Abdurrahman Dilipak’ın Yeniakit gazetesinde “Şimdi” başlıklı yazısı…
Herkes koalisyonun kimle kurulacağını, eğer kurulamazsa ne olacağını, seçimlerin yenilenmesi halinde sonucun ne olacağını merak ediyor..
Koalisyon kurulacaksa hangi bakanlıklar verilecek, kimler bakan olacak, bu ortaklık ne kadar sürecek her yerde bu konuşuluyor.
Bürokrasi bu belirsizlik karşısında tedirgin. Kimi işadamları da öyle..
Aslında bütün bu gelişmeler ortasında tek bir gerçek var, imtihan oluyoruz!
Bakıyorum, soruyorum bazı bürokratlar şimdi tedirgindirler. Göz ucu ile sağa sola bakıp, gelişmeleri izliyorlardır. Bağlı oldukları bakanlık kime gidecek, kim bakan olacak? Birileri ona göre vaziyet alıyordur. Bakanlık hayali kuranlar da aynı şekilde güya akıllarına göre bir ekip kuruyorlardır. Bu işler hep böyle oluyor. Mesela bakan olmayı hayal eden kişi, hayali kadrolar yerine, varolanlar içinde bizim adamlar kimler diye bakmadan önce, kim işinin ehli, kim değil; kim dürüst, kim değil onu soruştursa. Ama kafa şu; ben güzele güzel demem güzel benden olmayınca. Peki işi ehline vermek, sözü dinleyip doğrusunu kabul etmek, yanlışına karşı çıkmaya ne oldu. Hani işe bakıp doğrusuna sahip çıkacak, yanlışına karşı çıkacaktık.
Memur da işinin ehli, dürüst ve cesur biri ise niye korkuyor ki.. Alırlarsa alırlar.. Alsınlar. Olup bitenleri görüp, duyup, bilen, “ol” diyince olduran, “öl” diyince öldüren, kadir-i mutlak/mutlak iktidar sahibi, hüküm ve irade sahibi bir Allah var.. Bize şükretmek, sabretmek ve direnmek düşer. Birileri nasıl cennete ya da cehenneme gidecek.. Birileri sabredecek, direnecek, şükredecek ve cennete gidecek, ötekisi zulmedecek ve cehenneme gidecek. Yusuf’u kuyuya atacaklar, köle pazarında satacaklar, iftiraya uğrayacak, hapse düşecek.. Bütün bunlar olmadan Yusuf nasıl Yusuf olacak! Yusuf nasıl Mısır’a sultan olacak! Allah (cc) bir kapı kapıyorsa, daha hayırlı bir kapı açmaya muktedirdir. Ve O, bizi bizden daha iyi bilir ve bizim hakkımızda en iyi olanı yaratacaktır. O, bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan etmeyecek mi!
Hem, O, bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olamaz mı!
Tekrar aynı hakikate gönderme yapmam gerek: İmtihan oluyoruz.
Haşa birileri yoksa rızgını, kaderini başkalarının iradesine mi bağlıyor. İyi ecelinizi de onlar tayin etsinler o zaman.. Haşa.
Tabii haşa birileri, Allah’ın yetmeyen gücüne güç, yetmeyen aklına akıl, yetmeyen parasına para yetirmeye çalışıyor değil mi.. Birileri de dua eder gibi yaparak Allah’a akıl vermeye, O’nu ikna etmeye çalışıyor sanki.. Allah (cc) kitabında şöyle buyuruyor: “Dualarınız olmasaydı ne işe yarardınız ki”. Resulullah da buyuruyor ki, “Kabul olmayan duadan Allah’a sığınırım.” Ha, bu arada hatırlatayım, Allah cahil ve zalimlere hidayet vermez. Onların dualarını da kabul etmez. Onlarla Allah’ın arasında bir perde vardır.. “Vay o namaz kılanların haline ki” diye başlayan ayeti hatırlayın; kamu malını çarçur eden, zimmetine geçirenler, işi ehline vermeyenlerin, rüşvet yiyenlerin vay haline. Onları, namazları, oruçları, hacları da kurtaramaz. Sağ elleri ile yaptıkları hayırlar, sol elleri ile işledikleri hayırları karşılamaz. Sol ceplerindeki haram para, sağ ceplerindeki helal parayı da eritir. Sol ellerimiz, ayaklarımız acı çekerken; yine acı çekecek olan biz oluruz..
Keşke bakan seçerken bu kez, daha bilgili, akıllı, dürüst, cesur insanları seçebilsek. Para, makam, kadın tutkunu insanları eleyebilsek.. İşi ehline verebilsek. “Zalimlere görev verirseniz ateş bize de dokunur sonra”. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden biz de toplum olarak zarar görebiliriz.