Bu yıl tiyatro sahnesindeki 55. yılını kutlayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları oyuncusu Zihni Göktay, “Vasfi Rıza Zobu, beni bu tiyatroya, Muhsin Ertuğrul da kadroya aldı. 1914’ten bu yana Şehir Tiyatroları’nı kuranlar da dahil olmak üzere, bütün sanat yönetmenleriyle çalıştım” dedi.
Sanat hayatına ilişkin AA muhabirine açıklamada bulunan Göktay, ilk kez 1960’da Pertevniyal Lisesi’ndeyken “Tiyatro Kolu”nda sahneyle tanıştığını, 1964’de Ankara Meydan Sahnesi’nde ise profesyonel olduğunu söyledi.
Usta sanatçı, İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Gençlik Tiyatrosu, Türkiye Milli Talebe Federasyonu Gençlik Tiyatrosu ve Eminönü Halkevi’nde çalışmalara devam ettiğini belirtti.
İlk maaşını Macar piyesi “Ninoçka”daki performansıyla aldığını dile getiren Göktay, “O oyun, fazla sürmedi. İkinci oyunum Haldun Taner’in ‘Eşeğin Gölgesi’ydi. Orada küçük bir rolle başladım ama başrol arkadaşımız aniden askere alınınca, bir gece içinde başrole soyundum. Eşekçinin çırağı ‘Şaban’ı oynadım. Ondan sonra da hiç küçük rol oynamadım. Hep başrol oynadım. ‘Yörük at, yemini kendi arttırır’ diye bir atasözü vardır. Demek ki bir şeyler gördüler ve rol verdiler” diye konuştu.
Lüküs Hayat’ı 28 sezon oynadım
Zihni Göktay, bugüne kadar 22’si müzikal, 10’u çocuk oyunu, toplam 82 oyunda oynadığını belirterek, şu bilgileri verdi:
“Lüküs Hayat’ı 28 sezon oynadım. Benden başka 134 kişi değişti. Guinness Rekorları’na aday gösterildim. Sonuçlandı mı bilmiyorum. 1973’te Ankara’dan geldikten sonra 32 reklam filmi yaptım. Sonra Vasfi Rıza Zobu beni bu tiyatroya, Muhsin Ertuğrul da kadroya aldı. 1914’ten bu yana Şehir Tiyatroları’nı kuranlar da dahil olmak üzere, bütün sanat yönetmenleriyle çalıştım. Öyle bir şansım var. Dizilerde oynadım. Kemal Sunal’ın hatrı üzerine Tosun Paşa’da oynadım ve Yeşilçam’da 22 film yaptım. Daha çok film çevirebilirdim ama filmcilik benim disiplinime uymuyor.”
Sinema sektöründeki kaprislere vurgu yapan ünlü oyuncu, “Ekmek paramızı tiyatrodan kazandık ama köfte paramızı diziler ve sinema verdi. Bu yüzden de ona hiçbir zaman ‘hayır’ demiyoruz” ifadelerini kullandı.
Göktay, “Figaronun Düğünü”, “Misafir”, “Resimli Osmanlı Tarihi”, “Çulsuzlar”, “Kanlı Nigar”, “Cibali Karakolu” gibi oyunlarda rol aldığını dile getirerek, “Lüküs Hayat’ın bende çok önemli bir yeri vardır. 28 sezon oynadım. Kanlı Nigar’ı 5 sezon oynadım. Bunlar dolu oynandığı halde kaldırdılar. Genel sanat yönetmeni değişti başka bir repertuar yapacağım dedi ve benim oyunum kaldırıldı. Başka oyun verdiler. Hayır demedim oynadım” dedi.
Hatıralarını yazması konusunda talepler geldiğine değinen sanatçı, “Redakte eden biri olursa yaparım. Fakat yazarlık başka bir şey yani. Düşünmedim. O edebiyatın başka bir kolu” diye konuştu.
“Muammer Karaca ‘Sende iş var’ diyordu”
Zihni Göktay, tiyatroya başladığı ilk yıllardaki hatıralarından da bahsederek, şunları söyledi:
“Büyük halk sanatkarı, İsmail Dümbüllü başımı okşadı. Babamın dükkanına gelmişti. Babam Fatih’te terziydi. Onun pişekarı Tevfik İnce, göbekli olduğu için kıyafetlerini babama diktiriyordu. Babam, ‘bizim oğlan da halkevine gidiyor. Tiyatrocu olacak’ deyince, ‘Allah benim gördüğüm umurları sana da nasip etsin’ diyerek, başımı sıvazladı. Ben de elini öptüm. Muammer Karaca da halkevine geldiğinde, ‘bana bak kara gözlüklü oğlan, sende iş var. İnşallah görürüm’ diyordu. Halkevindeki temsilimi gördü. Çok büyük feyzaldım kendisinden. Doğaçlamalarımda katkısı vardır. Gazanfer abimin de öyle. Beraber oynadık onunla.”
Günlük yaşamında çok düzenli bir insan olduğunu ifade eden sanatçı, “Kendi kendime yeterim. O gün yapacağım işlerde bir aksaklık olursa, canım sıkılır. Çok önemli bir şey olmazsa, ajandamda yazılı işlerin hepsini yapmak isterim. Bu konuda dikkatli davranırım. Savruk bir insan değilim. Evlilik hayatında da öyleyim. Kendi yazıhanemde, kitaplığımda da öyleyim. 17 kez ev taşıdığımız için kitaplarıma çok özenli bakamadım” dedi.
Ünlü sanatçı kitap okumanın önemine de değinerek, “Geçenlerde bir yazı okudum, ‘kitap okuyunca ne değişir deme. Bak kitaba, o da bir zamanlar odundu’ diyor. İnsanlara bakıyorum, asma kabağı gibi yayılmışlar. Allah aşkına bir kitabın sayfasını çevirin ya da gazete okuyun. Çok adi bir gazete olsa dahi bir şey okuyun. Zaten ilk ayet, ‘oku’. ‘İkra’ demiş. Bizde ise okumak yok” diye konuştu.