Sibel Oral
Bugünden itibaren her yıl 1 mayısta başlayıp 27 mayısta bitecek bir festivale evsahipliği yapacak İstanbul: Politik Oyunlar Festivali. Övül Avkıran ve Mustafa Avkıran’ın garajistanbul’da gerçekleştireceği festivalin neden 1-27 mayıs tarihleri arasında olduğu ise tarihimizde ve belleklerimizde gizli. Bu yıl ilki gerçekleştirilecek olan festivalin açılışı, Hüseyin Karabey’in 1 Mayıs 2 Film’i ile yapılacak. Projenin mimarları Övül Avkıran ve Mustafa Avkıran’la Politik Oyunlar Festivali’nin meselesini konuştuk.
Politik Oyunlar Festivali’nin çıkış noktasından bahsedelim önce…
Övül Avkıran: Bunun, belli temaları merkeze koyan, odak yaratan, duyarlılık yaratan, katkı sağlayan bir festival olmasını istedik; tıpkı Namus Oyunları Festivali gibi. Biz iki festivalimizin fikrinde ve isminde aynı oyunu kurduk. Oynanan oyunları işaret ettik. Namus Oyunları, namus üzerinde, yani kadın ve bedeni üzerinde oynanan, Politik Oyunlar ise politika üzerinden politikayı araç ederek oynanan oyunlar hakkında. Bu oyunları kendi bildiğimiz dille, oyun alanına taşıyalım istedik.
Politik olan ile apolitik arasındaki ilişkinin, ilişkisizliğin altını çiziyorsunuz. Nasıl bir ilişki ve ilişkisizlik var burada?
Mustafa Avkıran: Politika üretmek yerine bir oyuna dönüşen politika, bu festivalin temasını oluşturuyor. Gündemi oluşturan, gündemi değiştiren, politik olan-olamayan oyunlar varoluşumuzdan bu yana ilgimizi çekiyor. Doğduğumuz günden bu yana politik olanın riskli, tehlikeli olduğu öğretildi bize. Dünya hakkında fikir üretmenin, ülke sorunları hakkında düşünmenin, konuşmanın tehlikeli ve hapsedilmeyi gerektiren bir eylem olduğu anlatıldı. Apolitik olmanın tehlikesizliği ile büyütüldük. Hep susmayı, başımızı sallamayı maaşımızı almayı, gülmeyi, ağlamayı seçtik. Düşüncenin bir suç olmadığını ise yeni yeni öğrendik. Sansürün, kendimize uyguladığımız sansürün büyüklüğünü şaşkınlıkla tesbit ettik. “Sanat sanat için midir yoksa insan için midir” sorusu ile mevsimler ve yıllar geçirdik. Politik Oyunlar bütün bu sürecin sonuçlarından biridir. Türkiye’de artık her şeyin korkmadan konuşulabileceği günlerin gelmesine bir katkı sunmayı hedeflemektedir Politik Oyunlar.
Peki, Türkiye’deki politik tiyatronun varlığının yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
Mustafa Avkıran: Türkiye’de 1960’larda başlayan ve ülke tarihini derinden etkileyen tiyatrolar var. Yeni kuşakta da politik tiyatro oyunları üretenler var. Bütün bu tiyatroları ve oyunlarını önemli buluyoruz. Bugün politika, çağdaş sanat eserlerinde yeni ifade biçimleri ile yerini aldı, alıyor. Kaba politika yerine politik duruşu olan sanatçılar incelikli, zeki, yaratıcı kimi zaman da sert işler üretiyor, sergiliyorlar. Oyun alanlarında yaşadığı şehre, ülkeye, dünyaya eleştirel gözlerle bakabilen, öteki, azınlık, engelli gibi kavramları sorgulayan doğa, çevre ile ilgilenen sanatçıların işleri yer alıyor. Sanatta yeni bir politik bir dil var artık.
Meselesi ağır olan bu festivalden geriye ne kalmasını dilersiniz?
Mustafa Avkıran: Gelecek yıllarda çok daha etkili bir platform olmasını hedeflediğimiz Politik Oyunlar, sanatın insan için, insanın iyiliği için olduğunu herkese anlatmak istiyor, bunu hedefliyor. “21. yüzyılın içinde politik sanat kendini nasıl güncelliyor, kitleler ile ilişkisini nasıl kuruyor?”, “Kitleler politik sorunlar üzerine fikir yaratırken, eylem yaparken politik, sanatsal tavrını nasıl oluşturuyor?”, “Politik sanattan nasıl besleniyor?” Bütün bunlar festival sonrasında konuşmak istediklerimiz. İzleyicilerin bizi, bizim de izleyicilerimizi değiştireceğimiz bir festivale imza atmak, farklı disiplinler, farklı anlatım yolları, farklı bakış açıları, farklı birikimler ile biraraya gelerek, bellek tazelemek, şaşırtmak, sarsmak istiyoruz. [Taraf]