Archipelago Books tarafından özenli bir baskıyla okura sunulan romanın çevirmeni, aynı zamanda Duke Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Erdağ Göknar. Şimdilerde Türk romanı üzerine bir kitap hazırlayan Göknar’la emek ürünü çevirisini konuştuk.
Huzur’u İngilizceye çevirmek sizin fikriniz miydi yoksa bir proje kapsamında gelen bir öneriyle mi başladınız çeviriye?
İngilizceye çevirdiğim Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı’sının Dublin’de çeviri ödülü aldığı sıralarda, Archipelago Books yayınevinin editörü Jill Schoolman bana şöyle bir soru yöneltti: "Türk edebiyatından en çok hangi romanı çevirmek isterdin?" Edebiyat çevrelerinde Tanpınar’ın İngilizcedeki eksikliğini çok duyuyorduk. Huzur’un Türk edebiyatındaki yerini, konusunu Schoolman’a anlattım. Çok ilgilendi. Umarım, Archipelago Books gibi bağımsız ve saygıdeğer bir yayınevi Tanpınar’ın diğer kitaplarını da basmaya karar verir. Kültür Bakanlığı’nın TEDA projesiyle Huzur’a destek çıktığı gibi bir Tanpınar dizisine de destek çıkması çok önemlidir. Gayem, yeterince ve layıkıyla tanınmayan Türk edebiyatını yabancılara tanıtmaya katkıda bulunmaktır.
Aslında bu çevirinin 2007 yılında yayımlanacağı yazılmıştı. Gecikme yayına hazırlık aşamasında mı oldu, yoksa böylesine zor bir metni başka bir dile aktarmak umduğunuzdan uzun mu sürdü?
Duke Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmanın getirdiği sorumluluklarım olduğu için çeviriye ayırabildiğim vakit kısıtlı oldu. Dersler, eleştirel yazılar ve kitap projeleri zamanımı aldı. Benim Adım Kırmızı ve Huzur gibi hacimli romanların çevirisi ancak birkaç yılda bitiyor. Kaldı ki Orhan Pamuk ve Tanpınar gibi dili yoğun olan yazarlar daha fazla emek gerektiriyor. Bununla beraber, çeviri sürecine yeterince ilgi yok. Türk edebiyatının kaçta kaçı çevrilmiştir? Bunda ne yazık ki geri kalmışız, yeterince çevirmen yetişmiyor, çeviriye değer verilmiyor. Türkçeden İngilizceye iyi çeviri yapan tanınmış çevirmenleri toplarsak sayı beşi ya geçer ya geçmez.
Kitabın adının "A Mind At Peace" olmasında karar kılmışsınız. Çok güzel ve aslına sadık bir çeviri. Fakat son yıllarda Türk romanından yapılan çevirilerde daha çok bir pazarlama mantığı işliyor. Bu konuda ne diyeceksiniz? Huzur’u, okurun daha çok ilgisini çekecek bir adla çevirmek hiç aklınızdan geçti mi?
Bu önemli romana ilgi duyacak olan okur kitlesi başlığa takılıp kalmaz. Dediğiniz gibi "güzel ve aslına sadık bir çeviri". Asıl önemlisi romanın okunması. University of North Carolina’da Prof. Omid Safi bu dönem 200 kişilik "Islamic Civilzations" dersinde A Mind at Peace’i okutuyor. Böyle gelişmeler Türk edebiyatı ve Türk romanı için önemli.
Çeviri sürecinde Tanpınar’ın üslubunda sizi en çok ne zorladı?
Tanpınar’ın dili ağdalı bir dil. Arapça ve Farsça sözcükleriyle romanın Osmanlıcayı anımsatan bir doku ve tınısı var. Bundan dolayı İngilizcede Tanpınar’ın düzyazısına uygun bir eda yakalamak hiç de kolay değildi. Söz dizimiyle, şiirsel ifadeler ve edalarla, çeşitli yöntemler kullanarak bu dokuyu İngilizceyi zorlayarak, bakırı çekiçle işlercesine metni işleyerek vermeye çalıştım. Bazı yerlerde Tanpınar’ın şiir dünyasına özgün olan Türkçe kelimeleri bile olduğu gibi bıraktım (terkip, hüzün, iklim gibi) veya İngilizcede az bilinen veya artık kullanılmayan sözler tercih ettim. Çok açık, çok akıcı, çok kolay okunur bir çeviri Tanpınar’a sadık olmazdı.
Şimdilik, görebildiğim kadarıyla, romanın tanıtımı Publisher’s Weekly ve The Austin Chronicle dışında yalnızca birkaç internet dergisinde çıktı. Size gelen tepkiler nasıl?
Bazı okurlar ve eleştirmenler romanı anlamakta zorlanabilirler. Daha erken, ama şunu söyleyebilirim: Tanpınar şiir, edebiyat severlere hitap eden bir yazardır, herkes anlamaz ve anlayamaz. Bunu kabul etmek gerekir.
Batı’da şöyle bir eğilimden söz edebiliriz sanırım: Türk romanları bazen yazınsal ölçüt ikinci planda bırakılarak Türkiye’nin tarihsel ve kültürel konumu temelinde değerlendiriliyor. Bu tür bir yaklaşımın Huzur’un asıl değerini ıskalamaya yol açacağı fikrine katılır mısınız?
Güzel bir soru. Maalesef çoğu yabancı dilden İngilizceye çevirilen romanlar yalnızca siyasi veya toplumsal yaklaşım ve çerçevelerle ele alınıyor. Ben de bundan çok şikâyetçiyim. Öte yandan sanatsal veya şiirsel seviyesi yüksek olan çeviriler de azdır. Tanıdığım bir edebiyatçı şöyle değerlendiriyor durumu: Türkçede olay örgüsü ön planda olan romanlar İngilizceye rahat rahat çevriliyor hatta İngilizcede çok rağbet görüyor (Pamuk ve Şafak gibi); bunun aksine şiirsel romanlar çevrilince -İngilizce, Türkçe gibi şiirsel bir dil olmadığından- eksiklik hissettirebilirler. Doğru bir tespit. İyi çeviriyi kötü çeviriden ayıran nokta da budur. Mesele burada estetik boyutta yatıyor. Çevirmen buna dikkat etmeli.
Huzur, içindeki göndermelerle aynı zamanda bir medeniyetin, eski musikîmizin ve İstanbul’un da romanı. Batılı okurun yabancı olduğu bu medeniyete daha kolay nüfuz edebilmesi için kitabın sonraki baskılarına dipnotlar, açıklamalar eklemeyi düşünüyor musunuz?
Doğru, Huzur gibi romanlar bazen "annotated" olarak (dipnotlar ve açıklamalarla) basılıyor, ama bu tür baskılar söylediğiniz gibi yazar tanındıktan, sevildikten sonra üçüncü, dördüncü baskılarda olabilir talep varsa. Tanpınar daha yeni tanıtılıyor dünyaya. Bunun için bile 50, 60 sene beklemek zorunda kaldık! Bütün romanları çevrildikten sonra belki. Ben bu baskı icin kronoloji/tarihçe ve bir sonsöz hazırlamıştım ama editör onları şu aşamada uygun görmedi. Karton kapaklı baskısı çıkınca onlar eklensin istiyorum.
Can Bahadır Yüce