ortamını, ordunun durumunu vs. açık bir şekilde ortaya koyuyor. Ör. Orduda namaz kılabilmenin ne kadar da zahmetli bir iş olduğunu belirtiyor…
Çanakkale cephesi ve akabinde Anadolu toprakları dışında noktalanan askerliğinin ardından cumhuriyet uygulamaları muvacehesinde başlayan sürgün yılları da kitapta yer alıyor.
Kitapta mümeyyiz bir ilim ehli ve seviyeli bir muhalif kimlikle karşı karşıya kalıyoruz.
Büyük oranda imlasına dahi dokunmadan Koçkuzu’nun notlandırmalarıyla yayımlanan bu eser ‘Hatıralar’ alt başlığıyla yayımlanmış olup, bir önsöz, iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm Abdullah Fevzi Efendi’nin ilmi ve fikri kişiliğine ayrılmış. Şu cümleler birinci bölümü özetler mahiyette kitaptaki yerini almıştır; "Mücahit ve sağlam şahsiyetli bir ilim mensubu ve müderris olan Abdullah Fevzi Efendi, gerek yetiştiği aile gerek katıldığı olaylar ve gerek yaşadığı zaman dilimi itibarıyla önemle incelenmesi gereken bir kişilik olarak görülmektedir." (s.15) Kitabın ikinci bölümde ise, Abdullah Fevzi Efendi’nin eseri yayına hazırlayan Koçkuzu’nun da metin aralarına yaptığı bilgilendirici ve doyurucu açıklamalarıyla hatıraları yer alıyor. Bu bölümde hatıratın bel kemiğini oluşturan "Keşfü’l-Ğıta ve Devlet-i Osmaniyye’nin Niza’ı Âlisi" adlı iki ana yazı var…
Arka kapak yazısında kitabın oluşturacağı etki şu şekilde gündemleştirilmiştir; "Elinizdeki hatıratın, şahsi ve belki subjektif de olsa böylesi gözlem ve değerlendirmelerin yakın tarih meraklıları için ilgi çekici bir veri tabanı oluşturması mümkün…"
Bir bütün olarak hatırata baktığımızda olayın bizzat merkezinde bulunan Abdullah Fevzi Efendi’nin öznel, öznel olduğu kadar da genel ve nihayetinde bugün bile büyük oranda mahiyeti pek bilinmeyen o döneme ait bazı siyasi yapılar ve onlarla ilgili ilk elden bilgiler mevcut. Ör. İttihatçılık, Kuvve-i Milliye ve o yapıların Müslümanlara yönelik bakış açıları…
Koçkuzu, İttihatçılık ve Kuvve-i Milliye’nin anlatıldığı kısımda "…Kuvve-i Milliye bugün de Türkiye’de altmışa yakın dernek ile işini sürdürmekte, ne amaca hizmet ettiği de pek bilinmemektedir" notunu düşerek o yapıların gizlilik içerisinde güncellenegeldiğini bizlere hatırlatmaktadır…
Abdullah Fevzi Efendi İttihad ve Terakki Cephesi’yle ilgili olarak şunları söylemektedir: "O günlerde bu fırka milletin siyaset-i hariciye ve dahiliyesinde(dış ve iç siyasetinde) hakim idi. Hükümet içinde hükümet idi. Ordu da bu fırkanın elinde silahı, bombası idi…" Günümüzü bir eksik, iki fazla oranda ne kadar da yansıtmaktadır!
"Bu hizbin hasmı bulunan (bu partinin siyasi karşıtı olan) Hürriyet ve İ’tilaf Fırkası ise, o günlerde pek bati (hantal ve yavaş) hareket ediyor…" "…(laubali) yani… ciddi olmayan biçimde la–kaydi davranıyordu" eleştirisini yapan Abdullah Fevzi Efendi, İttihad ve Terakki’nin karşısında olduğunu söyleyen ‘Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın da asıl itibarı ile eleştirdiği çizgiden farklı bir konumda olmadığını söylüyor.
Kitap hatırat sahibinin, İslami bir duyarlık ve tahlilci bir kafa yapısıyla var olan sisteme ve batıcı avanelerine karşı durduğunu göstermektedir. Bu yargıya varırken okuyucu olarak şu sonucu da çıkarabiliyoruz; İslamcılık dünden bugüne hiç tükenmemecesine bir umuttur. olduğunu bizlere fısıldamaktadır…
Bir ilim ehli olan bu zat, uzunca bir dönem yaptığı askerliğe ek olarak cumhuriyet döneminde de yeni kurulan sisteme karşı itirazları ve söylemleri sonucu bir muhalif olarak muhalefet saflarında yer edinip kendi bölgesinde yıllarca köy, köy; kasaba, kasaba dolaşarak ‘kaçak’ bir ömür sürdürmüştür.
Daha sonra ise sürgünlüğü bitip normal hayata ‘yeniden’ adım attığında resmi bir din görevlisi olarak bir müddet Diyanet teşkilatında çalışmış olup genç denecek bir yaşta rahmet-i rahmana kavuşmuştur…
Batılılaşma sonucu, batıya endeksli bir toplumsal değişim ve dönüşüm projesi olarak bizden önceki kuşaklara adeta bir kurtuluş vesikası olarak dayatılan cumhuriyet uygulamaları yürürlüğe girme ve yol alma aşamasında da ulemasından, talebesine; şehirlisinden, köylüsüne koca bir milleti cenderesi altına almış olup hayatı dumura uğratmıştır.
Abdullah Fevzi Efendi de cumhuriyet öncesini ve sonrasını gören, bizzat yaşayan bir şahsiyet olarak izlenimlerini, bilgisi ve görgüsü çerçevesinde kaleme almış, kırıntı kabilinden de olsa tarihin o kırılma anına yaptığı tanıklığı kendisinden sonraki kuşağa aktarabilmiştir…
İz Yayıncılık ile daha nice hatıralara ve ‘nice’ yeni umutlara…
Özgün Duruş Kitap Ekinde’de yayınlanmıştır. / Sait Alioğlu / Kitaphaber