Namaz uğrunda ödenen bir bedelin öyküsü

Yazarlar
Abdullah Yıldız’ın Yeniakit gazetesindeki yazısı… Gecikmiş bir öykü bu; 28 Şubat’ın yirminci sene-i devriyesinde yazabildiğimiz gecikmiş bir öykü… Dokuz yaşında futbol hayatına...
EMOJİLE

Abdullah Yıldız’ın Yeniakit gazetesindeki yazısı…

Gecikmiş bir öykü bu; 28 Şubat’ın yirminci sene-i devriyesinde yazabildiğimiz gecikmiş bir öykü…

Dokuz yaşında futbol hayatına başlayıp, kabiliyeti kısa zamanda keşfedilerek sırasıyla üçüncü lig, ikinci lig ve nihayet birinci lig takımlarında top koşturan “Ramo”nun ibret dolu hikâyesi bu…

Yirmi iki yaşına kadar ‘nerde akşam, orda sabah’ türü bir hayat yaşayan futbolcu Ramo, 28 Şubat yasaklarının ağırlaştığı 1998’de Kur’an‘la, İslâm‘la ve namazla tanışır. Bizim kendisiyle tanışıklığımız da “Namaz Bir Tevhid Eylemi” kitabımız vesilesiyledir. Sıkı bir “namaz aşığı” olur ve namazlarını beş vakit düzenli olarak kılmaya başlar. Başlar ama bu durumu fark eden kulüp yöneticileri, onu sadece namaz kıldığı için süresiz kadro dışı bırakırlar…

Kadro dışı bırakılmadan önce, namaza başladığı ve arkadaşlarının da bunu bildiği son haftalarında ilginç bir olay yaşar bizim Ramo… Bir maçta kalecinin yumrukladığı topu önünde bulur; tam gol atmaya hazırlanırken top seker, o da topu eliyle düzeltip vuruşunu yaparak harika bir gol atar… Ve maçın hakemi orta sahayı gösterir… Fakat bizim Ramo, hakeme koşarak der ki:

“Hocam, bu gol sayılmamalı! Çünkü ben topu elimle düzelttim…”

“Ama ben görmedim” der hakem… Ramo üsteler: 

“Hocam, ben elimle düzelttim; bu gol olmamalı…”

Yan hakeme gidilir; o da görmediğini söyler… Ama Ramo’nun ısrarı ile gol iptal edilir…

Bu kez takım arkadaşları Ramo’nun üzerine yürürler ve ona hakarete başlarlar:

“Yahu sen ne biçim adamsın! Hakem ‘görmedim’ diyor, golü sayıyor, sen iptal için ısrar ediyorsun… Tam da puana ihtiyacımız var… İyi ki namaza başladın! İyi ki dinci oldun! Senin namazın mı sana emrediyor bunu!?…” Ramo onlara şu ibretlik cevabı verir:

“Evet! Kıldığım namaz, oyun da olsa bana dürüst olmamı ve yalan söylemememi emrediyor!…”

Dahası, maçta gol yiyip yenilgiye uğrayan takım arkadaşları, soyunma odasında onu tartaklamaya kalkışırlar ve “senin geçmişini biliyoruz” türü sözlü saldırılarını sürdürürler… Bu sataşmalara, üstat Necip Fazıl’ın şu sözleri ile cevap verir:

“Arkadaşlar! Ben geçmişimi temiz bir sayfaya yazdım ve buruşturup çöpe attım; onu da köpekler karıştırır…” Arkadaşlarının “Bize köpek mi diyorsun?!” sözlerine aldırmaz bile…

Birinci ligde oynadığı takımıyla ilişkisi kesilen Ramo, birkaç ay sonra bir üçüncü lig takımından teklif alır ve kabul eder. Bakar ki, takım kendisi gibi mağdurlardan oluşuyor. Ekip olarak öyle hırs yaparlar ki, o sezon namağlup şampiyon olurlar. Son maçı da kazanıp şampiyonluklarını ilan ederken hep beraber “şükür secdesine” kapanırlar… Secdeden kalktıklarında bir de ne görsünler! Polisler tüm takım arkadaşlarını tek tek tutukluyor… 

Jandarmaya teslim edilen Ramo ve takım arkadaşları Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılanırlar. Takım kapatılır, şampiyonluk iptal edilir ve tüm arkadaşlarının futbol lisansları yok sayılır… Askeri hâkimin şu sözü kulaklarında çınlar durur:

“Sizi bu dünyadan sileceğiz!…” Ramo’nun cevabı anlamlıdır:

“Bizi bu dünyadan silebilirsiniz!… Ama Allah var, Ahiret var! Yeter ki bizi Allah silmesin!…”

Ramo dört ay askeri cezaevinde yatar… Cezaevinde namaz kılmasını yasaklarlar; kılmaması için türlü engeller koyarlar… Bir ay boyunca namazlarını tuvaletlerde kılmak zorunda kalır… Yan koğuşta, komutan vurduğu için uzun cezalar almış, yaşı ilerlemiş bir madde bağımlısı ona sahip çıkar:

“Bana bakın lan!.. Bu çocuk namazlarını benim odamda kılacak ve kimse karışmayacak!..”

Ramo üç ay onun serdiği bezin üzerinde namazlarını özgürce kılar… Arada bir Ramo ile beraber namaz kılan bu garip adam, zeytin çekirdeklerinden ona güzel bir tespih de yapıp hediye eder…

Ramo’nun cezası biter ama çilesi bitmez… Kendisine asker kaçağı muamelesi yapılır ve on sekiz ay süren askerlik hayatında yine namaz yasakları ile karşılaşır… Askerken de bir ay cezaevinde yatar…

Ramo’nun hayat hikâyesi roman olsa yeridir… O, namaz uğruna ödediği bu bedelleri, şimdi bir imkâna dönüştürmeye çalışıyor ve eski çevresi üzerinden, kafe barlarda, meyhanelerde, kahvehanelerde, cemevlerinde İslâm’ın erdemlerini, “Arkadaşımız Hz. Muhammed”i (s.a), “Namazın manevi ilmihali”ni anlatıyor… Nice insanımızın alkolü bırakıp namaza başlamasına vesile oluyor…

Allah sa’yini meşkûr, amelini makbul, zenbini mağfur eylesin… Âmin…