Thomas Mann’ın 1893-1912 yılları arasında yazdığı öykülerden oluşan bu kitap, aralarında “Küçük Friedemann”, “Tristan” ve “Zor Saat” gibi tanınmış öykülerin de yer aldığı büyüleyici bir derleme…
Öykülerin yazıldığı 19 yıllık bu dönem, Thomas Mann’ın liseden ayrılıp Münih’e taşındığı ve ardı sıra pek çok şehirde yaşadığı bir süreçtir. Eğitim, kariyer, farklı şehirlerde yaşanan farklı hayatlar ve evlilik, yazara benzersiz bir gözlem şansı sunmuştur. Hayatının bu döneminde yaşadıkları, edindiği deneyimler, erken dönem öykülerine de yansımıştır. Thomas Mann’ın otobiyografik özellikler taşıyan tüm yapıtları, çağdaş ve evrensel olanı yansıtmaktan da geri durmaz.
20. yüzyılın en büyük Alman yazarlarından biri olan Thomas Mann, Alman öykü anlatımına yeni bir üslup getirmiş, gerçekçi ayrıntıları bolca kullanmıştır. Duyduğu bir olayı, gördüğü bir tablo ya da fotoğrafı özümseyip eserinin yapısına işleyen yazar, yaşadığı yüzyılın iyi bir gözlemcisi olarak, gördüklerini yapıtlarına yansıtır.
Kitaptan alıntı; “Büyüklük! Olağanüstülük! Dünyayı fethetme ve ismin ölümsüzlüğü! Ebediyen tanınmayacak kimselerin tüm mutluluğu bu hedef karşısında neydi ki? Tanınmış olmak; Yeryüzünün halkları tarafından tanınmış ve sevilmiş olmak. Bu rüyanın ve dürtünün tatlılığını bilmeyen sizler, bencillikten bahsetmeye devam etsin! Acı çektiği müddetçe olağanüstü her şey bencildir. Kendiniz bakabilirsiniz, söyleyin, yeryüzünde işi çok daha kolay olan vazifesizler. Hırs der ki: Acı çekmek boşuna mı olmalıydı? Acı beni büyük kılmalı!..”
Thomas Mann, 1875’te Almanya’da doğdu. 1898’de yayımladığı ve Der kleine Herr Friedemann (Küçük Friedemann) adı altında topladığı ilk öykülerinde, daha çok Schopenhauer ve Nietzsche ile Wagner’in etkisi altında kalarak sanatçının yaratma sorununa odaklanmıştı. Bu ilk öyküleri, 1901’de yayımlanmasının ardından Mann’ı üne kavuşturan Buddenbrooklar, Bir Ailenin Çöküşü adlı toplumsal roman izledi.
1903’te Tonio Kröger, 1912’de Venedik’te Ölüm yayımlandı. Daha sonra Büyülü Dağ’ı yazan Mann, Hitler iktidara gelince Almanya’dan ayrıldı. 1936’da ABD vatandaşlığına geçti ve Almanya’nın karanlık tablosunu çizdiği Joseph und seine Brüder (Yusuf ve Kardeşleri) dörtlemesini yayımladı (1933-1942). Dörtlemenin ardından yazmaya koyulduğu Doktor Faustus’ta ise besteci Andreas Leverkühn’ün yaşamöyküsünün ışığında, Alman kültürünün barbarlığa yenik düşmesini anlattı. 1929’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Mann, 1955’te Zürih’te öldü.
on5yirmi5.com