Erzincan’da bir erin, orduevi nizamiyesinde yakaladığı bir kediye tekme ve yumruk atarak işkence ettiği görüntülerin ortaya çıkması sonrası er gözaltına alındı ve hakkında idari işlem başlatıldı.
Erzincan Valiliği tarafından yapılan basın açıklamasında, askere 2 bin 252 lira para cezası verildiği belirtildi.
Bunun yanı sıra Erzincan Sulh Ceza Mahkemesi, hayvana yönelik suçlarla ilgili olarak TCK 151/2 düzenlemesinin sadece ‘sahipli’ hayvanları kapsadığı, mevzuatın yetersiz olduğu ve dolayısıyla sahipsiz hayvanların da hukuken korunma altına alınması talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
BBC Türkçe’den Fundanur Öztürk’ün haberine göre, mahkeme, ‘sahipli’ kelimesinin anayasaya aykırılığı hususunda anayasa mahkemesine itiraz başvurusunda bulunarak TCK 151/2 düzenlemesinden ‘sahipli’ ifadesinin çıkarılmasını talep etti.
Böylece Türkiye’de ilk defa bir yerel mahkeme, sahipsiz sokak hayvanlarının da hukuki koruma altına alınması talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş oldu.
Peki hayvan haklarını koruyan yasalar yeterli mi?
Konuyla ilgili BBC Türkçe’ye konuşan Empati Platformu Başkanı Barış Şengün, öncelilkle Türkiye’de hayvanlara yönelik şiddetin sık sık yaşandığının altını çiziyor:
“Bundan üç gün önce Fethiye’de bir adam sahipli ve bağlı bulunan bir hayvanı öldüresiye dövdü. Ondan önce Yozgat’ta bir baba oğul, bir tarlada eşşeği öldüresiye dövdü. Beyoğlu’nda bir kediyi ilk önce seviyormuş gibi yapıp, sonra defalarca kez yere vurup parçalayarak öldüren bir adam da var. ,
“Son olarak ise biri, bir kediyi işkenceyle öldürdü. Bunlar peş peşe geldiğinde, biz yaşam hakkı savunucularının artık ciğeri yanıyor”.
Şengün: Ertelemesiz hapis cezası getirilmeli
Şengün, yerel mahkemenin bu başvurusunu, hukukun sahipsiz hayvanları korumakta yetersiz kaldığının açık bir ifadesi olarak yorumluyor:
“Yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak ‘sahipli hayvan’ ifadesinin kaldırılmasını istemesi bizim için şu açıdan önemli: Hukuk bu tür vakalarda yasal olarak elinin kolunu bağlı olduğunu açıkça ifade ediyor. Ve onaylanırsa, sahipli sahipsiz fark etmeden tüm hayvanlar ceza yasasında bulunan mala zarar verme maddesine dahil olacak.”
“Bu da sadece para cezası değil, hapis cezasının da tüm hayvanlar için gündeme gelmesi anlamına geliyor. Fakat Türkiye’de mala zarar verme sahipli hayvan için geçerli olduğunda bile hapis cezası olmuyor, hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanıyor.”
“Mevcut 5199 sayılı kanunun, belediyelere yaptırımı da içerecek şekilde, bir iki küçük dokunuşla, ertelemesiz hapis cezası ile ceza yasasına bağlanmasını talep ediyoruz. Mevcut yasada belediyelere bir yaptırım yok fakat belediyelerin eliyle uygulanan şiddette tek seferde yüzlerce hayvan katlediliyor.”
Şengün’e göre, hayvanlara şiddet vakalarında ilgili kanunun ertelemesiz hapis cezası içerecek şekilde revize edilmesi, en az ‘sahipli’ ifadesinin kaldırılması kadar önemli.
Şengün, Erzincan’daki askere verilen cezada da olduğu gibi, para cezasının caydırıcılığı olmadığını savunuyor:
“Erzincan’daki şahsa idari para cezası kesildi ama Kabahatler Kanunu’na bağlı olduğu için bu para cezasının ödenmemesi durumunda bir haciz işlemi de uygulanmıyor. Dolayısıyla vicdandan uzak bu yaratık istemezse cezasını ödemez ve yarın rahatlıkla başka bir hayvana da zarar verebilir.”
“Ayrıca bu vakaları sadece hayvan temelinde ele alıp para cezasıyla geçiştirmemek lazım. Amerika’da yapılan araştırmalarda, özellikle seri katillerin mazilerinde uygulamalarını ilk önce hayvanlar üzerinde test ettiği ve sonra insanlara geçtiği ispatlandı.”
‘Kadınlar, hayvanlar ve çocuklar zincirin en zayıf halkası’
Şengün ısrarla altını çiziyor: Hayvanlara uygulanan şiddet, insanlara uygulanacak şiddetin habercisidir ve tek başına değerlendirilemez.
“Prof. Dr. Sevil Atasoy’un da söylediği gibi; hayvana yapılan şiddet, insana yapılacak şiddetin öncü göstergesidir. Kendisini korumaktan aciz bir hayvana şiddet uygulayan kişi, yarın öbür gün uygun ortam bulduğunda çocuğa ya da kadına da bu şiddeti döndürebilir. Özgecan aslan’ı, Münevver Karabulut’u katledenlerin mazisinde bir hayvanın cansız bedeni olmadığını mı zannediyoruz?”
Kanadalı astro fizikçi Hubert Reeves’ten bir alıntıyla devam ediyor Şengün:
“Canlıların var olma hakkı tartışılmaz. Ve hiçbir canlı varoluşunu haklı bir sebebe dayandırmak zorunda değildir.”
“Bizim kültürümüze maalesef hayvan hakları girmemiş, ama biz daha temel olan yaşam hakkından bahsediyoruz. Öte yandan, toplumun tamamında asgari müşterek olarak buluşulan nokta hayvana şiddetin önlenmesi olarak karşımıza çıkıyor.
“Türkiyede ortalama aktif olan 6 milyon hayvansever var. Ülkenin en az yarısı bir hayvanın başını okşamış ve onunla etkileşim kurmuştur. Dolayısıyla siyasilerin bu konuyu görmezden gelmesine imkân yok.”