Mahir Kaynak Star gazetesindeki yazısında IŞİD terörünü ve bu terörle oluşturulmak istenen ortamı yazdı.İşte o yazı…
Bu günlerde en çok ilgilendiğimiz konu terörizm ve bunların hedeflerinin ne olduğu ve bunların nasıl tasfiye edilebileceğidir. Mevcut çatışmalar kolay anlaşılır gibi değil, dünyanın en büyük gücü sayılan ABD bir terör örgütünü henüz tasfiye edemedi. Terör örgütleri bir devlet veya bir güç tarafından kullanılıyor olsa bile ABD bu gücü cezalandırabilmeli ve büyük kayıplar verdirmeli idi. Bu konuda da bir teşebbüs farkedilmiyor, hatta ABD nin terör örgütünün arkasındaki gücü sindirmek için bile bir siyaset uyguladığı görünmüyor..Bu durumda biz ya ABD’nin gücünü abartıyoruz ya da karşısında daha büyük bir güç var ve uyguladığı metot terörle mücadelede geçersiz diye düşünüyoruz.Çünkü savaş ve terörle mücadele birbirinden çok farklıdır.
Terörün yaptığı savaş değildir, siyaseti yönlendirmedir. Mesela IŞİD, ABD etrafındaki bir devletler gücü tarafından etkisiz hale getirilmesi için karar alınmasına rağmen çatışmaya devam ediyor.Onun arkasındaki siyasi güç, örgütün başarısından çok yarattığı siyasal görünüm nedeniyle onu destekliyor. Bilindiği gibi, bir süre önce bölgede bir mezhep ayrılığı ve bunların çatışması ihtimalinden söz etmiştik.
Bu durumda ilk olarak yapılacak iş, teröristlerin arkasındaki gücün, siyasi hedefini tespit etmek ve gerekiyorsa elde edilmek istenen bu sonucu engellemektir. Mesela IŞİD’in eylemlerinde öldürdüğü insan sayısından ziyade önemli olan daha büyük devletler ya da güçler arasındaki düşmanlığı kamuoyuna yansıtmaktır ve onları mücadeleye hazırlamaktır. Mesela günümüzdeki eylemler Sünni ve Şii kitleleri birbirine karşıt hale getirmekte ve Kürtleri yalnız bırakmaktadır. Kürtlerin kendilerini savunmak için birlikte hareket edeceği Türkiye’nin dışında bir kitle yoktur. Ve onlar dine göre ve soya göre ayrıştırılmaktadır. Olayı doğru çözebilmenin yolu eylemlerin çıkaracağı sonuçları değerlendirmek ve bunun kimin politikasına uygun olduğuna karar vermektir. Ancak bu metotla da yanlış sonuçlara varılabilir. Bu durumda iki ihtimal söz konusudur. Birincisi olayı çıkaran gücün eylemlerde yenilmeyi desteklemesidir. Yani son olayda ABD teröristle çatışıyor görünüyor, öyleyse onun hasmıdır,demek şüpheli bir değerlendirmedir. Bir güç kendisine hasım olacak bir harekete destek olsa bile iki sonuçtan birine ulaşır. Birincisi bu terörü kullanması ihtimali olan gücün desteğini yok etmek ikincisi bunu kendi hedefine yöneltmek olabilir. Mesela ABD’nin IŞİD karşıtlığı genel politikasına uygun değildir.Bölgedeki Sünni-Şii çatışması ABD nin bölgeye hakim olma isteğine uygundur.Çatışmayı kim çıkarırsa çıkarsın Irak ve Suriye haritaları değiştirilebilir. Onun yerine iki ülkenin kuzeyi başka bir ülkeyle, mesela Türkiye ile yakınlaşır. Zaten Türkiye’nin çözüm sürecini getirmesi bu gidişin bir başlangıcını hatırlatıyor. Bu ülkemizin yeni şartlar yarattığı anlamını taşımaz ama başkalarının politikasında, kendisine uygun bir yolu yaratıp, uyguladığı anlamına gelir.
Terör eylemlerinde bunu yapanları kimin desteklediğini ciddi bir analizle ortaya çıkarmak gerekir. Mesela Kürtlerin bölüneceğine inananlar nasıl bir devlet kurulacağını ve bunun iyi bir çözüm olup olmayacağını düşünmediler.Güçlü bir ülkenin içinde bütünleşmek varken neden bu insanlar bölünmek ve bu bütünlüğün gücünden vaz geçip küçülmek ve kullanılmak istesinler.Geçmişte de sol hareketler ve ona atfedilen terör eylemleri, komünizm olarak vasıflandırıldı ve bu hareketler SSCB’nin eylemleri sayıldı.Oysa bu hareketlerin Avrupa destekli olduğunu o zaman da söylemiştim ama bu sözüm o zaman da tam olarak algılanmadı.