William Chittick tarafından yayına hazırlanan S. Hüseyin Nasr’ın Temel Düşünceleri, düşünürün bütün makalelerinden derlenmiş bir eser. 1974-1979 arasında İran’da Nasr’ın talebesi olan Chittick, onlarca kitap ve yüzlerce makale arasından titiz bir seçki yapmış.
Şahsen de tanışma imkânı bulduğum Seyyid Hüseyin Nasr hiç şüphesiz yaşayan İslam filozofları arasında müstesna bir yere sahip olanlardandır. Alanında 50’yi aşkın kitap, 500 civarı makale kaleme almış velut bir kalem ve velut bir ömür. Hakkında Giddford Konferansı tertip edilen bir düşünürdür Nasr. Ehlinin malumu, “Giddford Lectures” bir filozof için dünyada ulaşılabilecek en büyük onurlardan biridir. 1888’den beri İskoçya’nın Edinburgh şehrinde düzenlenir bu etkinlik. Programda düşünür bir dizi konferans verir, daha sonra bu konferanslar kitaplaştırılır. İlgilenenler için duyuralım, Nasr’ın bu konuşmalarının derlendiği kitabı Knowledge and the Sacred. Söz konusu kitap Bilgi ve Kutsal adıyla İz Yayıncılık tarafından dilimizde yayımlandı.
Pekâlâ, kimdir Hüseyin Nasr ve onu önemli kılan nedir? Şu kadarını söyleyelim; o, gelenekselci ekolün günümüzdeki en önemli düşünürlerinden biri, hatta en önemlisidir. Ne demek gelenekselci ekol? Basite indirgeyip ve alabildiğine kısa bir şekilde izah edecek olursak, gelenekselcilik “dinlerin aşkın birliği” ya da sophia perennis denilen “hikmet-i hâlide” kelime ve kavramları etrafında örgülenen bir düşünce ekolüdür. Bu ekole göre, dinlerin şekillerinde farklılık olsa da özünde ve cevherinde mukim olan bir birlik vardır. Bir başka deyişle, ezoterik/batınî manada bütün dinlerin özündeki mutlak hakikat birdir. Bir olan bu hakikat her türlü sınır ve sınırlamanın ötesindedir ama tarihin değişik dönemlerinde farklı şekillere bürünmüştür.
Dinlerin özündeki birlik
Demek ki, gelenekselci anlayışa göre dinlerin zahirî şekillerin ötesinde aşkın birlikteliğinden -ki buna aşkın hakikat de diyebiliriz- söz edilebilir. Bu, dinlerin birliği değil, aksine birbirinden ayrı olan dinlerin özündeki birliktir. Çünkü o özdeki birlik değişmez, değiştirilemez. Kaynak birliği zaten zaruri olarak bu sonucu doğurur. İslam literatüründe bazılarının “ezeli hikmet” dediği “hikmet-i hâlide”, “mutlak hakikat”, “değişmeyen hikmet” gibi kavramlarla anlatılmak istenen de budur.
Pekâlâ, şekillerdeki farklılık öze tesir etmez mi? Gelenekselcilere göre cevap nettir; hayır etmez. Şekil farklılıkları bir rengin değişik yansımalarından ibarettir. Değişikliğe sebep olan da insanın kuşatılmış olduğu iktisadi, içtimai, coğrafi, kültürel, sosyal vb. şartlardır. Onun için Nasr bir adım daha ileri atarak der ki: “Dinler arasındaki inanç, ibadet, ahlâk ve muamelattaki farklılıklar, hatta zıtlıklar hem normal hem de kaçınılmazdır.”
“Bu anlayışın çıkış noktası nedir?” denecek olursa, yeri gelmişken kısaca ifade edelim. Öncülüğünü René Guénon’un –mühtedi bir Müslüman’dır, 1910 yılında İslam’a girmiş ve Abdülvahid Yahya adını almıştır- yaptığı gelenekselci anlayışa göre, Rönesans devrimi sonrası Batı’nın liderliğini yaptığı dünya, dini dışlamış ve sistemini, dünya görüşünü, hayat felsefesini seküler/profan bir zemine oturtmuş, bununla asırlarca insanlığı etkilemiş ve hâlâ etkilemektedir. İşte bu eksen değişikliği –eğer eksen değişikliği diyeceksek bunun adına- insanoğlunun bugün terörden savaşa, çevre kirliliğinden beşeri münasebetlere kadar bütün sorunlarının ana ve asıl sebebidir. Çünkü metafizik değerlere, insanı ilahi irade kulvarında yönlendirecek ölçülere sahip değildir modern çağ. Köklü manada bu sorunlardan kurtulmanın yegâne çaresi dini dışlayan modern çağın anlayışını terk edip dinlerin ruhundaki öz, cevher ve aşkın birlik etrafında yeniden toplanmaktır. Bu açıdan der ki Nasr, “Dinlerin aşkın birliğini dile getiren İbni Arabi ve Mevlânâ gibi düşünürler olmuştur İslam tarihinde daha önce. Ama o dönemlerde bu zihniyete günümüzde olduğu ölçüde ihtiyaç yoktu.”
Nasr’a göre bu yaklaşımın kaynağı, her kavme peygamber gönderildiğini ve bu peygamberler arasında fark olmadığını açıkça belirten Kur’an’dır. Nitekim Kur’an’ın bu mesajı İslam tarihinde çok iyi anlaşılmış ve Müslümanlar dogmatizme düşmeden asırlarca başka din mensupları ile huzur içinde yaşamıştır.
Yanlış anlaşılmalara yol açmamak için tekrar etmeliyim ki, gelenekselcilere göre dinlerin aşkın birliği, mesela bir Müslüman ile bir Yahudi, Hıristiyan veya Budist arasında fark olmadığı anlamına gelmez. Nasr bunu şöyle ifade eder: “İslamî açıdan Allah birdir. Allah’ın birliği neticede nübüvvetin birliğini değil çokluğunu gerektirir. Zira Allah ezelî olarak içinde çokluk olan bir dünya var etmiştir ve şüphesiz bu durum beşeri düzeni de ihtiva etmektedir.”
Son bir hatırlatma: Gelenekselci ekol içinde yer alan hemen her düşünürün tasavvufla alâkalı bir çalışmasının olduğu gözlemlenebilir bir gerçektir. Bunun nedeni ise tasavvufun aşkın ruhu, mutlak hakikati, “hikmet-i hâlide”yi göstermesi ve İslam’ın batınî manadaki özünü yansıtmasıdır. Nitekim Nasr’ın da tasavvuf alanında birçok çalışması vardır. Bunlardan makaleler şeklinde kaleme alınan kitabı Sadık Kılıç hocamız tarafından Türkçemize kazandırılmış ve Tasavvufi Makaleler adıyla yayımlanmıştı.
Nasr’ın benim de bizzat katıldığım kitap tanıtım ve imza programında “Akademik çalışmalara devam ama şunu da yazsan, bunu da yazsan tekliflerine artık kapalıyım. Bir daha böyle bir kitap çalışması yapmam. Bu benim son kitabım.” sözleriyle tanıttığı tasavvufla alâkalı The Garden of Truth kitabı ise sanırım henüz Türkçeye çevrilmedi. Mezkur kitabın tanıtımını 2008 yılında yine bu sayfalarda yapmıştım. İlgi duyanlar yeniden bakabilir.
Nasr’ı tanıma kılavuzu
S. Hüseyin Nasr’ın Temel Düşünceleri, akademisyen William Chittick tarafından düşünürün bütün makalelerinden derlenmiş bir eser. 1974-1979 arasında İran’da Nasr’ın bizatihi talebeliğini yapan Chittick, daha önce bahsettiğimiz 50 kitap 500 makaleden bir kuyumcu hassasiyeti sergileyerek bir seçki yapmış, Nasr’ı ve Nasr özelinde gelenekselciliği tanıtan çok önemli bir çalışmaya imza atmış.
Kitaba yazdığı önsözdeki cümlelerini aktaralım: “Nasr’ın ‘temel’ yazılarını geniş külliyatından seçip ayırmak kolay bir iş değildir. Okuyucuların onun yazılarına âşina olmadıkları ve/ya onun ana noktalarının bir hülasasına bakmak isteyecekleri varsayımıyla hareket ettim. Kitabın üç bölümünden ilki, Nasr’ın günümüz din anlayışı için geleneksel perspektifin öneminin değerlendirilişini sunuyor. İkinci kısım, onun gelenekselci perspektifi İslam’a tatbik edişini ve bu yaklaşımın İslami yaklaşımın manevi ve entelektüel hayata mükemmel bir şekilde uyumunu gözler önüne seriyor. Üçüncü kısım ise gelenekselci ekolün ana temalarını ele alıyor, metafizik, kozmoloji, manevi psikoloji, sanat, modern öncesi bilim ve modern düşüncenin noksanlıkları..”
Kitap İnsan Yayınları’ndan çıktı. Nurullah Koltaş’a ait tercüme tek kelime ile enfes. İlgilenenlerin sindire sindire okuyacakları bir derleme. Hararetle tavsiye ederim.
S. HÜSEYİN NASR’IN TEMEL DÜŞÜNCELERİ, WILLIAM CHITTICK, ÇEV.: NURULLAH KOLTAŞ, İNSAN YAYINLARI, 288 SAYFA, 17 TL
http://kitapzamani.zaman.com.tr/kitapzamani/newsDetail_getNewsById.action?newsId=7792