Cezanne, Renoir, Leonardo Da Vinci, Michelangelo, Raffaello, Van Gogh gibi Batı resminin ustalarından sonra Yapı Kredi Yayınları, Goya, Manet, Chagall ve Picasso’nun kitaplarını da Türkçeye kazandırdı. Dünyanın pek çok müzesinde görücüye çıkan ünlü tabloları meraklısının önüne seren kitaplarda, sanatçıların kısa hayat hikâyeleri de tüm ayrıntısı ile yer alıyor.
Dünyanın ressamları ve eserleri iki kapak arasına girmeye devam ediyor. Paul Cézanne, Auguste Renoir, Hieronymus Bosch, Leonardo Da Vinci, Michelangelo, Raffaello, Van Gogh ve Klimt’ten sonra Yapı Kredi Yayınları (YKY) şimdi de sanatseverleri Francisco Goya, Edouard Manet, Marc Chagall ve Pablo Ruiz Picasso’nun hikâyesine davet ediyor. Kitaplar, resmin ustalarının, Londra’dan Paris’e, New York’tan Berlin’e, Madrid’den Petersburg’a dünyanın pek çok müzesinde arz-ı endam eden ünlü resimlerini, minik hikâyelerle minik kitaplara sığdırıyor.
Köşe bucak, büyük müzelere gidip sevdiği ressamın çalışmalarını göremeyecekler için değerli bir fırsat sunan kitaplar, tutkunları için de kıymetli bir arşiv niteliğinde. Yayımlandığı pek çok ülkede büyük ilgi gören kitaplarda resimlere, her bir ressamın sanat tarihçileri tarafından kaleme alınan hayat hikâyeleri eşlik ediyor. Kitapların en güzel tarafı belki de bu. Resimlerle sunulan ilginç ayrıntılar, sanatçıların fazla bilinmeyen yönleri kitapların sayfalarını çevirdikçe sizi sanatçının hayatına biraz daha dâhil ediyor. Bir süre sonra, resimlere bakarken Horatius’un sözüne hak veriyorsunuz, "Resim, kelimesiz bir şiirdir."
Sırayla gidelim. Francisco Goya Lucientis (1746-1828); 19. yüzyıl İspanyol resminin büyük ustalarından. Cesur tekniği ve sanatçının tahayyülünün gelenekten daha önemli olduğuna dair inancı dolayısıyla ‘ilk modern ressam’ olarak anılıyor. 113 yaşında yerel bir ressamın atölyesinde resim eğitime başlıyor. İki kez girdiği Madrid Güzel Sanatlar Akademisi giriş sınavlarında başarısız olur. Bir ara Roma’ya gider, burada Parma Akademi’sinin resim yarışmasında ikincilik alır. ‘Resimde kural yoktur’ diyordu. 1773’te Madrid’e yerleşir ve atölye arkadaşı olan üç öğrencinin kız kardeşi Josefa Bayeu ile evlenmesi şüphesiz, resim kariyerini ilerletme umuduyla alakalıydı. Goya, hayatını ve dünya görüşünü etkileyen iki felaket yaşar. İlki kırk altı yaşında geçirdiği ağır hastalık sonucu sağır olur. Bu yüzden Güzel Sanatlar Akademisi yöneticiliğini bırakmak zorunda kalır. İkinci olay Fransızların 1808’de İspanya’yı işgalidir. Goya, hayatının önemli bir bölümünde dini kurumlar için projeler gerçekleştirir. Taraf tutmasa da Fransız kralının ressamı olmayı kabul eder. Mabeyn ressamı unvanını alır.
Fransız ressam Manet’e (1832-1883) gelecek olursak. Edgar Degas onun için, "Düşündüğümden çok daha büyüktü." diyor. 19. yüzyılda modern hayatı konu alan resimler yapmaya başlayan ilk ressamlardan olan Manet’in sanatı, gerçekçilik akımının revaçta olduğu yıllarda, izlenimciliğin yükselişine katkıda bulunan en önemli estetik öğelerden biridir. Monet’i anlatan kitapta, sanatçının "Tuileries’te Müzik", "Kırda Yemeği", "Olympia", "Flüt Çalan Çocuk" gibi ünlü eserlerinin yanı sıra, pek bilinmen çok sayıda tabloları da bulunuyor. Eserlerinin ardından yapılan tartışmaların her biri ise okunmaya değer ayrıntılar olarak göze çarpıyor kitapta.
"İNSANLAR HER ŞEYDE ANLAM ARIYOR"
Yirminci yüzyılın büyük Rus ressamı Chagall’ın gençliğini anlatan eserde, sanatçının anavatanı Rusya’dan ilham aldığı pek çok resim yer alıyor. Rusya’dan uzakta, duyduğu özlemle yaptığı resimlerin çoğunda Rusya’daki Yahudilerin gündelik hayatı anlatan sahneler yer alıyor. Chagall, tüm bunları memleketi Vitebsk’ten ayrılıp St. Petesburg’un entelektüel ortamına girişinden ve 1920’lerde bohem Paris’e gidişinden sonra aklında kaldığı şekliyle resmediyor. Avrupa’nın pek çok şehrinde sergisi açılan Chagall, ölümünün ardından Rusya’da adeta yeniden doğuyor. Kitabın ilk cümleleriyle anlatacak olursak: "Kaderin bir cilvesinin sonucu olarak, bir sürgün daha anavatanına kavuştu. Marc Chagall, 1987’de, Moskova’daki Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi’nde düzenlenen ve olağanüstü bir ilgiyle karşılanan sergiden sonra yeniden doğdu denebilir."
Ve Picasso… Eserlerinde, geometri ve geometrik şekilleri bolca kullanan ve bu anlamda Kübizm’in kurucusu sayılan sanatçının, yaşadığı dönemde de eserlerinin ‘anlaşılmazlığı’ ile başı derttedir. Yaptığı tabloları görenlerin çoğu ‘Asurlulara özgü bir çalışma olduğunu’ düşünmüştür. İlk resmini yedi yaşında yapan Picasso’nun kitapta, en tanınmış eseri, Alman ordularının Guernica kasabasını bombalamasını anlatan "Guernica"nın yanı sıra, gençlik yıllarından başlayarak pek çok ünlü tablosu da yer alıyor. Anlaşılmazlık meselesine gelecek olursak, Picasso’ya kulak verelim: "İnsanlar her şeyde ve herkeste bir ‘anlam’ arıyor. Çağımızın hastalığı bu; hiç de pratik olmayan ama bütün diğer çağlardan daha pratik olduğuna inanan çağımızın."
Zaman