Mehmet Barlas’ın Sabah gazetesindeki ” Vicdan, akıl ve insaf sadece sözlüklerde mi vardır? başlıklı yazısı…
Bazılarına göre “Vicdan“, “Akıl“, “İnsaf” gibi kavramlar sadece sözlüklerde vardır. Onlara göre gerçek yaşamda bu kavramlar sadece hayalperest insanlar için anlam taşırlar. Oysa “Büyük insanlık” böyle kavramlara dayalı bir dünya için yaşar, çalışır ve hatta can bile verir…
Vicdanın, aklın, insafın devre dışı tutulduğu siyasi çalkantı dönemlerini defalarca yaşadık. İktidar olmaya dönük hırsların tırmandığı ve özellikle seçimlere uzanan dönemlerde, vicdanları da, aklı da zorlayan söylemleri duymaya alışkınız.
Şimdi bu dönemlerden birini daha yaşamaktayız.
Erdoğan gerçeği
Şöyle bir düşünün… Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olmasına kadar, Cumhuriyet tarihinde “Kürt realitesi“ne bu çapta çözümler üreten, Kürtçe konuşmayı, Kürtçe siyasi propaganda yapmayı, Kürt kökenli seçmen tabanlı partiler kurmayı suç olmaktan çıkartan bir siyasetçiyi hatırlıyor musunuz?
Kalıcı ve demokratik bir çözüm için devleti yasa dışı oluşumlarla bile görüşmeye yönlendiren, milliyetçi ve muhafazakâr tabanını incitmeyi göze alarak Öcalan’ı “Açılım süreci“nde muhatap kılan, gerçekleştirdiği Anayasa değişikliği ile Kürt kökenli seçmenlere dayalı partilerin musluk kapatılır gibi kapatılmasına son veren bir siyasetçi var mıydı Tayyip Erdoğan’dan önce?
Kim barıştan yana?
Ve şimdi birileri HDP’ye sözde destek vererek, Tayyip Erdoğan’a karşı sanki barışı, uzlaşmayı ve çözümü savunuyorlar. İşin en garip yanı da HDP, bu seçim kampanyasında Erdoğan’ın Başkan olması karşısındaki kampın sözcüsü konumunda…
Biraz vicdanı olan ve ara sıra da olsa aklını çalıştıran herhangi bir kişi, bu garipliği ve tutarsızlığı görür. Siyasetin değil silahların konuştuğu Erdoğan öncesi dönemdeki örtülü iç savaşta kaybedilen canları ve “Kürt realitesi“nin sadece şehit cenazelerinde hatırlandığı günleri unutmak mümkün müdür ki?
yazının devamını okumak için..