Ayrımcılığa Karşı Bir Uzay Macerası

Kitap
İnsanoğlunun ayakları dünya yüzeyine bastığı sürece her tür ayrımcılık var olmaya devam edecektir. Ne zaman ki o insanoğlu kendini uzayda, yerçekiminden bağımsız ve çok büyük sandığı dünyanın aksine e...
EMOJİLE

İnsanoğlunun ayakları dünya yüzeyine bastığı sürece her tür ayrımcılık var olmaya devam edecektir. Ne zaman ki o insanoğlu kendini uzayda, yerçekiminden bağımsız ve çok büyük sandığı dünyanın aksine evrende küçük bir nokta olduğunu fark edecek, işte o zaman yalın haliyle ‘insan’ kalacaktır. John Scalzi’nin ‘Yaşlı Adamın Savaşı’ tam da bu noktaya dikkatimizi çekmek istiyor. Bilimkurgunun ‘bilim’ kısmını değil, o düzende yer alan ‘insan’ı konu ediyor. Böylece tam sayısının bile bilinmediği kadar ırkın ortasında, sonu gelmez uzayın derinliklerinde insanoğlunu hangi millet ya da cinsiyetten geldiğini umursayamayacağı bir düzenin merkezine koyuyor.

Scalzi’nin Türkçe’ye çevrilen bu ilk romanı türe başlamak isteyen ancak gözü korkanlar için de bu anlamda ideal. Temponun hiç düşmediği, kendinizi bir maceranın etkisi soğumadan diğerinde bulacağınız, yalın bir anlatımın kitabın sonuna kadar egemen olduğu gibi genel kitleyi sıkabilecek unsurları da barındırmıyor.

John Scalzi daha başlarda insan üzerinden giderek başlangıcı insanın en büyük korkularından biriyle yapıyor: Yaşlanmakla. Eğer Scalzi’nin dünyasında 75 yaşına gelmiş bir bireyseniz emin olun yaşlanmak sizin için bir dert olmayacaktır. Çünkü 75 yaşına gelmiş her bireyin artık önünde yeniden genç olmak için bir seçenek var. Fakat kazanılan her şey için bir bedel ödenmesi gerekir; yeniden genç olmak için sizden ödemenizi bekledikleri bedelse dünya için uzayda savaşmak ve bir daha dünyaya hiç geri dönmemeyi kabul etmek. Scalzi’nin dünyasında ne kadar çok yaşlı insanın bu fırsatı değerlendirdiğine inanamayabilirsiniz. Büyük çoğunluğu yeniden genç olmak, bir kısmıysa dünya dışına çıkıp bambaşka alemleri tatmak adına Koloni Savunma Güçleri adı verilen ve dünyayı koruyan kuvvetlere katılıyorlar. Şartlar basit, bir daha dünyaya dönemezsiniz ve gitme vakti geldiği anda dünya hükümetlerinin kayıtlarında ‘ölü’ olarak geçmeye başlarsınız. Kabul ediyorsanız, lütfen aşağıdaki formu imzalayın.

75 YAŞINDA YENİDEN GENÇ OLMAK!

Başkahramanımız John Perry, 75. doğum gününde Koloni Savunma Güçleri (KSG)’ne katılmak için kitabın başlarında bizleri selamlıyor. Kitap boyunca tüm hikayeyi onun ağzından dinlediğimiz John Perry, dünyasını terk edip yeniden genç olmak için orduya katılıyor. Kurgunun bu kısmı için yapabileceğim yorum kesinlikle sıra dışı olduğudur. Bu noktada insanın aklına KSG’nin neden yaşlı insanları seçtiğine dair bir düşünce de beliriyor okurun aklında. İlk başta bakıldığında, hayatında yaşayabileceği az zamanı kalmış kişilerin ‘gençleşme’ arzularını, hatta onların bu ütopyalarını sömürerek onları savaşa attığını düşünebilirsiniz. Ancak gerçek tam olarak bu değil. Evet, yaşlı insanlar bu anlamda KSG’ye katılmakta daha istekli oluyorlarsa da bu uzay savunucuları pekala hevesli ve savaşmak için yanıp tutuşan gençleri de alabilirdi. Fakat KSG cevabı bize kendi sunmayı seçiyor ve diyor ki, o gençlerde yaşlı insanların hayat tecrübesi olabilir mi? Peki, biz okurlar bu mantığı reddedebilir miyiz? Bu kuvvetler kolu size teknolojik açıdan, Scalzi’nin Dünya adlı gezegeninde bulunmayan pek çok şeyi sunabilir ancak hiçbirine hayat tecrübesi aşılayamaz. Uzay gibi ucu bucağı olmayan kara bir deryada birkaç hevesli gencin düşünmeden hareket ederek insanlığı tehlikeye atması yerine, görmüş geçirmiş, vakti zamanında yaptığı hatalardan ders almış her kesimden ve cinsiyetten yaşlı insanı almak onlar için daha uygun.
Aslında bu noktada durup gençleşmiş bedenlere de değinmek gerekebilir. Yaşlı asker adaylarımızın genç bedenleri biraz… yeşil. Evet, tam olarak böyle. Dahası, KSG askerleri normal bir insandan daha üstün özelliklere sahip olacak şekilde yeni bir genetiğe de kavuşuyor diyor ve burada bırakıyorum. Devamını kitapta görüp şaşırması sizlere kalsın.
Girişte dünyadaki düzenle uzayda kendi varlığının bir hiç olduğunu gören insana değinmiştim. Bu konuyu açmak belli bir önem arz ediyor, çünkü Scalzi’nin ‘Yaşlı Adamın Savaşı’nda arka planı oluşturan düşünce budur. Şimdi biraz KSG’yi bir kenara bırakıp Dünya adlı yeşil-mavi gezegenimize dönelim.

Gelecekteyiz. John Perry 75 yaşında ve Amerika yaptıklarının bedelini ödüyor. Her tür ayrımcılığın halen daha var olduğu dünyada, biraz ‘eden bulur’ mantığı işlemekte. Şöyle ki, romanın geçtiği dönemin geçmişinde saldırılarla mahvedilmiş Hintliler, Çinliler, Norveçliler ve bu gibi daha pek çok ırk dünyayı terk edip kolonileşerek KSG’yi kuruyorlar. Onlara üstünlük sağlamaya çalışan Amerika ise, bu defa KSG’nin koruması altında dünyada varlığını sürdürmeye başlıyor. Dünya hükümetleri işlemeye devam ediyor, ancak artık hepsinin başında onları dış güçlerden koruyan bir güç var. Dahası, o güç bir zamanlar hor görüp yok etmek istediklerinden başkası değil. Scalzi’nin ironik yönünü de böylece görmüş oluyoruz.

Fakat olayların devamında, John Perry ile uzaya çıktığımızda bir anda bildiğimiz değerler anlamlarını yitirmeye başlıyor. Kadın ya da erkek olmanın hiçbir anlamı yok, çünkü orada herkes asker. Dininiz, milletiniz, renginiz, hatta cinsel tercihiniz ne olursa olsun artık uzay boşluğunda çıplak kalan ‘insansınız’. Dört bir yanınız bambaşka türlerle çevriliyken ayrımcılık yapabilme olanağınız var mı?
John Scalzi’ye dair söyleyeceğim son şey, kitaba yedirilmiş düşünce yapısına baktığımızda özgür düşünceli bir insan olduğunu yansıtmasıdır. Hatta yaklaşımına belki bir anlamda hümanistlik de denebilir. Dış görünüşün bile ne kadar aldatıcı olduğunu KSG eğitimleri sırasında uzaylı türleri üzerinden bize göstererek bu tarz ufak sinyaller vermeyi de ihmal etmiyor. Örneğin, asker adaylarının önüne çıkan iki uzaylı resminden biri  katlanılmaz derecede iğrenç, diğeriyse yanında bir ömür geçirebileceğiniz kadar etkileyici. Fakat onlara bu iki türü tanıtan komutanlarının sözleri Scalzi’nin kitap tabanına yedirdiği düşünceyle paralel şekilde. O insan gözünde iğrenç canlı türü olarak görünen ne kadar dost canlısıysa, etkileyici ve tapılası diğeriyse insanlardan bir çiftlik kurup onları birer hayvanmış gibi yetiştirip yiyecek kadar acımasız. Komutan askerlerini, Scalzi de onun ağzından okuru böylece uyarmış oluyor: Dış görünüş asla kıstas değildir.

AYRIMCILIĞA KARŞI BİR UZAY MACERASI

Kısaca, ayrımcılığın her türüne karşı olduğunu gösteren bir eser sunuyor bize. Hatta başka bir örnekle devam edecek olursak John Perry’nin arkadaşlarından biri bir eşcinsel olduğunu belirtmek gerekebilir.

Yeterince değinmediğim ve kitaptaki en büyük yeri tutan başkahramanımıza dair birkaç cümle sarf etmemem ona büyük haksızlık olur. Scalzi’nin kitap boyunca kılavuzumuz olarak atadığı ve her maceraya onunla girdiğimiz John Perry oldukça eğlenceli bir karakter. Esprili, alçakgönüllü, dost canlısı ve ölü eşine karşı büyük bir bağlılığa sahip. Onunla birlikte sayısız savaş yaşıyor, bu sırada soluklarımızı tutuyoruz. Görev yeri ve katıldığı savaşlar değiştikçe önümüze çıkan düşmanlar da değişiyor. Edinilen dostlar savaşın kızgın güneşi altında kavruluyor, ellerimiz arasından kayıp gidiyor. Bir savaşın etkisinden kurtulamadan bir anda kendimizi diğerinde buluyoruz.

Aksiyon yönü hiç düşmeyen roman, John Perry’nin eğlenceli kişiliğiyle daha güzel hale geliyor. Bitirirken size son bir ipucu vermek istiyorum. Tüm yazı boyunca değinmediğim bir öğe var ki, onu anlatmam kitabı okumak isteyenlere büyük kötülük etmeme yol açar. Ancak eğer kitabı okursanız Hayalet Tugayı’nı göz ardı etmemenizi tavsiye ederim. Zira kitabın sonlarına doğru açıklık bulan konuyla birlikte dünyamızın sahip olduğu büyük kişilere göndermeler ve kitabın bambaşka bir özgün yanı ortaya çıkmış oluyor.

Maceranın hiç bitmediği, uzay boşluğundaki savaşların ardı arkası kesilmediği bu romanı bitirdiğinizde kendinizi sorgularken bulmanız çok muhtemel.

John Scalzi ve onun Yaşlı Adamının Savaşı okurlarına ne olduklarını hatırlatmak üzere kitapçı raflarının çok satanlar kısmında okurları bekliyor….

Yakın zamanda ikinci kitap olan Hayalet Tugayı’nın da bizlerle olacağının müjdesini de bu vasıtayla vermek istiyorum.

Uzay, sevgili okurlar, ucu bucağı olmayan kör bir kuyuysa tek ışığınız yanınızdaki insandır.

Akşam Kitap