Sahte duyarlığınız mide bulandırıyor!

Yazarlar
Haşmet Babaoğlu’nun Sabah gazetesindeki yazısı… Ne yalan söylemeli! İnsanı sertleştiren bir siyasi iklime girdik. Üstüne bir de alabildiğine yapay “insancıl” havalar eklendi mi...
EMOJİLE

Haşmet Babaoğlu’nun Sabah gazetesindeki yazısı…

Ne yalan söylemeli!

İnsanı sertleştiren bir siyasi iklime girdik.

Üstüne bir de alabildiğine yapay “insancıl” havalar eklendi mi ve yalandan “barışçılık” rüzgârı esmeye başladı mı, miden bulanıyor, kusmak istiyorsun.

Bilmiyorum…

Bodrum sahilinde yüzükoyun yatan cansız bebeciğin fotoğrafına bakabildiniz mi?
Ben daha geçen hafta dünya basınına yansıyan Akdeniz kıyılarına vuran çocuk cesetlerini zihnimden silebilmiş değilim.

Silinecek gibi de değil!

Şimdi söz ederken bile klavyeye basan parmaklarım uyuşuyor.

Fakat sosyal medyaya bakınca başka bir duygu gelip yerleşiyor içime.

Mesela CHP’li vekiller hemen o fotoğraflar üzerine “duyar kasmaya” başladılar.
Bunlardan biri (onun adına utandığım için şimdilik adını yazmıyorum) “Ey insanlık, yerin dibine bat!” diye yazdı Twitter’a.

Sen bat yerin dibine!

Sen utan!

İnsanlık üzerine laf etmeyi bırak da kendine bak!

Genel Başkanın şu geçtiğimiz nisanda o çocukları aileleriyle birlikte geldikleri yere göndereceklerini seçim vaadi olarak dile getirmedi mi?

Çıtın çıkmadı.

Bu adamlar insanı zorla sertleştirirler.

Söyleyin, bu vitrine çıkartılmış duyarlığa öfkelenmemek mümkün mü?

O sulara gömülen sığınmacılar var ya…

Senin partin onları kan ve ateş diyarına geri göndermeye kalkışma fırsatı bulamadan bu topraklardan gitmeye karar veren insanlar!

Bunu anlayıp da “susayım!” diyecek kadar da mı utanma duygun yok!

Hatırlıyor musun?

Genel Başkanın seçim mitingleri döneminde Edirne’deyken Suriyelilere harcanan paraların hesabını yapmış, emeklileri Suriyeli sığınmacılara karşı kışkırtmaya çalışmıştı.

Ve sormuştu: “Hangi gerekçeyle Suriyeliler burada?

Peki sen bunları duyunca içinden olsun, “Yuh!” çektin mi?

Gidip yanına “Sen ne diyorsun! Tabii ki ölmemek için buradalar” diyebildin mi?

yazının devamını okumak için…