Ercan Yıldırım, Edebiyatta Türk’ün Düşüncesi başlıklı son kitabında yazar ve şairlerin eserlerini inceleyerek Türk Edebiyatındaki ürünlerin arkasındaki düşünce yapısının nereden ve nasıl beslendiğini örnekleriyle ortaya koyuyor. Böylece Yıldırım, edebiyatın salt edebiyat olmadığını onu besleyen düşünce kaynaklarının en az yazılan eserler kadar önemli olduğunu okuyucuya bir kez daha hatırlatıyor.
Şiiri şiire, şairi şaire; hikayeyi hikayeye, hikayeciyi hikayeciye bağlamak kolayı seçmektedir. Şiir veya hikaye ya da herhangi bir edebi metindeki başka bir yazarın/ şairin etkisini bulmak, aramak da elbette bir maharet. Burada kalmak kolaycılık, buradan ileri gitmek ise büyük iştir. Edebiyatı, edebiyatın iç dinamikleriyle ele almak ya kolaycılıktır ya da ıskalamak. Bugün ülkemizde edebiyatı vareden dinamiklerin, hem edebiyat çevrelerince hem de edebiyat okurlarınca büyük ölçüde gözden kaçırıldığı bir vakıa. Edebiyatın, siyasi tarih ve tarihi gelişmeleri, iktisadi dinamikler, sosyolojik yönelimler ve dini temayüller gözardı edilerek anlaşılamayacağı ve anlatılamayacağı gayet açıktır. Anlaşılmamanın yanı sıra bir edebiyatı kurmak, bir edebi eseri kendi içinde inşa etmek ‘dış dünya bilgisine’, yaşamın tecrübesine, farklı disiplinlerin teorisine (bilgi ve malumatına) sahip olmayı gerekli kılar. Bu donanımla hareket edilir ve o edebiyat türünün kendine özgü durumu, şair/ yazarın üslubu ve yine hem genel hem de şaire/ yazara mahsus tekniklerle edebi eser ortaya çıkarılır. Edebiyatı, sadece edebiyat, salt edebiyat olarak görmek boşuna kürek çekmektir. Edebiyatın, edebiyat olmaklığından önce, sosyal hayatın yönelimlerinin, ekonomik iniş-çıkışların, dini hissedişlerin, gel-gitlerin, sapmaların ve en nihayetinde bağlanmaların, insanlar arası ilişkilerin, bu ilişkilerin psikolojik boyutunun, siyasal düzlemin sergilendiği, ortaya çıktığı, farkında olunarak veya olunmayarak bunların ele verildiği bir alan olduğunu görmek gerek. Bunlar karşısında şair/ yazarın duruş ve duyuşu bir edebi eserin kurulması, inşası ve ‘yaratımı’ olarak neticelenecektir. Bununla birlikte elbette bu işaret edilenlerin tümünün birden bir eserde olmayacağını, olmayabileceğini gözden kaçırmamak gerek. Buna rağmen bu arkaplan, zemin, iklim ve süreç içinde bir yere yerleş(tir)me çabası okurun nazarı dikkatinde bulunmalıdır.
Edebiyatta düşünceyi okumak
Ercan Yıldırım son kitabı Edebiyatta Türk’ün Düşüncesi başlıklı kitabına ‘Günümüz Edebiyatının Fikri Arka Planı’ alt başlığını seçerken sadece önemli bir noktaya işaret etmekle kalmamış, okur ve yazar için asıl dikkat edilecek alanı da gözönüne koymuştur. Daha önce yayımlanan Mustafa Kutlu Hikayeciliği (2007) ve Modern Türk’ün Hikayesi (2011) kitapları ile bütünlük ve devamlılık arzeden bu kitapla Ercan Yıldırım edebiyat okur-yazarının sarfı nazar ettiği konuları ortaya koymuş. Kitabın bölümlere ayrılmamış olması okuma açısından belli sıkıntıları getiriyor, buna rağmen yazılar konu olarak bir zihinsel sistematiği ortaya koyarak bu eksikliği bertaraf ediyor. İlk bölümde genel olarak Türk edebiyatının modernleşme sürecindeki serüveni, aidiyetler, kimlikler, değişim, yabancılaşma vb konular üzerinden ele alınıyor. Bu yazıların ardından şiir üzerine yazılmış metinler geliyor. İsmet Özel ve Kemal Sayar şiirlerinin ele alındığı bu metinlerde şiirle-dünya arasındaki farklı bağlantılar ortaya konulmaktadır. Şiiri şairin dünyasıyla ve reel dünya düzlemiyle okuma, yorumlama ve inceleme çabası şiir okuru için kazanım olacak boyutta. Şiirin yazıldığı psikolojik, sosyolojik ve dini zeminin tespiti şiirin arkası boş bir çaba olmadığını da ortaya koyuyor. Kitapta şiir yazılarınn ardından öykü yazıları geliyor. Öyküde Hüseyin Su, Necip Tosun, Fatma K. Barbarosoğlu, Murat Gülsoy, Köksal Alver, Abdullah Harmancı, Yunus Develi gibi isimlerin öyküleri üzerine tahliller yapılmış. Romanda ise Yusuf Atılgan (Aylak Adam), Kaan Arslanoğlu (İntihar), Elif Şafak, Orwell (1984), Adalet Ağaoğlu (Bir Düğün Gecesi) romanına dair incelemeler bulunuyor.
Yerel değil yerli bakış
Ercan Yıldırım’ın öykü ve roman üzerine yazdıklarını daha bir dikkatle okuyoruz. Çünkü son dönemde farklı bir yazınsal çaba içine girse de, bu türlerde önemli bir eleştirel mesafe katetmiştir. Yıldırım’ın bir edebi esere yaklaşımının temel hareket ve belirleyici noktası ‘Bu topraklar’dır. ‘İçinde yaşadıkları vatanın, vatan olma hassalarıyla ‘millet’ gerçeğini gözardı etmek, estetik boyutu ihmal edilmiş spesifik bir dil kurmayı da engeller.’ (s. 176) Bu cümleden de anlaşılacağı gibi Yıldırım edebi eserin arka planına yönelirken kendi zihni arkaplanını da ortaya koymaktadır, o da ‘vatan’ ve ‘millet’ gerçekleri, değerleri,
yaşanmışlıkları, aidiyetleridir. Yine ‘Öykücünün ve öykülerin birbiriyle ilişkisi, diğer disiplenlerle alakası, Türk düşüncesi içerisinde tuttuğu yer, üzerindeki toprak ve insanla münasebeti göz ardı edilmiş.’ (s. 175) tespitini de kayda almak gerekiyor. Bunun nedeni olarak ise, Yıldırım bir bakış açısı tercihinden ziyade, işin bu tarafının akıl edememesini gösteriyor. Özellikle değinilmesi gereken bir yazı ise Hüseyin Su öyküleri (Gülşefdeli Yemeni) okumasının yerlilik ekseninde yapıldığı ‘Yerli Düşünceye Edebiyattan Bakmak’ başlıklı yazıdır. (s. 215 vd) Ercan Yıldırım, Hüseyin Su’nun köy hayatını anlattığı öyküsünün yerel değil yerli olduğu tespitinde bulunuyor, ki bu önemli bir tespittir. Edebiyat üzerine yazılan metinlerin, edediyatın teknik ve imkanlarıyla açıklanma çabası bilindik, sık rastlanılan olağan bir yaklaşımdır. Edebiyatı farklı disiplinler, farklı alanlar üzerinden anlamaya ve yorumlamaya çalışmak ise zor ve meşakketli bir çaba. Bugün bu yaklaşım tarzına sahip birkaç genç yazarımızın içinde Ercan Yıldırım en çalışkanı denilebilir. Yazınsal olarak yürüdüğü bu alanın genişleyerek derinleşmesi edebiyatımıza olduğu kadar fikir dünyamıza da katkılar sağlayacaktır.
Edebiyatta Türk’ün Düşüncesi / Ercan Yıldırım
Elips Yayınları
420 sayfa
Murat Erol
Yeni Şafak Kitap