Hayrettin Karaman’ın Yenişafak gazetesindeki yazısı…
Allah Resûlü dışında bütün insanlar yanılabilirler, günah işleyebilirler, eksik ve noksan yapabilirler; bu insanlara alimler, erenler, şeyhler, dervişler, liderler, başkanlar, okumuşlar, cahiller… dahildir.
Gerçek bundan ibaret olunca iyi niyetle ve yapıcı tenkit ve tavsiyede bulunacak kimselerin şu hususlara riayet etmeleri gerekir:
Ehliyet
Ehliyetin iki önemli şartı bilgi ve ahlaktır. Tenkit ve tavsiyede bulunacak şahsın konuyu hakkıyla bilmesi ve ıslah etmek, düzeltmek, engellemek istediği kusurun, günahın, suçun, ayıbın kendisinde bulunmaması gerekir.
İyi niyet
Tenkitçinin niyeti yıkmak, bozmak, haksız olarak zarar vermek, yıpratmak, itibarsızlaştırmak, intikam almak… olmamalıdır. Niyet ve maksat kötüyü engellemek, günaha, suça, kusura batmış veya yönelmiş kimseyi ıslah etmek olmalıdır.
Ölçülü ve insaflı olmak
Ölçülü olmaktan maksadımız, tenkit edilen hususta abartı ve aşırılık bulunmaması; tenkit ve tavsiye üslubunun kötülüğün önem ve derecesine göre ayarlanmasıdır. İnsaflı olmak, ölçülü olmanın yanında haksızlık etmemek, kişiye hakkını vermek, hakkaniyetten ayrılmamak, iyiye iyi, kötüye kötü demek, gerektiği kadar empati yapmaktır.
Zamanlama
Tenkit ve tavsiyenin mekan ve zamanını uygun seçmek de etki ve maksadı hasıl etme bakımından önemlidir.
Kötüye kullanılmaya fırsat vermeme
Tenkit ve tavsiye alenî yapıldığında bunu el alem duyacak, şahıs ve kurumla ilgili kusurlar, yanlışlar, eksiklikler, ayıplar herkesin malumu olacaktır. Eğer bu herkesin içinde kötü niyetliler, insafsızlar, düşmanlar, her fırsatı yıkmak ve yıpratmak için kullananlar varsa tenkit ve tavsiyenin bunlara fırsat vermeyecek şekilde yapılması gerekir.
Bu kurala güncel bir örnek vermek isterim:
Son onüç yıldan beri Ak Parti iktidarında ülkenin önemli kazanımları oldu, aynı parti kazanımları pekiştirmek ve arttırmak için milletten bir dönem daha yetki istiyor. Kusurları, eksikleri, iktidar imkanını şahsi ve meşru olmayan menfaati için kullanan bir kısım mensupları elbette vardır ve bu hangi parti iktidara gelirse gelsin olacaktır. Çünkü ülkenin genel ve ortalama ahlakı İslam ahlakı ile örtüşmemekte, adı Müslüman olanların kırdıkları yumurta kırkı geçmektedir. Bu ahlakta olan kimseler bir partiye girince insan-ı kamil olacak değildirler. İyilikten, faziletten, adaletten yana olanların beklentileri kötülüğü sıfırlamak değil, olabildiğince azaltmak olmalıdır. Eğer partinin ve iktidarın önde gelenleri bu yolda gayret ediyorlarsa ıslahat sürecinden ümitli olmak gerekir.