İşte yeni çıkan kitaplar

Kitap
Ensar Yayınları Anlayarak Hızlı Okuma Teknikleri / Ahmet Akay Azak “Bilgi çağında yaşadığımız bu yüzyılda, bilhassa yazılı bilgi birikiminin günden güne arttığı günümüzde, “Anlayarak Hızlı Okuma...
EMOJİLE

Ensar Yayınları

Anlayarak Hızlı Okuma Teknikleri / Ahmet Akay Azak

Bilgi çağında yaşadığımız bu yüzyılda, bilhassa yazılı bilgi birikiminin günden güne arttığı günümüzde, “Anlayarak Hızlı Okuma Teknikleri” eğitimini öğrenmek bir gereklilik halini almıştır. Bu teknik sayesinde, hem okuma hızımı, hem de beraberinde anlama seviyemi gözle görülür şekilde arttırdım. Herkese tavsiye ederim.”

Mehmet Hüsrev / Türk Standartları Enstitüsü / Marmara Bölge Koordinatörü

***

“Bu teknik sayesinde, hem zamandan tasarruf etmenin yolunu keşfettim, hem de gazete, kitap ve işimiz ile ilgili raporları okumak artık benim için korkulacak bir durum olmaktan çıktı. Teşekkürler hocam…”

İlhan Ünal / Etis Lojistik / İnsan Kaynakları Müdürü

***

“Öğretmenler olarak aldığımız bu eğitimde, Etkili Hızlı Okuma ve Anlama Eğitiminin gerek okuma, gerekse anlama becerisini ciddi şekilde geliştirdiğini gördük. Bu sebeple, her bireyin bu eğitimi alarak, kısa zamanda çok bilgiye ulaşma ve bilgi düzeylerini genişletme imkânına sahip olacaklarını düşünüyorum.”

İKAZ YAYINCILIK

Mehmet Ünal / Ahiret Haberleri

“Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, eğlence, bir süslenme, aranızda övünme ve daha çok mal ve çocuk sahibi olma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı şu yağmura benzer ki bitirdiği ot çiftçilerin hoşuna gider, sonra kabarır, bir de bakarsın ki sararmıştır, sonra çerçöp olur. Ahirette ise şiddetli bir azap, Allah ‘tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir geçimden başka bir şey değildir.” (Hadîd, 20)

” Ey îman edenler … Altın ve gümüşü yığıb da onları Allah yolunda harcamavanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele! (Bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): işte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın! ” (Tevbe, 34-35)

“Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet Vaktinin depremi müthiş bir şeydir! Onu gördüğünüz gün. her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde pörürsün. Ch’sa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allah’ın azabı çok şiddetlidir!” (Hac, 1-2)

Akçağ Yayınevi

İki Cihangir Sultan Yıldırım Beyazit ve Topal Timur / Muammer Yılmaz

Farklı karakterlerde iki Cihan Sultanı.

Yıldırım Bayezit fazla gururlu, inatçı.Timur timsah gözlü, hırslı ve milli ülküden yoksundu.

Yıldırım Bayezit İslamın ve Türklüğün kılıcı olurken, Timur kendinden olan ülkelerin temelindetaş, omzunda baş bırakmadı.

 İki Cihangir Haçlılara karşı birleşeceklerine, kardeş kavgasına tutuştular.

Bu kardeş kavgasından Türklük ve Müslümanlık yara alırken, Bizans ve Avrupalılar yaralarını sardılar

Koyu Kitap

Mavi At / Handan Oral Kurunç

Binlerce binlerce yıl önce. Phelleus çifti ikiz kızlarıyla birlikte bir adada yaşarken ailenin mutluluğu bir depremle bozulur.

Küçük kızlardan Cleito’yu başka bir dünyadan gelen Phroneus bulur. Phroneus, Deucalion Adası’nın devi Giant ve yaşlı bir kadın, Cleito’yu birlikte büyütürler.

Cleito Phroneus’tan aldığı derslerle iyi bir binici olur ve ülkede yapılacak Büyük Yarış’ı bekler. Sadece Cleito için değil, atlara ve birbirlerine çok bağlı Lunaria isimli yedi erkek kardeş için de sabırsız bir bekleyiştir bu.

Bu arada Cleito’nun kızkardeşi Niobe’ye Hermocrates ve öğrencileri sahip çıkarlar.

Niobe, Cleito’nun aksine naif ve yumuşak huylu bir kızdır. En büyük zevki, Hermocrates’in evinde kendine ayrılan bahçede çiçek yetiştirmektir.

Mavi At ise, dev adam Giant’ın ağzından duyduğumuz hayali bir yaratıktır. Doğal Yokoluş sırasında ortaya çıkıp insanları yok edeceğine inanılır. 

Sayfalar ilerledikçe bir çok kahraman ve iki kızkardeşin serüvenleriyle büyüyen roman  yanı sıra, geleneksel anlatılardan besleniyor.

Mavi At, efsanevi batık kıta Atlantis’in yeniden yazımı olarak okunabilir ve kim bilir roman boyunca kimsenin göremediği bu yaratı belki hemen sizin yanı başınızdadır.

M.Ü İlahiyat Fak. Vakfı

El- Kavaidu’l- Müşeccia Nahiv 3 / Halil İbrahim Kaçar/ Doç. Dr. A li Bulut/ Y ard. Doç. Dr. Yılmaz Özdemir

Bu kitap, Arap dili nahvini (sentaks / söz dizimi) işlevsel yöntemle kolay anlaşılır bir üslupla öğretmeyi hedeflemektedir. Konular,öğrencilerin rahatça anlayabileceği bir tarzda, kullanımı yaygın kelimeler dikkate alınarak anlatılmıştır. Kurallar, öğrencilerin hazmedebileceği şekilde tedrîcilik prensibi gözetilerek işlenmiştir. Alıştırmalardaki cümlelerin, öğrencilerine seviyesine uygun olmasına dikkat edilmiştir. Böylece öğrencilerin, Arap dili kurallarını mümkün olduğu kadar zorlanmadan öğrenmeleri amaçlanmıştır. Ayrıca öğrencilerin kendi kendilerine çalışmaları için, kitabın sonuna her konuyla ilgili test ve cevap anahtarı eklenmiştir.

Dedalus Kitap

Benito Cereno / Melville

Benito Cereno, her şeyin ortasında bir novellası, Melville’in. Klasik ve modern romanın tam ortasında. 

Bu romanda işler biraz karmaşıktır, denizci düğümü gibi, başlangıçta.  Hikâye, Köle yüklü iki geminin bir koyda karşılaşmasıyla başlıyor.

Adı Benito Cereno olmayan geminin kaptanı Alaso, Cereno’nun güvertesine geçer kendi gemisinden. Ziyaret amacıyla. Gemideki herkesin siyah olduğunu fark eder .

Beyaz bir kaç insan arar. Bulur. Kaptanı soruşturur. Ama bir türlü ulaşamaz ona.

Roman tarihindeki psikolojik betimlerin en güzel örneklerinden biri olarak gösterilen bu romanda, Kaptan Alaso en başından beri olup bitenin kendi zihninde gerçekleştiğine inanmaya başlar. 

Sürpriz bir son beklemektedir kendini. Denizin tam ortasında. 

Açılım Kitap

Mustafa Aydın / Kurumlar Sosyolojisi

Sosyolojinin bütün konuları genel olarak üç noktada toplanabilir; Sosyal kişilerin ne oldukları (sosyal alan), sosyal kişilerin ne yaptıkları (kültürel olan ), sosyal kültürel bütünün tanınması.

Birincisi salt toplumsal, ikincisi kültürel, üçüncüsü ise ikisinin birlikte işleyişini ifade eder.

Sosyal kişiler genel olarak kategori, yığın, grup, birlik, topluluk ve toplumlardır.

Kültürel olan ise örüntü, roller, sosyal süreçleri ve kurumları ihtiva eder. Bu alanın en belirgin sosyolojik birimi ise, kurum’dur.

Esasen kurum, maddi- manevi toplam kültürün birbiriyle irtibatlı üniteleridir, bir toplumdaki kurumlar ağı kültürü meydana getirir.

Sosyal kültürel olarak nitelendirilen üçüncü kısım ise sosyal kültürel birlikte ortaya çıkan sosyal varlık ve olguların değer, değişme, sosyal kontrol, sapma, bütünleşme gibi işleyişe ilişkin sorunları içine alır.

Kurumlar sosyolojisi başlığını taşıyan bu metin esas itibariyle aynı adı taşıyan dersimizin notlarından derlenmiş, referansları tekrar gözden geçirilerek nihai şekli verilmiştir.

Eser kurumsal düzlemi tanıttıktan, yani kurumlarla ilgili genel bir bilgi verdikten sonra altı temel kurumu en belirgin çizgileriyle tanıtmayı amaçlamaktadır.

İBB Kültür A.Ş Yayınları

Ayasofya Efsaneleri / Ferhat Aslan

I.Justinianus (527-565) tarafından Bizans imparatorluk projesinin en önemli simgesi olarak yaptırılan Ayasofya, gerek Bizans gerekse dünya mimarisinin şaheserlerinden biri olarak kültür tarihindeki yerini almıştır.

Tarihi ve mimari özellikleri bakımından önemli bir yere sahip olan Ayasofya’ya geçmişten günümüze gelinceye kadar sözlü kültür geleneği de ilgisiz kalmamıştır.

Sözlü kültür geleneği içerisinde Bizans, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde Ayasofya etrafında pek çok efsane teşekkül etmiştir.

İncelenen efsanelerin kapsamı zaman itibarıyla…

Küre Yayınları

Azerbaycan’da Din ve Kimlik, Editörler: Sevinçl Alkan Özcan, Vügar İmanbeyli

Sovyet sonrası dönemde İslam medeniyetinin Avrasya unsurlarının ön plana çıkmasıyla birlikte “İslam Dünyası” kavramı coğrafi anlamda yeni bir dönüşüm geçiriyor. Bu çerçevede Azerbaycan’da bağımsızlık sonrası din-devlet ilişkilerini, kimlik ve milliyetçilik meselelerini ele alan bu eser, söz konusu dönüşüm sürecini aşağıdaki sorular eşliğinde derinlemesine inceliyor.

Azerbaycan’da dine yönelik ilgideki artışın sebepleri nelerdir? Din alanındaki canlanma bireysel ve toplumsal hayata nasıl yansımaktadır? Yeni dönemde din-devlet ilişkileri nasıl tanımlanmaktadır? Sorun alanları nelerdir? Yeniden canlanan İslam olgusu Sünni-Şii ayrımını nasıl etkilemektedir? Azerbaycan’da İslam kimliği 19. yüzyıldaki kimlik tartışmalarında nasıl konumlanmıştı, günümüzde nerede durmaktadır? Devletin ulusal kimlik inşası politikaları hangi faktörler etrafında şekillenmektedir? Azerbaycan dışında yaşayan diasporanın yeni kimlik inşasına etkileri nelerdir? Türkiye ile yaşanan yoğun etkileşim Azerbaycan’daki kimlik tartışmalarına nasıl yansımaktadır?

Hayy Kitap

Kırk Kapının Kırk Duası / Senai Demirci

 “Fatiha, dilimize değen en güzel duadır. Açılıştır. Yaratıcı’nın yarattıklarına açılışıdır. Yaratılanların Yaratıcı’ya kendilerini açacağı genişçe bir kapıdır.”  

Senai Demirci, Kırk Kapının Kırk Duası’nda Fatiha’nın hecelerine tutunarak kırk dünya halinden kırk kapı açıyor cennete… Bunlar öyle kapılar ki, hepsi de Fatiha üzerinden Allah’la kul, Yaratan ile yaratılan arasındaki o eşitsiz ve eşsiz muhabbeti anlatıyor ve dünyaya gelmiş insanoğlunun açmazlarını elden geçiriyor.

Önce Eşikte duruyor Demirci, “İnsanın varlığı kendinden değildir, ödünç verilmiştir” diyor.

Geldiği ilk kapı ise Yalnızlık Kapısı. “Fatiha, bir kelebek kırılganlığındaki varlığını kucaklıyor merhametle… Göğsünü çatlatan dünya çölünde yüzüne rahmet yağmuru indiriyor. Kucaklanıyorsun serince. Seni sana anlatıyor Rabbin. ‘Olur böyle şeyler!’ dercesine.” diyor bu ilk kapıda.

Ve sonra insanın dünya üzerindeki hallerinin, umutsuzluklarının, aldanışlarının, sonu gelmeyen kurumlanmalarının, gafletinin, hasretinin, huzursuzluklarının, alışkanlıklarının, bencilliğinin, savruluşlarının kapılarını aralıyor.

Fatiha’yı ve Fatiha’nın davetini nasıl okuyorsa, hece ve hece iletiyor okura. Ve diyor ki, “Fatiha, çoraklaşan akıl toprağımıza yağmurlar vaat eden anlam göğüdür. Fatiha, anlayışları emziren müşfik annedir. Fatiha, cennet ümidimizin dudağımıza dokunuşudur.”

Senai Demirci ilk kapıdan itibaren, kırk kapıyı insanın üzerine kapanmış kapılar olarak addediyor ve Fatiha’yla açmayı deniyor, açmaya niyet ediyor bu kapıları. Fakat kapılar da O’ndan, açma niyeti de: “Biz de Fatiha’nın cennetine buyur edildik. Üzerimize kapanan kapıları Fatiha’nın anlamıyla açmaya niyetlendik.

Bize hazırlanan o umulmadık bahçeyi gördük. Bize okuyacağımız bir Fatiha’yı indirmeyi dileyen, Allah’tır. Bizim Fatiha’yı okuyacaklar arasında olmamızı dileyen, Allah’tır! Bu bahçenin şahidi olarak dedik ki: ‘Maşaallah, lâ kuvvete illâ billah…’ Allah dilediği için Allah’tan isteyen olduk. İstememizi dileyenin dileği, vermektir elbet!”

Böylece kırk kapı tek açılıyor. Son kapı Duasızlık Kapısı; Demirci’nin, Fatiha’nın insanın fani ömrünü sahici bir ömrün ümidi yapmak üzere nefeslerimize indiğini söylediği kapı.

“Duasın Sen. Yokluktan varlığa açılmış nazenin bir avuçtan ibaretsin. Fatiha’nın göğsüne yasla dudağını. ‘Kitabın annesi’nden emzir ümitlerini.”

ALFA YAYINLARI

Acıların Kadını Bergen / Yavuz Hakan Tok

Bu trajik hayat hikâyesini, şimdi sizin yapacağınız gibi okumadım ben; bir kısmına bizzat şahit oldum.

Sevgili teyzemin vefatından sonra ailem, anneannemin isteğiyle kederini yüreğine gömdü.

Onlara göre her şey bitmişti ve artık herkes susmalıydı. Yapılacak her haberin, konuşulacak her sözün teyzemi kabrinde rahatsız edeceğine inanıyorlardı.

Hiç olmazsa kabrinde rahat etmesi için artık sonsuza dek susulması gerekiyordu.

Perde kapanmıştı ve sessizlik isteniyordu. Ta ki hep olmasını istediğim bu roman için Yavuz Hakan Tok benimle iletişime geçene kadar…

Artık sessizlik bozuldu. Teyzem bunu çoktan hak etmişti.

Yavuz Hakan Tok’un araştırmaları, kalemi, yüreği sayesinde herkes teyzemle ilgili bilinmeyenleri öğrenebilecek ve asıl o zaman teyzem kabrinde rahat uyuyacak. Onun adına ölümsüz bir şey yapılmalıydı ve o da bu romandı.

Nakil Yayınları

Allah Yolundaki Mücahidin Kalesi (Cihad İbadetine Dair 141 Mesele) / Ebu Zeyd el-Kuveyti

 “Tarih boyunca bu ümmet rabbani akide ve bu akideyi yaymak ve hayata hakim kılmak için dökülen kanlarla ayakta kalıp, yaşamıştır. Bu ümmetin yaşaması için iki unsura ihtiyaç vardır… Âlimin mürekkebi ve şehidin kanı. Eğer biz ümmetin tarihini hem âlimin mürekkebi hem de kanı ile yazsak ne güzel olur… Böyle bir durumda İslam tarihinin haritası; biri siyah diğeri kırmızı olmak üzere iki renkle çizilmiş olur. Bundan daha güzel olanı ise hem kanın hem de kalemin aynı kişi tarafından feda edilmesidir. Böyle bir durumda yazıyı yazan el ile kan veren el aynı kişiye yani âlim bir şahsiyete ait olmuş olur.

Bu ümmette rabbani âlimlerin ve şehitlerin sayısı ne kadar çok artarsa; nesiller o oranda uykusundan uyanır ve gafletten kurtulur…

Tarihin satırları ancak kanla yazılır ve şeref sarayı ancak feda edilen başlarla inşa edilir… İzzet ve şeref ancak feda edilen bedenler üzerinde yükselip, anlamını bulur.

Devletler ve toplumlar ancak örnek modellerle ayakta durur.”

Değerli okuyucular, elinizde ki bu risale hayatını ilim okuma, okutma, irşad, davet, tebliğ ve cihada adamış, rabbani ilim ehli mücahitlerden, hayatını inşaAllah öyle zannederiz A.B.D. savaş uçaklarının bombalamasıyla şehadetle kapatmış olan Şeyh Ebu Zeyd El-Kuveyti’ye aittir. Horasan topraklarında cihad ederken bu risaleyi cihad eden kardeşler için toparlamış, daha çok büyütmeye çalışmış ancak şehadet emrine boyun eğdiği için risaleyi genişletme ve daha değişik konulara girme imkanı bulamamıştır.

Bu risalenin cihad ehli kardeşlerimize faydalı olmasını diliyor, Şeyh’e sadakai cariye amellerinden sayılmasını yüce Rabbimden niyaz ederim.

EBU SÜMEYYE 

  • Universitas terbaik Tapanuli
  • tutorial dan tips zeverix.com
  • https://insidesumatera.com/
  • https://prediksi-gopay178.com/
  • https://margasari.desa.id/
  • https://sendangkulon.desa.id/