Liseden terk, 17 yaşında yayıncı, 19 yaşında tiyatro oyuncusu, 23 yaşında romancı, oyun yazarı, 34 yaşında ankormen, acı çekme tekniklerinde uzmanlaşmış bir hoca, ilk roman ödülünü iki kez alan tek romancı…
Otobiyografik romanı ‘Mavi Pazartesiler’ ile dünya çapında ün kazanan Arnon Grunberg, geçtiğimiz haftalarda kısa bir süreliğine İş Kültür Yayınları ve Alef Yayınevi’nin konuğu olarak İstanbul’daydı. !971 doğumlu Hollandalı yazarı, Türk okurlar Hayalet Acı ve Tirza adlı romanlarıyla tanıyor. Hollanda’nın en sevilen yazarı olan Grunberg’in on romanı yaklaşık yirmi dile çevrilmiş. Halen New York’ta yaşayan ve zaman zaman Afganistan ve Irak gibi ülkelere giden Grunberg, üretkenliğiyle dikkat çekiyor.
Sitesine koyduğu ‘Sevdiğim ve Sevmediklerim’ adlı yazısında röportaj yapmayı ve fotoğraf çektirmeyi sevmediğini söylese de yazarlığının ilk dönemlerinde paçayı fena kaptırmış. İnternet sitelerinde onunla yapılmış o kadar söyleşi var ki; "acaba ben bunu ne zaman söyledim" diye kendi kendine sorduğu zamanların bir hayli çok olduğunu söylüyor. Grunberg, şöyle diyor: "Bir gün boyunca 7-8 söyleşi yapıyorum, kendi sesimi duymaktan, aynı sorulara cevap vermekten sıkılıyorum. Yazarın asıl işi yazmaktır, onun dışında olan şeyler (mesela söyleşiler) ikincil değerdedir."
Grunberg, Türkiye’den Ahmet Hamdi Tanpınar, Elif Şafak ve Orhan Pamuk’u takip ettiğini söylüyor. İstanbul’a ilk kez gelen yazar, şehrin büyüsüne kendini çoktan kaptırmış. Yıllar önce ‘On beş yıl yazacağım ve bırakacağım.’ dese de, şimdi yazmadan yaşayamayacağını düşünüyor. İstanbul için de bir şeyler yazabileceğinin müjdesini veriyor. Grunberg, yazarlık ve yayıncılık dünyasından elde ettiği tecrübeyle genç yazar adaylarına seslenmeden edemiyor: "Asla vazgeçmeyin, kapıdan kovulsanız da yeniden deneyin. Eğer vazgeçiyorsanız bu işin size göre olup olmadığını bir kez daha düşünün."
Eleştirmen Necmiye Alpay, Grunberg için, "İç dünyayı resimleme tarzı Ingmar Bergman’ın filmlerini anıştırıyor." diyor. Ömer Türkeş de onun Tirza adlı romanı için, "Grunberg, Avrupalı orta sınıfların 11 Eylül’den sonra kendileri gibi olmayanlara biriktirdikleri düşmanlığın köklerini ve dışa vuruş biçimlerini roman karakteri üzerinden çok iyi sergilemiş." diyor. Sıra dışı bir yazar izlenimi veren Grunberg, daha ne kadar yazar bilinmez ama dünyaya ve insanlara dair anlatacak hayli hikâyesi var.