İnternette dolaşılan sayfalara, yapılan aramalara göre önümüze çeşitli reklamlar çıkması artık alışıldık bir durum haline geldi.
Ancak reklamcılar internet dışındaki yaşam alanlarında da alışkanlıklarımızı, ilgi alanlarımızı tespit edip, ona göre önümüze reklamlar çıkarmaya başlarsa ne olacak?
Örneğin bir alışveriş merkezine girdiğinizi düşünün. Hemen yakındaki ekranda en sevdiğiniz televizyon dizisinin yeni çıkan DVD setinin reklamlarını göreceksiniz.
Bir ayakkabı mağazasına girdiğinizde, cep telefonunuza eskiyen ayakkabınızla aynı marka ayakkabılarda indirim olduğunu öğreneceksiniz.
Ya da örneğin bir kafeye giriyorsunuz ve kafenin içindeki ekranlar birden değişiyor ve en çok tercih ettiğiniz içeceğin büyük boyunun çıktığını görüyorsunuz.
Bu fikri çekici ya da ürkütücü bulsanız da, bütün bunlar yakında gerçeğe dönüşebilir.
Yüz tanıma teknolojisi
Yüz tanıyan kameralar daha şimdiden, nerelerde, kimlerin dönüp baktığını tespit etmek için reklam panolarına konulmaya başladı.
Yüz tanıma kameraları satan Amscreen şirketinin Pazarlama Müdürü Mike Hemmings teknolojiyi şöyle açıklıyor; Kameralar bir dizi kişiye has özelliği belirleyebiliyor. Bu özellikler, cinsiyeti ya da belirli bir yaş grubunu tanımlayabiliyor. Örneğin erkekseniz, elmacık kemiğinden bunu tespit edebiliyor. Daha sonra tüm bu özellikler arasında ilişki kurup, reklamcıya belirli bir zaman dilimi, ya da mekânda ne tür insanların reklama baktığını anlatıyor.
Şirket dünya çapında haftada 50 milyondan fazla insanın bu kameralara baktığını iddia ediyor.
İngiltere’de ise, doktorların bekleme odalarından, tren istasyonlarına, havaalanlarından benzinliklere kadar 3500 farklı noktada bu teknolojinin kullanıldığı belirtiliyor.
Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Simon Sugar ise, ‘Bir sonraki adım, örneğin insanlar sırada beklerken gerçek zamanlı reklamlar sunmak. Böylece reklam veren abonelerimiz, internet sitemize girip gerçek zamanlı olarak reklamlarını değiştirebilecekler. Bu çok önemli. Yapmaya çalıştığımız şey, internette yaşanan tecrübeyi, internet dışındaki yaşama da taşımak’ diyor.
İnternet üzerindeki yaşamı gerçek dünyaya taşımak için düşünülen tek yöntem yüz tanıma değil.
Avrupa Teknoloji Enstitüsü öğrencileri, Facebook hesaplarını mağazaların müşteri kartlarıyla ilişkilendirecek bir radyo frekansıyla kimlik belirleme çipi üzerinde çalışıyor.
Çipler mağaza kartlarına takılıyor ve bu müşteriler mağazaya girdiğinde, ekranlarda kişiselleştirilmiş reklamlar ve özel indirimlerin belirmesi amaçlanıyor.
Rigene Projesi adlı çalışmayı yürüten ekip, bu şekilde mağazalar müşterilerle tek tek ilgilenemeyecek kadar meşgul olduğunda, yazdıkları programın içerideki müşterilerin çoğunluğunun beğenisine göre reklamlar seçip, sergileyeceğini vurguluyor.
Ünlü markalardan Burberry bu çipleri şimdiden, biraz daha farklı bir şekilde kullanıyor.
Şirket yeni koleksiyonundaki giysilerine bu çiplerden koyuyor ve bu kıyafetle Londra’daki büyük Burberry mağazasının önündeki ‘büyülü aynalar’ın önüne geçildiğinde ekranlarda, defilelerde bu giysinin diğer Burberry ürünleriyle nasıl göründüğüne dair videolar oynuyor.
Burberry şimdilik çiplerin giyen kişiyi değil, giysiyi tanıdığını söylüyor. Ama ‘Gelecekte bu çipleri müşteri veri tabanımızla ilişkilendirmemiz de mümkün’ diye de ekliyorlar.
Uygulamalara reklamlar
Bilgisayar çipleri üreten Qualcomm adlı şirket de farklı bir yaklaşım izliyor.
Gimbal Proximity adlı sistem, Android sistemli ya da Iphone akıllı telefon kullananların, belli bir mağazaya veya teknolojinin parasını ödeyen herhangi bir kuruluşa yaklaşması durumunda, telefondaki uygulamalara bildirimler gönderiyor.
Telefonun alıcılarından temin edilen bilgiler, internetteki geçmiş, uygulama kullanımı ve kişinin kaydettiği verilerle kişisel bir profil oluşturuluyor.
Böylece, kişinin özel bilgileri reklam verene iletilmeden, günün hangi saati olduğu ya da kişinin ne yaptığı tahmin edilerek, buna göre reklam bildirimleri yapılıyor.
İlk olarak Japonya’da uygulanan teknolojiyi üreten Qualcomm bu yolla kullanıcıların, normal bildirimlere göre üç kat daha fazla tepki verdiğini belirtiyor.
Mahremiyet itirazı
Ama şirketler, bütün bunların mahremiyet çerçevesinde bir tepki oluşturacağının da farkında.
Örneğin giysi markası Nordstrom şikayetlerden sonra, müşterilerin akıllı telefonlarından gelen sinyalleri takip ederek hareketlerini izleyen teknolojinin kullanımını iptal etti.
Özel hayatın mahremiyetini savunanlar da, bu teknolojilerin bir sınırı olması gerektiğini söylüyor.
Big Brother Watch adlı kuruluşun Genel Direktörü Nick Pikcles, “Bu izleme teknolojilerinin bizim güvenliğimiz için olduğu söyleniyordu. Ama şimdi kamu güvenliği adına mağazalara, sokaklara konan teknolojilerin reklam için kullanıldığını görüyoruz. Her hareketimizi izleyen sistemlerin güvenlik için değil de, sadece reklamcıların bizi doğrudan hedef alması için kullanılmasını kabul edecek miyiz? Bence insanlar ‘hayır’ diyecek ve ‘mahremiyetimiz sizin reklamlardan kazanacağınız paradan daha önemli’ diyecektir” diye konuşuyor.
BBC Türkçe