15 Temmuz işgal hareketinin ardından çokça tartışılan konular arasında cemaatler de yer alıyor. Fransız tipi jakoben laiklik uygulamalarına dönmeyi düşünenler dahi bulunuyor. Cemaatler söz konusu olduğunda gizlenme telakkisinden tutun da ilim telakkisine değin birtakım ciddi sorunların varlığı da yadsınamaz. Kendi cemaatinin hizmetleri aksamasın diye veya kendi iktidarının selametine halel gelmesin diye, kendinden olmayan İslâmî grupların başına gelenleri önemsememekle başlayan pragmatist tavır, sonuçta milliyetçi kavgalara ve iç savaşlara kadar varıyor. Bu tavırla güya Müslümanların tümünün kurtarıcısı olacaktır.
Kente gelen insanlar büyük ölçüde cemaat havzalarına dâhil olarak geleneksel dokularını muhafaza etmeye çalıştılar. Bu süreçte siyasal arenada rol alan özellikle sağ/muhafazakâr çizgi, kente yığılan bu geniş kitlelerin reylerini alabilmek için cemaat (tarikat) havzalarıyla iletişime geçtiler. Böylece aslında “illegal” olan, dahası sistem tarafından gayri meşru görülen bu yapılar/cemaatler zımnen legal bir görünüm kazandılar. Birçok siyasi figür, meşruiyetini bu havzaların icazetlerine borçlandı.
Ne cemaatler ne de Diyanet “ben”i “biz” halinden çıkararak sürüleştirme sürecini doğuracak tutum içerisinde olmalıdır. Diyanet, cemaatlerin Kur’âni ve Nebevi geleneğin dışına çıkan tutum, davranış ve söylemlerini uyarmalıdır. Diyanet, imam ve diğer görevlilerinin kültürel ve entelektüel kalitesini artırmalıdır. 15 Temmuz gecesi yaşadığımız vahşetin icracıları arasında cemaat iddialı bir yapının olması doğal olarak bu yapıların sorgulanmasını gerekli kılmıştır. Bu sorgulamayı yaparken, İslâm’ın önerdiği birliktelik biçimi olarak cemaat olgusunun bizatihi kendisini değil, cemaat iddialı yapıların bu iddialarıyla ne kadar mütenasip olup olmadıklarını sorgulamak gerekir.
İslâmî açıdan bakıldığında da “cemaatler” devleti yönetmek gayesiyle değil, büyük İslâm birliğinin bir parçası olmak ve İslâm toplumuna hayırlı hizmetler yapmak, iyi bireyler yetiştirmek için kurulurlar. Bir İslâm toplumunda varoluş hakkını “iyiliği emretmek-kötülükten sakındırmak” ilkesinden alan toplulukların faaliyetlerini sürdürmelerinden daha tabii ne olabilir? Bir İslâm toplumunda bu faaliyetlerin kısıtlanması veya yasaklanması görülebilecek en büyük zulümlerden olur.
Bazı Başlıklar:
15 Temmuz Kıyamı/Abdullah Yıldız
“At İzini İt İzine Karıştıran” Bir “İhbar Sistemi” ve “Yargısız İnfaz”/Burhanettin Can
Cemaat ve Fetullahçılık Üzerine/Mustafa Aydın
Din, Diyanet ve Cemaat Denklemi/Ahmet DAĞ
www.umrandergisi.com 0212 293 90 41