Usta eleştirmenlerin Hakan Günday’la edebiyat üzerine sohbetleri, umuttan şiddete pek çok konuya uzandı. Etkinliğe katılan 450’ye yakın okuyucu da soruları ve yorumlarıyla söyleşiye dahil oldu.
Hikâyenin kuralına uymak
“Tek derdim hikâye anlatmak” diyen Hakan Günday, anlatım biçimlerine hapsolmayı sevmediğini söyledi. Bir hikâye anlatırken yalnızca o hikâyenin emrine uymak gerektiğinin altını çizen yazar, “Yasalara, ceza kanununa, ahlâk kurallarına, çevrenize, o sırada moda olan edebiyat akımlarına kulak asmadan, sadece o hikâyenin kurallarına uymak gerekir” dedi.
Şiddet zaman kazandırıyor
Ömer Türkeş’in, Günday’ın romanlarında şiddet öğesine dikkat çekerek, “Özellikle Zargana’da şiddet önemli bir rol oynuyor. Az romanında da öyle. Neden? Şiddetin insanı belirleyen bir şey olduğunu mu düşünüyorsun?” diye sorması üzerine yazar, şiddetin “zaman kazandıran bir iletişim biçimi” olduğunu söyledi. Ömer Türkeş, Günday’ın romanlarındaki şiddetin hayatın içinden çıktığını, Amerikan filmlerindeki gibi bir estetikleştirme söz konusu olmadığını belirtti. Semih Gümüş ise romanlardaki şiddet öğesiyle okur kitlesinin gençliği arasındaki ilişkiye değindi.
Okurlar arasından Az romanıyla ilgili eleştiriler geldi. Romanın formüllere dayalı olduğunu, diğer romanlarının daha doğaçlama olduğunu belirten bir okura, Günday, “Yazarın her zaman iyi şeyler yapmasının beklenmemesini, bazen saçma sapan şeyler yazması gerektiğini” söyledi. Okuyuculardan gelen, romanın kurgusuyla ilgili eleştirilere yönelik ise Hakan Günday, “O iki insanın bir araya gelmesi ile ilgili bir hikâye. Aynı görünseler de başka kişiler olmalarına ama her karşılaştığımızda bizim aynı kişiyi görmememize ilişkin. O yüzden arada olanlar beni ilgilendirmedi. Biraz da sıkıldım belki” dedi.