Zuhal Erkek’in röportajı
Okay Tiryakioğlu, Timaş yayınlarından çıkan ve çok satanlar listesinde uzun süre kalan ‘Sultan’ adlı kitabıyla okuyucularını Osmanlı’nın en görkemli yıllarına götürüyor. Yazar, Osmanlı’nın görkemi arkasındaki oyunları, Hürrem ve Kanuni arasındaki ilişkileri ve Kanuni’nin en yakınındaki devlet adamlarının arasındaki çekişmeleri dehasıyla nasıl çözümlediğini gözler önüne seriyor. Biz de Okay Sinanoğlu’yla kitabı, Kanuni’nin karakteri ve yöneticiliği üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.
Son kitabınızda Kanuni dönemini anlatıyorsunuz. Daha önce de Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim dönemini anlatmıştınız. Kronolojik bir şekilde Osmanlı tarihini mi yazıyorsunuz?
İlk bütünüyle tarihi romanım ‘Kumandan’ 1877-78 Osmanlı Rus harbi dönemindeki Plevne müdafaası üzerine. Ondan önceki romanım olan bin yılların gecesi isimli kitabım ise İngiltere, İrlanda ve İskoçya tarihleri bahsinde kısa bir panoramaydı.
“Cesaret bir nevi vatandır” diye başlıyorsunuz kitabınıza bu cümleyi seçmenizdeki sebep nedir?
Cesaret, yeryüzünde taklit edilemeyen tek değerdir. Ona gerçekten sahip olabilenlere ne mutlu.
Sizce Kanuni nasıl bir devlet adamı, nasıl bir baba, nasıl bir eş? Bunların tarifini nasıl yaparsınız?
İyi ve yetkin bir devlet adamı, tutkulu ve muhteşem bir aşık, çaresiz ve yetersiz bir baba…
Kanuni’nin iki önemli adamı var kitabınızda geçen. Biri Pargalı diğeri ise Vehimi. Fakat bu iki başarılı asker aynı zamanda birbirleriyle çok fazla rekabet içerisinde. Kanuni bu dengeyi sizce nasıl sağlıyor veya sağlayabiliyor mu?
Dengeleri hassasiyetle sağlıyor, zira ikisinden de zeki ama gerçekten akıllı her insan gibi onların kendisinden daha zeki olduklarını düşünmelerine müsaade ediyor. Bu da gerçek idareciliğin sırlarındandır.
VEHİMİNİ’NİN DEHASI PARGALI’DA YOK
Size göre Vehimi’mi yoksa Pargalı’mı daha iyi bir asker?
İkisi de iyi ve yetkin askerler. Vehimi’nin sırlarla somutlaşan dehası Pargalı da mevcut değil. Kendini sert bir şekilde ifade ediyor ve ruhundaki çiğliği daima ortaya çıkarıyor. Oysa gerçek bir mareşali salon generallerinden ayıran sır, onun keskin köşelerinin harp meydanlarında yontulmuş olmasındadır. Lakin muazzam kibri, Pargalı’nın ayağında ağır bir pranga olarak son nefesine dek onunla birlikte sürükleniyor.
HÜRREM, KANUNİ’NİN SAĞLIKLI DÜŞÜNMESİNİ ENGELLİYORDU
Hürrem Sultan’ın Osmanlı sarayına ve politikalarına etkisi nasıldır? Kısaca bahsedebilir misiniz?
Menfidir, kadınlar saltanatı denilen o yüz elli yıllık yıkıcı dönemin başlangıcı olmuş, çöküşü hızlandırmıştır. Dahası bir müddet Kanuni’nin sağlıklı düşünme yeteneğinin önünde gerçek bir engeldir. Ulu şehzade Mustafa’nın katlinde, sadrazam Rüstem ile birlikte yürüttükleri sinsi politika ise dünya döndükçe affedilmeyecektir. Bu hususta fazla söz beyhudedir.
FATİH KÜÇÜK YAŞTA AĞIR SORUMLULUKLAR ALMIŞ PADİŞAHTIR
Bu kitabınız Kanuni’yi anlatan ikinci kitabınız bunun üçüncüsü gelecek mi? Üzerinde çalıştığınız başka bir kitap var mı?
Evet bir kitap daha olacak ve üçleme tamamlanacak inşallah. Yeni romanım ‘Alparslan’la ilgili çalışmalarım ise devam etmekte.
Yükselme döneminin üç önemli padişahını kaleme aldınız. Sizi en fazla etkileyen padişah hangisiydi ve hangi yönleriyle etkiledi?
Yükselme döneminin beni en etkileyen padişahı Fatih’tir, zira içinde bulunduğu şartlar itibariyle henüz çok genç bir yaşta çok ağır sorumluluklar isteyen kararları tek başına vermek zorunda kalmış, buna rağmen başarılı olmuştur. Ama olamayabilirdi de, her şey umduğunun aksine gidebilir, büyük bir haçlı ordusu toparlanabilir ve yeniçerilerin taşkınlıkları çığırından çıkabilirdi. Bunları düşündüğümde hala yüreğim ürperir ve genç padişahın zaferin ardından dahi bu ihtimalleri düşünüp soğuk terler döktüğünü hayal ederim. Fatih’in tartışılmaz büyüklüğü sorumluluk üstlenme ve inisiyatif almada çağlar üstü bir örnek teşkil etmesidir.
OSMANLI’NIN MUHTEŞEMLİĞİ, CAMİ VE KÜLLİYELERİN MUHTEŞEM SİLUETLERİNDE DEĞİL!
Son zamanlarda çok fazla Fatih’i ve Kanuni’yi anlatan kitaplar çıkıyor, filmler çekiliyor. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Son zamanlarda artan Osmanlı’ya bu merak neden sizce?
Resmi ideoloji, varlığının bekası adına bugüne değin nesilleri öz tarihinden uzak tutabilmek, dahası o günleri kötüleyebilmek için elinden geleni yaptı. Oysa mazi, yerince ve zamanının hususiyetleri göz önüne alınarak değerlendirilmeli ve Anglo Saksonların anakronizm dedikleri hataya düşülmemelidir. Şimdi o günlerin heybetinin yalnızca İstanbul siluetindeki cami ve külliyelerin muhteşem siluetlerinden değil, aynı zamanda dünyaya şekil verebilen bir güçten kaynaklandığını anlamaya başlayan milletimiz, geçmişine ziyadesiyle ilgi duyuyor. Ancak yazılanlar ya da çekilen dizi ve filmler gerçeğe sadakatte ısrarcı olmalı, magazinsel boyutun sığlığına, aziz bildiğimiz kişi ve kurumları bulaştırmama hususunda titiz davranmalıdır.
Özellikle dizileri tarihi anlatımı konusunda yeterli ve doğru buluyor musunuz?
Televizyon izlemiyorum.
Kitaplarınızda dizi veya sinema filmine aktarmayı düşündüğünüz var mı?
Teklifler devamlı geliyor, ancak yayın hakları bende değil, yayınevinde. Olanı biteni dışarıdan izlemekle yetiniyorum.
on5yirmi5.com
On5yirmi5