Edebiyat Ortamı dergisinin edebiyatın edebine ilişkin sorularını cevaplayan Prof. Orhan Okay, nevzuhur şairlerin dergi sayfalarına yansıyan kapışmalarını magazin dedikodularına benzetti.
Edebiyat Ortamı dergisi Kasım-Aralık sayısında Prof. Orhan Okay ile Edebiyatın Edebi üzerine kapsamlı bir konuşmaya yer vermiş. Edebiyat ve edeb ilişkisine dikkat çeken röportajda Okay, bugünün şair ve edebiyatçılarına sert eleştiriler getiriyor. Dergide, Turan Karataş son dönemlerde edebiyat ortamında daha da belirgin hâl alan ‘seviye’ problemini sormuş Prof. Okay’a. Edebiyat dünyasının çınarı olan Prof. Okay, edeb-edebiyatçı ilişkisinde bir değişiklik olup olmadığı sorusuna “Kelimeyi şimdiki manasında kullanacak olursak edepsiz edebiyat her zaman olmuştur. Edebi eserin güzelliği başka; edebe, ahlaka aykırı oluşu başkadır” diye cevap veriyor. “Son yıllarda edebiyatçıların bilhassa genç şairlerin tavır ve davranışlarında bir sakınımsızlık, bir çeşit inciticilik, bir hoyratlık, pervasızlık görülüyor. O zaman ‘sorunlu şair tipi’ bir yetenek eksikliğinin tecessümü olabilir mi?” şeklindeki soruya ise şöyle cevap veriyor: “Söylenebilecek en hafif söz belki bu gençlerin sabırdan mahrum olmalarıdır. Bütün sanatlar gibi şiir de çileli bir yoldur. Bakın Tanpınar bile kendi şiiriyle bir şeyler yapabildiğine inandığını, fakat kimsenin farkına varmadığını söylüyor ama alenen şikayet etmiyor sadece kendi içinden -günlüğüyle- dertleşiyor. Benim bildiğim şairliğine mağrur ve bu hususta münakaşa ettirmeyen bir Necip Fazıl vardı. Onun da kaç yaşında reklamsız ve haklı bir şöhrete eriştiğini biliyorsunuz. Yani Nasrettin Hoca gibi “haspaya yakışıyordu” demek istiyorum. Gördüğüm ve tanıdığım kadarıyla her sanatkar gibi şairler ve yazarlar da yaptıklarına inanır ve gurur duyarlar. Bu bir dereceye kadar tabii görülmelidir. Bazıları bunu içlerinden düşünür, bazıları aşırı şekilde dışarıya vurur, işte o zaman tahammül- fersâ olur. Ben romancıyım, ben hikayeciyim, tiyatro yazarıyım denilmiştir de ben şairim, ben sanatkarım diyenlere eskiden rastlanılmazdı. Çünkü romancılık, hikayecilik meslek olur da şairlik hele sanatkarlık meslek değil bir değerdir. Değer yargılarını ise biz kendi kendimize söylememeliyiz. Bırakalım takdir edenler söylesin. Şimdi şurada burada bazı dergilerde bu gibi nev-zuhur şairlerin kapıştıklarını görüyorum. Ne tenkit edende ne de cevap verende şiirin ağırbaşlılığı var. Ortada sadece çirkin bir çekişme kalıyor. Bu gibilerin okuyucuya saygıları da yok. Bu yazdıklarınız kaç kişiyi ilgilendiriyor diyeceğim. Tıpkı magazin basınının dedikoduları gibi. Ortada ya etik, ya psikiyatrik bir problem var. Başka türlü izah edemiyorum.
‘Bütün kitapları yırt denize at’
Orhan Okay röportajının öne çıktığı Edebiyat Ortamı’nın Kasım-Aralık sayısında Mustafa Aydoğan, İrfan Çevik, Cevdet Karal, Ali Ayçil, Emre Döğer, Adem Özdağ ve Kübra Bilgin şiirleriyle okur karşısına çıkıyor. Sadık Yalsızuçanlar ‘Bir Elif Görünüyordu Başında’, Yunus Nadir Eraslan da ‘Yolcu’ adlı öyküsüyle yerini almış dergide. Bu yıl Nobel Edebiyat Ödülü alan Tomas Transtömer’in şiir çevirilerinin, Turan Karataş’ın Salah Birsel’in denemeciliğine ilişkin değerlendirmesinin okurla paylaşıldığı dergide 17. asırda yaşamış bir sufi olan İbrahim Has’ın ‘Bütün Kitapları Yırt, Götür Denize At’ başlıklı dervişane yazısı da okunası metinlerden.
Dergiye ulaşmak için: www.edebiyatortami.com
Star