İbrahim Tenekeci’nin Yenişafak gazetesindeki yazısı…
İnsanların ihtiyaçları zamana, mekâna ve şartlara göre değişir. Çocukluğumuzun ihtiyaçları ile çocuklarımızın ihtiyaçları birbirini tutuyor mu? Milletler de böyledir. Yeni ihtiyaçlar, öncelikler hasıl olur. Önem sıralaması değişebilir.
Bizde ‘yarın ne yapacaksın’ diye sorulmaz. Soru bellidir: Bugün Allah için ne yaptın?
Olacakları bilemeyiz. Fakat olanları biliyoruz. Yarından değil, evvela bugünden sorumluyuz.
Tedbir almalıyız elbette.
İnsanın yeryüzü mecarasıyla elde ettiği tecrübeler saymakla bitmez. Şöyle anlatalım, soralım: Nasıl olsa toprak dolacak diye baraj yapmaktan vazgeçiyor muyuz? Bir gün yıkılacak diye ev kurmamak olur mu?
Sorun çıkabilir çekincesiyle adım atmamak ne kadar doğrudur?
***
Ülkemizde, kendini milletten ve memleketten alacaklı gören bir zümre var. Hesap sorma yetkisi sadece onda, onlardadır.
Kendi hayatı ve hakları kutsaldır, kimse dokunamaz, karışamaz. Fakat o başkalarının hayatına dilediği gibi karışabilir. Haklarını elinden alabilir yahut kısıtlayabilir. Demokrasiden en iyi o anlar.
Kendi yaparsa olur, başkası yaparsa olmaz.
Güya tek adam yönetimine karşıdır. Başka bir tek adamı savunmakta yahut onun arkasına saklanmakta ise sakınca görmez. Bizim açımızdan çelişki, ona göre tutarlılık.
Kemal Sayar’ın Güven başlıklı kıymetli yazısından kısa bir iktibas yapalım: İnsan hakları, ‘benim neye hakkım var’ veya ‘ben ne yapabilirim’ sorularına cevap ararken; ‘ben neyi yapmalıyım’ veya ‘sorumluluklarım nelerdir’ sorularını es geçer. Galiba başkalarının bizim için ne yapması gerektiğine, bizim onlar için ne yapmamız gerektiğinden daha fazla odaklanıyoruz. (İtibar, 65)
Burada durarak söyleyelim: Biz evetten ziyade hayır diyoruz. Milleti hor gören zümrenin kibrine, hırsına ve şımarıklığına hayır. ‘Siz anlamazsınız’ diyenlere hayır. Hassasiyetlerimizi dikkate almayanlara hayır.
Öte yandan, ‘evet – hayır cephesi’ gibi kamplaşmayı keskinleştirecek tuhaf sınıflandırmalara da karşıyız. Hayır diyecek olanların terör örgütleriyle yan yana getirilmeye çalışılmasını hakkaniyetli bulmuyoruz. Bazıları bu minvalde sözler söylüyor maalesef.
Ülkemizde ilk defa seçim olmuyor, karar verilmiyor. Ayrışmayı derinleştirecek, öfkeyi kalıcı hale getirecek söylem ve davranışlardan uzak durmamız gerekiyor.
***
Mutlu azınlık niçin mutsuz görünüyor? Bu ülkede millete rağmen bir şey yapılamayacağı iyice anlaşılmıştır. Son on yılda iklim değişmiştir. Millet, büyük çoğunlukla, kadim yola tekrar girmiştir. Halk Partisi bile artık marjinal sayılır. ‘İlerde neler yaşanır’ kaygısına küçük bir ipucu olsun bu.
Anadolu Ajansı’nın hazırladığı yıllığa bakıyorum. (Yıllık 2016) 15 Temmuz işgal girişiminde şehadet mertebesine yükselen sadıkların isimleri veriliyor. Memleketi, doğum tarihi ve mesleği. Listeye göre: Dokuz öğrenci, üç kaynakçı, dört şoför, üç elektrikçi, beş mobilyacı, yirmi bir işçi, üç işçi emeklisi, kırk yedi serbest meslek, dokuz esnaf, altı emekli, iki kadrolu ve bir sözleşmeli imam, üç garson; ayrıca taksici, tornacı, ayakkabı ustası, marangoz, berber, tamirci, dekorasyoncu, muhasebeci, muhtar, satış elamanı, perdeci, tezgâhtar, kurye, öğretmen, aşçı, tesisatçı, seyyar satıcı, çaycı, tekstilci, kasap, matbaacı, kepçe operatörü, vinç operatörü, ev hanımı. Bir de hatırlatma yapalım: Vatan Size Minnettar listesinde yüksek oranda …