İstanbul Ticaret Üniversitesi Kültür Müdürlüğü ve Kültür&Edebiyat Kulübü’nün birlikte düzenlediği Kitap Kritiği Atölyesi’nin ikinci konuğu, yazar-senarist Tarık Tufan oldu.
Günler öncesinde yoğun bir koşuşturmanın ardından nihayet program gününe ulaşabildik. Programın amfide yapılmasını fırsat bilen Tarık Tufan, herhalde öğrencilik yıllarını hatırlamış olmalı ki, program boyunca tahta kalemini elinden bırakmadı.
Neden yazıyor Tarık Tufan?
Kitap Kritiği olması hasebiyle ilkin kitapların yazılış süreçlerinden bahsetti Tufan. İlk soruyu kendisi sordu: “Neden yazıyorum?”
90’ların başında üniversiteye başlayan Tufan, kendi döneminde özel radyoların birbiri ardına açıldığını ve kendisinin de Günışığı Fm’de geceleri radyo programına başladığını söyledi.
İlk kitabını, Kekeme Çocuklar Korosu’nu, birbirinden bağımsız gibi görünüp aslında 90’lı yılların başında şahid olduğu olayları Müslüman bir öğrencinin gözüyle yazmış Tarık Tufan. Kitapta, başörtüsü yüzünden okulu yarıda bırakan, öğrenimini yurt dışında devam ettirmek zorunda kalan genç kızların içine düştüğü psikolojik bunalımı konu edinen yazılar yer alıyor. “İlk otobiyografik kitabım” dediği Kekeme Çocuklar Korosu, aynı zamanda radyo konuşmalarını da içeriyor.
Kraliçenin Pireleri kitabınının adında ise, kitapta da yer alan, Descartes’ın İsveç Kraliçesi’ne ders vermeye gittiği olaydan esinlenmiş.
Tarık Tufan Ve Sen Kuş Olur Gidersin kitabının adını ise Cahit Zarifoğlu’nun “…sen kuş olur gidersin…” dizesinden almış.
Bir Adam Girdi Şehre Koşarak kitabının ismi ise Yasin Sûresi’nde geçen kıssadan alınmış.
Edebiyat yaşamaktan bir adım önde
Tarık Tufan, programda en sevdiği otobiyografik kitapları ise şöyle sıraladı: Yaşadığımı İtiraf Ediyorum (Pablo Neruda), Anlatmak İçin Yaşamak (Gabriel Garcia Marquez), Yaşamak (Cahit Zarifoğlu).
Edebiyatın yaşamaktan bir adım önde olduğuna değinen Tufan, edebiyatı bu sebeple önemsediğini söyledi. Neden aynı tarzda kitaplar yazdığı sorusuna ise latife ile karşılık; “ayının kırk türküsü var, kırkı da armut üstüne” şeklinde cevapladı.
Son zamanlarda “çok satılanlar” listesinde bulunan kitaplar için de konuşan Tufan; “son günlerde tarihî romanlar revaçta. Mesele çok basit. Bul bir padişah, çıkar karşısına bir hatun, bir de aralarına üçüncü kişi sıkıştır, al sana çok satan tarih romanı. Hatta erkeklere gri, kadınlara pembe de sunarsan kim tutar seni” mealinde cümleler kurdu. Aslında kanayan bir yaraya parmak basıyordu bu cümleleri söylerken. Popüler kültür böyle bir şeydi ve hiçbir şeye acımıyordu.
“İnsanların televizyon karşısında farklı bir kişilik sergiledikleri bir dönemde yaşıyoruz. Televizyondaki herkes kendisini her konu hakkında konuşabilecek nitelikte görüyor” diyerek kendi içinde bulunduğu sektöre de eleştirel bir bakış açısıyla bakan Tarık Tufan, katılımcılara keyifli bir program yaşattı.
dünyabizim.com