Ahmet Taşgetiren’ın Star gazetesindeki yazısı…
“ S.Ş. 51 yaşında, Oflu bir çay işçisi. İsmailağa’ya mensup, klasik Saadet Partili. Çocuklarını ilkokula bile göndermemiş, MEB ile problem yaşamış, 13 yaşındaki kızı bile çarşaflı, hem fakir, hem mevkisi yok, istese de cemaate almazlar.
A.G. 45 yaşında, Göğüs Doçenti, Risale-i Nur’da 2014, 2015, 2017 diye geçen tercihleri esas alarak 2017’nin Gülen Hareketinin sonu olacağına inanan fanatik bir Nur talebesi. Doçent olma sürecinde cemaatin ciddi kazığını yemiş, tehdit edilmiş, 17-25 Aralık sonrası Rize RTE Tıp Fakültesi’nde cemaat aleyhine en fazla konuşan kişi.
E.A. 52 yaşında, 1983 yılından bu yana Gümüşhanevi dergahına mensup. 2012’de KTÜ’ye girmeye çalışırken cemaatin kazığını yedi. Cemaati destekleyen kayınpederiyle bile arası açıldı. 2013-2016 arası RTE Tıp Fakültesi dekanlığını yaptı, cemaatle ciddi mücadele etti ve pek çok kez tehdit edildi.
Bu üç isim de şu anda Rize L Tipi Cezaevinde ByLock iddiasıyla tutuklu.”
Bu bilgileri bana gönderen kişi de şu anda Rize L Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu bir profesör. Mesajının sonuna “Beni falanca kişiden sorabilirsiniz” diye bir not düşmüş. O kişiyi çok iyi tanıyorum, açtım sordum, “Ben onu 10 yıldır tanıyorum. O yapı ile ilgisinin olduğuna dair en küçük bir şüphe taşımadım” dedi.
***
Şu yürüyüş.
Nasıl bakmalı ona?
İktidarın küçümsemesi, medyada kimi köşelerin alaya almaları, yıpratmaya yönelmeleri tabii.
Ama bir toplumsal birikime tekabül etme amacı taşıdığını görmezden gelmemek gerekiyor.
“Adalet talebi.”
FETÖ büyük bela. 15 Temmuz ülkeye karşı cinayet teşebbüsü. 15 Temmuz’a gelirken yaşananlar FETÖ belasının başka yansıma türleri.
Kimse “FETÖ ile mücadele”nin akamete uğraması gibi bir tavır içine giremez.
Ancak bu mücadele ile “bağlantılı” alanlarda yaşananlar, bana göre CHP’nin tabii tabanının çok dışında bir toplumsal zemini “Adalet arayışı” içine sürüklemiş bulunuyor. Yukarıda verdiğim örnek bunun için ve benzeri binlerce örnekten birkaçı.
İsterseniz Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünü aşağılama eğilimi çerçevesinde “siyasal istismar” olarak görebilirsiniz. Ama istismarın da bir toplumsal karşılığının olması gerektiği açıktır. Zemini olmayan şeyin neyini istismar edeceksiniz?
CHP bugüne kadar Meclis’te muhalefet yaptı. Ve herkes bu muhalefetin hiçbir kıymet-i harbiyesinin bulunmadığı noktasında hem fikir. Hatta bizzat iktidar adına konuşanlar, “CHP muhalefetini Ak Parti için Allah’ın lütfu” olarak değerlendirdiler.
Yürüyüş farklı bir eylem türü.
“Adalet için”yürüyüş ise bir süredir dünya platformlarında “Türkiye’ye, Erdoğan’ın yönetim tarzına, hukuk ihlallerine yönelik sorgulamalar”a tekabül eden bir pankart.
Hatırlayalım, 11 Ekim 1998 Pazar. 28 Şubat’ın en civcivli günleri. “Özgürlükler İçin El ele” eylemi gerçekleşiyor. Bütün Türkiye, el ele tutuşuyor. Bence 28 Şubat’a karşı en sarsıcı eylem olmuştu o. Son derece barışçıl, milyonlarca insan katılmış ve tek kişinin burnu kanamamış. Ertesi günkü o günün merkez medyası, “Türkiye ayağa kalkmış gözaltına alınan kimse yok” diye haberlerle çıkıyor ve Pazartesi gecesi, polis harekete geçip, eylemde önde görünen yazarları, sivil toplum kuruluşu temsilcilerini evlerden topluyor. Toplananlar arasında eyleme Beyazıt Meydanı’nda katılan ve görüntülenen Dilipak ve ben de varım.
Demirel“Yollar yürümekle aşınmaz” demişti 1968’li yılların yol eylemleri için. Bazen umursamazlık, bazen demokrasi standardı olarak okundu bu söz.
Kılıçdaroğlu’nunki bir “Uzun yürüyüş.” Uzun yürüyüşlerin …
yazının devamını okumak için….