Hürriyet’ten 28 Şubat gazeteciliği örneği

Medya
Özgür Uğur’un Haberi Timaş Yayınları’ndan 2011 yılında çıkan "Paytak Penguenler ile Tanışalım" adlı hikâye kitabında dişi penguenlerin başörtülü çizildiği yönündeki önce Hü...
EMOJİLE

Özgür Uğur’un Haberi

Timaş Yayınları’ndan 2011 yılında çıkan "Paytak Penguenler ile Tanışalım" adlı hikâye kitabında dişi penguenlerin başörtülü çizildiği yönündeki önce Hürriyet Gazetesi’nde ardından da bir çok internet sitesinde yer alan haberlerin gerçeği yansıtmadığı, çizimlerin kitabın İngilizce orijinal baskılarındakilerle aynı olduğu ortaya çıktı. Ancak Hürriyet’te yer alan haber kullanılarak, sosyal medyada 28 Şubat dönemindeki korkuları yaratmaya yönelik mesajlar yayınlanarak yoğun bir tepki oluşturuldu. Hürriyet Gazetesi’nin haberinde Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız ve Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Oktay da bu korkuları destekleyecek yönde görüş belirttiler. İşin aslının ne olduğu internette kısa bir araştırmayla bile anlaşılabilecekken, bu şekilde yanlış ve tepki oluşturabilecek bir haberin yayınlanması ise ‘Haber mi, psikolojik manipülasyon mu?’ sorusunu akıllara getirdi.

“PENGUENE BAŞÖRTÜSÜ”

Önce, Hürriyet’in haberine bir göz atalım:

Başlık: Kitaptaki penguene başörtüsü

İlkokul birinci sınıfların kaynak kitapları arasındaki Timaş Yayınları’nın çıkardığı ‘Paytak Penguenler ile Tanışalım’ adlı hikaye kitabında dişi penguenlere başörtüsü takıldı.

Kitapların denetlenmesi gerektiğini söyleyen Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, “Çocuklar üzerinde bir yaşam biçimi inşa edilmeye çalışılıyor. Çeviri metinlerine müdahale ediliyor, hikaye kitaplarında hayvanlara bile başörtüsü takılıyor. Bu uygulamalar çok yaygınlaştı. Çocukların ilk 4 yıl soyut düşünme becerileri gelişmez. Bu nedenle karşılaştıkları kavramlar onlarda izler bırakacak. Uygulamalar bilimsel eğitime uygun değil” dedi.

Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Oktay ise şunları söyledi:  “Küçük yaşta çocuğun karşılaştığı her şey bilinçaltına yerleşir. İlkokul birinci sınıfta çocuğun maruz kaldığı bu görseller de aklında kalacak. Böylece ileride başörtüsüne daha alışkın olacak. Bu nedenle onları bir tarafa doğru yönlendirmek doğru değil. Kitaplar, belli fikirleri çocuğa aşılamamalı.” 

“ORİJİNAL BASKIDAKİLERLE AYNI”

İddialar üzerine bir açıklama yayınlayan Timaş Yayınları ise yayınevinin ticari itibarını zedeleyici haberlere tepki göstererek, “Herhangi bir art niyet içermeden orijinal dilinden eksiksiz bir şekilde ve aynı görsellerle Türkçe’ye çevirdiğimiz eserin yukarıda geçen mecralarda ve sosyal medyada kasıtlı olarak yayınevimize toplu ve organize bir saldırı mantığı ile afişe edilmesi, geçmişte aynı şekilde ve aynı isimler tarafından yapılan karalama kampanyalarını hatırlatmaktadır” ifadelerini kullandı.

"HABERLER ORGANİZE"

Konuyla ilgili olarak HABERTURK.COM’a konuşan Timaş Yayın Grubu Genel Müdür Yardımcısı İhsan Sönmez, kitaptaki görsellerle ilgili haberlerin organize olduğunu söyledi:

“Haberde sözü geçen kitabın orijinali ilk olarak Amerika merkezli bir yayıncı tarafından yayınlanmış, ardından Türkçe dâhil birçok dilde okurların beğenisine sunulmuştur. 2 yıl önce yayınlanan ve okurlardan hiçbir olumsuz tepki almayan bu kitabın yalnızca birkaç sayfasında yer alan görseller cımbızlanarak masa başı bir haber yapılması, bize geçmişte yaşanan “yalan haber” tecrübelerini anımsatmaktadır. Bu yalan haberin birden, birçok farklı yerde ve aynı anda ortaya çıkması da bu hareketin organize olduğunun kanıtıdır.”

"HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATTIK"

“Bu yalan haberin çıkış anından itibaren bilgilendirme yapmamıza rağmen, bunların göz ardı edilerek konunun köşe yazılarına ve farklı mecralara aynı şekilde sıçraması manidardır” diyen Sönmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Timaş Yayın Grubu Türkiye ve dünyada kabul görmüş entelektüel kalemlerin kurgu ve kurgu dışı eserlerinin yanında, doğru ve güvenilir dini eserleri 25 ülkede çocuk ve yetişkin okurlar ile buluşturan bir yayınevidir. Bu kitaplarımızın aldığı binlerce olumlu geri dönüşün yanında, dini bilgi vermek için yayınlamadığımız eserlerin yanlı eleştiriler ve acımasız bir bakış açısıyla lanse edilmesi kabul edilemez bir durumdur.”

İhsan Sönmez, Timaş Yayın Grubu olarak konu ile ilgili tüm ilgili taraflara yönelik hukuki süreci de başlattıklarını belirtti.

FOTOĞRAFLARLA BELGELEDİ

Açıklamaları ile tüm gerçeği gözler önüne seren Timaş, bununla da yetinmedi, resmi internet sitesinden kitabın ilgili orijinal fotoğraflarını da paylaştı.

 

28 ŞUBAT GAZETECİLİĞİ

Tüm bu gerçeklere rağmen sürdürülen söz konusu yayın ise akıllara 28 Şubat günlerini getirdi. Türkiye’nin hiç de yabancı olmadığı ‘psikolojik manipülasyon’ tarzı gazetecilik anlayışının devamı niteliğindeki bu yayınlarla ilgili görüşlerine başvurduğumuz isimler şunları söyledi:

“BU BİR PSİKOLOJİK MANİPÜLASYON”
Zaman Gazetesi Yazarı Etyen Mahçupyan:

İşin gerçekte ne olduğu birçok haberci için ikinci planda kalmış durumda artık. Medyanın silah olarak kullanıldığı bir dönemdeyiz, bir mücadele var. Dolayısıyla gazeteciler çok fazla arka planını irdelemeden, derinliğine bakmadan kendi işlerine gelen haberlerin üzerine atlamaya çok hevesliler. Bence Hürriyet’in haberi de böyle bir haber. Yani o cenahta herkesin ağzını sulandıran bir haber. Onun için çok da fazla bakmamışlar, hatta bazı detayları gözardı  etmeyi uygun görmüşler de olabilir.

Bu bir psikolojik manipülasyon sonuç olarak. Ama çok sıradanlaşmış bir manipülasyon.  Aslında gazetecilik biraz bu hale de geldi. 28 Şubat döneminde zaten çok fazla böyleydi. AK Parti yönetiminde de bu karşıtlık,  bir tür manipülatif bakışı gazeteciliğin içine soktu. Her iki tarafın da kendine ait bir kesimi var. Onların psikolojik olarak hazırlanması da söz konusu burada. Esas olay Hürriyet’i okuduğu varsayılan çevrelerin iç dayanışmasını bir şekilde diri tutmaktan ibaret. Yani bir ortak psikolojide insanları buluşturmak. Hedef ne ise; AK Parti’nin zedelenmesi gibi…

“SON DÖNEMDEKİ THY HABERLERİ DE 28 ŞUBAT GAZETECİLİĞİYDİ”
Star Gazetesi Yazarı Hikmet Genç:

Sadece bu değil biliyorsunuz, Türk Hava Yolları’nın kıyafet tasarımı için de ‘imajımızı bozar’ diye Kılıçdaroğlu açıklama yaptı. Ardından birçok kişi de ‘çağdaşlık değil’ gibi, yani 28 Şubat döneminde olduğu gibi birçok haber çıkardılar. Dikkat ederseniz yaklaşık bir aydan beri böyle haberler çıkıyor. Şu an aklıma tam gelmedi ama bu haberler birkaç kişi tarafından özellikle yapılıyor. Özellikle niye yapıldı bu? Kritik bir süreçten geçiliyor, kafalar dağılıyor. Şimdi müzakere süreci var, arkasından bir başkanlık sistemi tartışılıyor. Bütün bunlar içerisinde bu süreçte, bir kafa bulandırıcı operasyon. Belli medya grupları bunu köpürtüp fişek fişek ortaya koyuyor. Geçenlerde Müslüm Gündüz’le uçakta görüştüm bizzat, oturdum adamla, konuşma imkanı buldum. Artık onunla dalga geçer durumdayız, yani o hale gelmişiz.

Bu tür haberler gerçekten alışkanlık haline gelmiş ama daha doğrusu şöyle bir şey var; belli bir kesimin işte ‘ülke elden gidiyor, bu böyle giderse diktatörlük olur’ gibi… Türkiye’de büyük bir kesimin bunlara inanmadığı, gerçek gelişmelerin ve doğru gelişmelerin içinde olmasına rağmen, bu kesimin hala kendi kendilerine bir projesi var. Ama bu öyle bir saçma bir şey ki; neticelerini gördük son 10 yıldan beri. Ne oldu, nerelere geldik, neleri kısıtlandı? Bakın Bağdat Caddesi’ne, bakın  İstanbul’daki yaşantıya, bakın Anadolu’nun birçok yerine; hiçbir şey değişmiş değildir aslında.

“EĞİTİMDE BU YÖNTEM KULLANILIR, HABERLER YANLIŞ”
EĞİTİM BİR-SEN Başkan Vekili Ahmet Özer:

Eğitimde zaman zaman,  kişiselleştirme kullanılabilir; çocuklara daha rahat soyut kavramları anlatabilmek için. Kişiselleştirme, şekillendirme yapılabilir. Muhtemelen bu da metotlardan bir tanesidir. Bu bazen çizgi-film karakterlerinde olayları anlatılabilmek için yapılabilir. Bazen bu tür hayvanlarda, sevimli hayvanlarda yapılabilir. Bir anlamda işte oradaki şahsı, şahsiyeti belirtme adına kullanılır. Bu eğitimde kullanılan bir yoldur. Ben bunun bu şekilde olabileceğini, yani eğitimde bu tür şeylerin olabileceğini düşünüyorum. Ben bunda bir art niyet olmadığı kanaatindeyim. Dolayısıyla bu tür haberleri doğru bulmuyorum.

HÜRRİYET’TEN İKİ FARKLI GÖRÜŞ

‘Penguene başörtüsü’ haberini ilk olarak yayınlayan Hürriyet Gazetesi’nden de konuyla ilgili iki farklı görüş geldi. Ahmet Hakan, yapılan haberleri eleştirirken, Mehmet Yılmaz ise kitapta kullanılan görselleri ‘Muhafazakâr toplum yaratma’ amacına yönelik bir eylem olarak niteledi.

İşte o yazılar:

‘Türbanlı penguen’ olayı – Ahmet Hakan

TİMAŞ Yayınları, iki yıl önce bir Amerikan çocuk kitabı yayınlamış.
Kitabın orijinalindeki metinlere ve görsellere sadık kalarak…
Orijinal görselleri gördüm:
Orada penguen ailesinin yaşlı kadın üyelerinden biri, herhalde farkı anlaşılsın
diye, başında “başörtü”yle sembolize edilmiş, çocuk penguenin başında ise şapka var.
Yani TİMAŞ Yayınları, “Penguene bile türban taktırmak” gibi bir işgüzarlığa imza
atmamış.
Fakat buna rağmen kitap, gazetelerde “Penguene başörtüsü taktırdılar” diye haber oldu.
Bu kıssadan çıkarılacak iki hisse var:
BİR: Saçmalıklar o kadar arttı ki artık her türlü saçmalık haberinin üzerine
sorgulama yapılmaksızın balıklama atlanıyor.
İKİ: Duyarlılıklar o kadar arttı ki artık bir kesim, öbür kesimden her türlü saçmalığı yapmasını bekliyor.

Toplum mühendisliği tam gaz – Mehmet Y. Yılmaz

İLKOKUL birinci sınıflar için “kaynak kitap” olarak gösterilen “Paytak Penguenler
ile Tanışalım” isimli kitaptaki dişi penguenlerin tesettüre sokulması basit bir
işgüzarlık mıdır?
Hiç sanmıyorum.
Bu bir toplum mühendisliği girişiminden başka bir şey değildir.
Sistematik beyin yıkama yöntemlerini kullanarak “muhafazakâr toplum yaratma” amacına
yönelik bir eylemdir.
Bir taşla birkaç kuş da vuruluyor hem:
1– “Dişi penguen bile türban takıyorsa, insanlar için de normali budur” fikrini daha beş yaşındayken çocukların beynine sokmak.
2– Toplumsal yaşam içinde kadının yer almasını, belli örtünme koşullarına uyması şartına bağlamayı normalleştirmek.
3– Toplumsal işbölümünde kadının yerinin evi olduğunu daha beş yaşındayken çocuklara belletmek. Yeri geldiğinde “Anaların ayaklarının altı öpülür” derler ama kadınlar için biçtikleri rol bundan ibarettir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz gün şöyle söylüyordu:
 “Bu yıl 467 bin yavrumuz seçmeli Kuran–ı Kerim’e müracaat etti. Aynı şekilde siyer–i nebi dersimiz var, Peygamber Efendimizin hayatı. 270 bin yavrumuz da bu derse müracaat etti. Türkiye bir değişimi, bir dönüşümü yaşıyor.”
Evet, bu değişim–dönüşüm programı için 4+4+4 sistemini icat ettiler, kafalarındaki “İslamcı–muhafazakâr” toplumu yaratmak için de ellerinden geleni yapıyorlar.
Bunu sormamdan hoşlanmayacaklarını biliyorum ama yine de soracağım:
Bu dünya yüzünde eğitimi dini referanslara dayandırarak ve İslamcı muhafazakârlığı körükleyerek, bilimde, sanayide, teknolojide ilerlemeyi başaran bir ülke var mı?

Habertürk