Sözünü Sakınmadan’da Ömer Türkeş ve Semih Gümüş’ün konuğu olan Yekta Kopan, ‘Kendimi yazar olmaktan öte iyi bir okur olmaya çalışan biri olarak görüyorum. Keşke nüfus memuru sayım yaparken meslek hanemize ‘okur’ yazdırabilseydik’ dedi.
SabitFikir ve İstanbul Modern işbirliğiyle düzenlenen Sözünü Sakınmadan etkinliklerinin sonuncusu önceki akşam gerçekleşti. İstanbul Modern’in bahçesinde Ömer Türkeş ve Semih Gümüş’ün konuğu Yekta Kopan oldu.
Seslendirme sanatçısı, yazar ve televizyon programı sunucusu Yekta Kopan, Ömer Türkeş’in kendini nasıl tanımladığını sorması üzerine, “Ben kendimi yazar olmaktan öte iyi bir okur olmaya çalışan biri olarak görüyorum. Keşke nüfus memuru sayım yaparken meslek hanemize ‘okur’ yazdırabilseydik. Ama ne yazık ki bu hiçbir yerde mümkün değil,” dedi.
"Şiiri sevdiğim için şiir yazmaktan vazgeçtim"
Doğup büyüdüğü Ankara’ya olan sevgisini içtenlikle belirten yazarın ilk şiiri, Semih Gümüş ve Ömer Türkeş’in o yıllarda birlikte çıkardığı Yarın adlı dergide yayınlanmış. Yazarlık kariyerine şiirle başlayan Yekta Kopan’a halen şiir yazıp yazmadığı sorulduğunda “Şiiri sevdiğim için şiir yazmaktan vazgeçtim” cevabını verdi.
Küçük yaşından dolayı o yıllarda üniversite öğrencileri arasında yaygın olan edebi cemaatlerin içinde yer almadığını belirten yazar, “Hiçbir zaman bir muhite dahil olmak istemedim. Edebiyat alanında yalnız kalmayı tercih ettim” dedi.
Edebiyata ilk adımlarını Ankara’da atan yazarın İstanbul’a geldikten sonraki serüveni Hayalet Gemi ekibine katılarak devam etmiş. Battaniye altında el feneriyle yazdığı şeyler onu kurmaca edebiyata itmiş. Kendine has bir disiplini olan bu dergiden bahsederken Kopan, “Hayalet Gemi’deyken yazılarımızı kurula isimsiz olarak sunardık. Eserin kime ait olduğunu sadece yazan kişi ve Murat Gülsoy bilirdi. Yapılan uzun eleştirilerden sonra kimin yazdığı ortaya çıkardı ve o kişi gerekli düzeltmeleri yapardı” dedi.
Söyleşinin tamamında eğlenceli ve samimi bir dil kullanan yazara, öykülerindeki kırılganlığın ve hüznün nereden geldiği sorulduğunda ise “Metinde de, normal hayatımda da samimiyete inanan biriyim. Kırılgansam kırılganım, hüzünlüysem hüzünlüyüm, ama bu benim” dedi.
Feyyaz Kayacan, Selçuk Baran neden okunmuyor?
Semih Gümüş’ün “Fildişi Karası öncesi ve sonrasında hangi yazarları izledin ve etkilendin?” sorusu üzerine yazar, okumanın bir gelenek duvarına yaslanmayı gerektirdiğini ve Calvino, Borges, Çehov, Nabokov, Kafka gibi isimleri, 50 kuşağı öykücülerinin tamamını, Tanpınar, Oğuz Atay, Feyyaz Kayacan, Selçuk Baran okuduğunu belirtti. Feyyaz Kayacan’la Selçuk Baran’ın şu an neden okunmadığını anlayamadığını ve kitap endüstrisinin durumundan en çok yine bu endüstrinin sorumlu olduğunu söyledi.
Söyleşinin bir noktasında, edebiyatta ana akımın dışına çıkmanın insana tehlikeli geldiği ve ambalajı parlak şeylerin öne çıktığı konusunda görüş birliğine varılırken Kopan, “Ana akımın büyüsünü ve ışığını tek yol olarak değerlendirirsek hayatı anlamlandıramayacağız” görüşünü dile getirdi.
“Roman yaz” ısrarlarına tepki olarak: Kediler Güzel Uyanır
Bir yazarın öyküleri beğenildikten sonra o yazardan roman yazmasının beklendiğini belirten Yekta Kopan, “Bir de Baktım Yoksun’la layık görüldüğüm Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü almaya gittiğimde amcanın biri yanıma gelip ‘Sen bu öykü işinde artık tamamsın, artık roman yazabilirsin’ dedi. Bense yazmaya başladığımda o kurgunun öykü mü roman mı olacağını bilmiyorum. Nereye giderse, sonunda o tür oluyor. Ancak Kediler Güzel Uyanır’ı bu düşünceye tepki olarak yazdım” dedi.
Stargazete