Hıncal Uluç’un bugünkü köşe yazısı şöyle;
Bravo Tuğrul!..Ona ön adı ile hitap edecek kadar yakınlığımız var. Sonunda Aslan Amcamın oğlu.. Tuğrul, Başbakanın Anayasa gereği kurulması zorunlu Erken Seçim Hükümetinde, gene Anayasa’nın belirlediği kurallar içinde yaptığı bakanlık teklifini kabul ederek, tam da babasının oğlu olduğunu gösterdi.
İzin verin, hepsini dakika dakika yaşadığım ve doğruluğunu bildiğim yakın geçmişe, 1980 önceki krizli günlere dönelim.
O günlerin öyküsünü, bizzat Alparslan Türkeş’in ağzından dinlemek ister misiniz?.
“Bülent Ecevit’e koalisyon teklifi götüren benim. Meclis Başkanı seçilemiyordu. CHP’ye ‘Meclis başkanını birlikte seçelim’ önerisi yaptım. Ülkeyi cumhurbaşkansız bırakmamak için rahmetli Turan Güneş’e, ‘Cumhurbaşkanlığına adaylığınızı koyun sizi destekleyelim, seçilmeniz için çalışalım’ dedim. CHP’ye koalisyon teklifi yaptım. Daha ileri gittim. ‘MHP ile ortak hükümet istemiyorsanız, siz kurun, biz dışardan destekleyelim’ dahi dedim. Ancak Ecevit bütün tekliflerimi geri çevirdi. Geri çevirmeseydi belki de 12 Eylül olmazdı.”
O zamanları bilenler, MHP ile CHP’nin nasıl iki kutup olduğunu da çok iyi hatırlarlar. Alparslan Türkeş gibi, bu ülkenin gelmiş geçmiş en sağcı politik lideri, tam kutbundaki en solcu lider Bülent Ecevit’e gitmiş ve “Siz kurun. Bensiz kurun, ama kurun, ülke hükümetsiz kalmasın” dahi demişti.
Çünkü, Türkiye kan gölüne dönmüştü. Gazetelerin manşetleri, her gün kendilerine ülkücü ve devrimci adı veren çetelerin cinayetlerinin haberleriyle doluydu. Ülke büyük bir krize doğru hızla gidiyordu. Türkeş, “Gün ülkeyi kurtarma günüdür, gerisine sonra bakarız” dedi ve Ecevit’in önüne tüm ödünleri koydu.
Alparslan Türkeş, kendisini ve partisini kenara koyup, ülkesi ve insanı için her çözüme açık olduğunu açıklayan bir liderdi.
Tuğrul Türkeş, işte o Alparslan Türkeş’in oğludur.
Daha 7 Haziran gecesinden başlayarak bu ülkede hükümet kurulmasının tüm yollarını kapayan Bahçeli’nin ülke yeniden kana boğulmaya başlarken, her türlü çözüm önerisinin önünü kesmesini, Türkeş’in tutumu ile bir mukayese edin lütfen..
Türkeş devlet adamı idi. Bahçeli ise küçük hedefler ve küçük hesapların..
Devlet Bahçeli’nin her çözümü önleyerek ülkeyi “Erken seçim hükümeti ile seçime zorlamasının bir hedefi var..
AKP ile HDP’yi Anayasal Seçim Hükümetinde de olsa, bir arada olmaya zorlamak ve seçim kampanyasını bayrağa sarılmış şehit tabutları üzerine kurup “İşte bu tabutların sorumluları” diye bas bas bağırarak, AKP’nin milliyetçi oylarını kapmak..
Hesaba katmadığı, Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş oldu.
Tuğrul, tıpkı babası gibi, ülkesinin geleceği ve insanlarının yaşamı söz konusu olduğunda, kendisinin ve partisinin çıkarlarını bir kenara atabileceğini gösterdi ve attı da..
CKMP’nin MHP’ye dönüşmesinde ve Türkeş’in parti başkanlığına gelmesinde baş rolü oynayan, 9 Işık’ı, sabahlara kadar çalışarak bizzat kaleme alan, parti Genel Sekreteri Albay Fuat Uluç’un oğluyum ben. Babama rağmen o partiye hiç oy vermedim. Ama içini iyi bilirim.
Faik Bucak, iki üç gecede bir bizim evde, bizimle yemek yiyen Faik Amca, CKMP/ MHP’nin en önde gelen liderlerinden biriydi. Faik Bucak, Bucak aşiretinin lideri, sapına kadar Kürt’tü.. Kürt ağası..
Atatürk Milliyetçisi MHP’de, “Kurtuluş Savaşı’nın birlikte yapan insanlara Türk denir” diyen Atatürk’ün ilkeleri esastı..
Bir o MHP’ye ve Türkeş’e bakıyorum.. Bir de HDP’yi, bu ülkede yüzde 13 oy almış, yasal bir partiyi vebalı gibi gösterip, ona oy verenleri “Şerefsiz” ilan eden, bayrağa sarılı tabutları işaret ederek oy peşine düşen Devlet Bahçeli’ye..
1999 seçimlerinde birinci parti olma şansını az farkla kaybetmiş MHP’yi, kendi korkuları ve zerre siyaset bilmezliği ile 2002 erken seçimlerinde barajın altına düşürdüğü halde, dünya siyasi tarihinde görülmemiş bir pişkinlikle parti başkanlığında kalan Bahçeli’nin siyasal yaşamındaki fahiş hataları görmek için siyasal bilimci olmak gerekmez.
Bu erken seçimde de durum farklı olmazsa şaşmayacağım.
Köşe yazısının tamamını okumak için tıklayınız