TYB İstanbul Şubesi ile İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı tarafından ortaklaşa düzenlenen 4. İstanbul Edebiyat Festivali kapsamında verilen “Edebiyat Mevsimi Özel Ödülleri’ sahiplerini buldu.
Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’nde düzenlenen törende kültür, sanat ve tasavvuf alanlarında çalışmaları bulunan 4 kişiye ödülleri, düzenlenen törenle verildi. Törene edebiyat camiasından çok sayıda davetli katılırken, gecenin onur konuğu ise Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış oldu. TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, programın açılışında yaptığı konuşmada, tasavvufun, edebiyatımız üzerindeki derin tesirine vurgu yaptı. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış da, tasavvufa dikkat çekerek “Maalesef bu ülkede biz, kendi değerlerimizden korkutulduk, kendi kültürümüzden soğutulduk” dedi. Ödül töreninin ardından sahneye çıkan Sanatçı Ender Doğan da, seslendirdiği Anadolu ve İstanbul tekke ilahileriyle davetlileri mest etti.
4 BÜYÜK İSME ÖDÜL
“Edebiyat Mevsimi Özel Ödülleri” Tasavvuf Kültürüne hizmetlerinden dolayı Prof. Dr. Mustafa Tahralı, Prof Dr Süleyman Uludağ, Tuğrul İnançer ve Prof Dr Mustafa Kara’ya verildi.
Prof. Dr. Mustafa Tahralı ödülünü Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın elinden alırken Prof. Dr. Süleyman Uludağ’ın ödülünü ise İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurahman Şen verdi. Prof. Dr. Mustafa Kara’ya ödülünü İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire eski Başkanı Hüseyin Öztürk verirken Ömer Tuğrul İnançer ise ödülünü TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı takdim etti. İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen’e ise gecenin anısına TYB İstanbul Şube Başkan Yardımcısı M. Davut Göksu tarafından şilt takdim edildi.
BIYIKLI: TASAVVUF EDEBİYATIMIZA CAN KATMIŞTIR
Programı açılışında konuşan TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, “Bu sene tema olarak tasavvufu ele aldık. Değerli katılımcılarımızla bir hafta boyunca Edebiyat Tasavvuf ilişkisini derinlemesine inceledik. Tasavvufun edebiyatımız üzerindeki büyük tesirine bir kez daha şahit olduk. Nihat Sami Banarlı’nın da ifade ettiği gibi ‘Türk Edebiyatını vücuda getiren olgunlaştıran önemli unsurlardan biri Tasavvuftur’. Romandan Hikayeye Şiirden Musikiye tasavvufun kültürümüz üzerinde büyük tesiri vardır, Tasavvuf edebiyatımıza can katmıştır, diye konuştu.
TEKKE VE ZAVİYELER YENİDEN AÇILIR MI?
TYB İstanbul Şube Başkan Yardımcısı M. Davut Göksu da, “Tasavvufun edebiyatını yapmaktan çok, tasavvuf edebiyatı incelensin istedik. Modernizmden sonra Batı’nın post-modernist eğilimleri, düşüncelerimizi etkiledi. Ancak tasavvuf bizim değerimiz. Başkalarından öğrenmemiz gerekmiyor. Edebiyat Mevsimi çerçevesinde 60’tan fazla edebiyatçımız toplantılara katıldılar. Fikirlerini sundular. Böyle bir geleneğin devam etmesini canı gönülden diliyorum” ifadelerini kullandı. Konuşmasının devamında Göksu, programı onur konuğu olan AB Bakanı Egemen Bağış’a “Sayın Bakanım (Egemen Bağış) buradayken sormak istiyorum; Hâlâ tekke ve zaviyeler kanunu duruyor. İnsanların bu kültüre, fikriyata endişe duymadan gidecekleri bir zaman olacak mı? Avrupa’nın kendi insanına verdiği özgürlükleri, biz de kendi insanımıza verebilecek miyiz?” diye sordu.
ŞEN: TYB’YE DESTEK VERİYORUZ
İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen ise, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi kültür birimi olarak, sivil toplum kuruluşumuz, kültürümüzün emekçisi olan TYB’ye destek veriyoruz. TYB ile 4 senedir böyle bir programı düzenlemekten son derece onur duyuyoruz” diye konuştu.
BAĞIŞ: TASAVVUF, ALLAH’IN AHLAKIYLA AHLAKLANMAKTIR
Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, “Bu anlamlı gecede sizlerle birlikte olmaktan büyük onur duyuyorum. Kitap ehli olan, gönül ehli olan sizlere, Başbakanımızın selamını getirmekten onur duyuyorum. Türkiye’nin birçok sorununun çözülmesinde fikir üretmiş, yeni nesillerin barış içerisinde yaşamasında emek vermiş siz aydınlarımızla bir arada olmaktan onur duyuyorum. Projeye desteğinden dolayı abi demekten onur duyduğum belediye bakanımız Sayın Kadir Topbaş’a teşekkür ediyorum. Bu seneki Edebiyat Mevsimi’nin temasının, tasavvuf ve edebiyat olmasını anlamlı buluyorum. Böyle saygın bir toplumun önünde tasavvuftan bahsetmek haddim değil. Temennimiz Allah katında bir gün tasavvuf ehli olabilmek. Muhiddin Arabi, ‘Tasavvuf, Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmaktır’ diyor. Tasavvufun en önemli mesajlarından biri hakikate ulaşabilmek için sabırdır. Bu toplantının böyle bir şehirde, tasavvufun da başkenti olan bir şehirde gerçekleşiyor olması önemli. İstanbul, insana kapılar açan bir şehir” diye konuştu.
“ALLAH EZANLARIMIZI SUSTURMASIN”
Bağış, “İstanbul’u elde tutmanın fethetmekten daha önemli olduğunu bilen o komutan, hocası Akşemsettin’e gider ve İstanbul’u elde tutmak için ne yapılması gerektiğini sorar. O da Cemalettin Halveti hazretlerine yönlendirir. O da şöyle der; ‘Allah’ın katında, dünyanın hakimiyeti adalete bağlıdır.’ Allah, bu ülkede ezanlarımızı susturmasın. Milli şairimizin söylediği gibi, Allah bu memlekete bir daha milli marş yazdırmasın” şeklinde konuştu.
“HOŞGÖRÜ İÇİNDE YAŞIYORUZ”
Bağış, “Bugün hâlâ dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar hoşgörü içerisinde yaşıyoruz. Cami, kilise ve havraların içinde barış içersinde yaşıyoruz. Bugün üyesi olamaya çalıştığımız AB ülkelerimde bile çok kanlar döküldü. En ufak kıvılcımda bile çok büyük çatışmaların yaşandığına şahitlik ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“TYB’Yİ ÖNEMSİYORUZ”
Bağış, “Türkiye’de farklı bir dönemi yaşıyoruz. Bu tasavvuf ehlileri çok sıkıntı yaşadı. Ama sabrettiler. Temennimiz o ki, bir daha bu ülkede insanlar, değerlerinden, inançlarından ve görüşlerinden dolayı zarar görmesin. Kendi ülkemizin içerisindeki farklı lehçelere barışık olduk. Shakespeare’in eserlerini öğrettik Fransızca, Almanca Gothe’nin eserlerini yayımladık. Ama beraber yaşadığımız toplumun kahramanı olan Memu Zin’i öteledik. Yok edebildik mi o kültürü? Hayır edemedik. Yıllarca kültürlerin üzerini toprak ekerek gömebileceğimizi dündük. Yeniden kendi değerlerimizle barışmaya başladığımız dönemi yaşıyoruz. Maalesef bu ülkede biz, kendi değerlerimizden korkutulduk, kendi kültürümüzden soğutulduk. Bugün, bizim kültürümüzde olan o hoşgörüyü, tasavvufun bize en büyük öğretisi olan hoşgörüyü, hem kendi topraklarımızda yeniden canlandırmamız lazım, hem de kuzey ve güneyimizdeki ülkelere aşılayabileceğimiz kardeşlik mesajı olara kabul etmeliyiz. Hoşgörü temelli kültürümüzü anlatamadığımız zaman kimileri, İslam’ı yanlış anlatanlara danışıyorlar. Bunda hepimizin mesuliyeti var. Kimsenin ‘bana ne’ moduna geçmeye hakkı yok. 1978 yılından beri TYB, bu mesuliyeti yerine getiriyor. Bugün Yazarlar Birliği’nin etkinliklerini, hükümetimiz, milletimiz, önemli görüyor. Yazarlar Birliği, milletinin değerleriyle barışık yaşadı. Kendi değerleriyle barışık olmayan ülkelerin güçlü olma durumu yok.”
Moralhaber.Net