Abdullah Yıldız’ın Yeniakit gazetesindeki yazısı…
MAK Danışmanlık anket şirketi 12-18 Haziran tarihleri arasında “Türkiye’de toplumun dine ve dini değerlere bakışı” başlıklı bir anket yaptı. Sonuçlar doğrusu çok anlamlı. Bir kısmını görelim:
“Allah’ın varlığına, birliğine bizi yaratıp yaşattığına inanıyor musunuz?”sorusuna, araştırmaya katılanların yüzde 86›sı ‘Evet, inanıyorum’, derken; ‘Evet, Allah’ın sadece varlığına, bizi yarattığına inanıyorum ama her şeye karıştığını, karışacağını düşünmüyorum’ diyenlerin (Deist) oranı yüzde 6, ‘Allah’a inanmıyorum’ diyenler (Ateist) yüzde 4, kararsızlar yüzde 4.
“Meleklere inanıyor musunuz?” sorusuna yüzde 75 ‘Evet’ derken, ‘Hayır, gözümle görmediğim varlıklara inanmam’ diyenlerin oranı yüzde 15, cevap yok/kararsız yüzde 10.
“Kur’an-ı Kerim ve diğer kitapların vahiyle geldiğine inanıyor musunuz?”sorusuna yüzde 76 ‘Evet, inanıyorum’, yüzde 14 ‘inanmıyorum’ derken ‘kararsız’ yüzde 10.
“Peygamberlere inanıyor musunuz? Hz. Muhammed (s.a) sizin için her anlamda örnek alınacak rol model/örnek insan mıdır?” sorusuna yüzde 63 ‘Evet’ derken, yüzde 20 ‘Evet ama Hz. Muhammed (sa) her konuda örnek alınacak rol model/örnek değildir’ diyor, ‘inanmıyorum’ diyenlerse yüzde 9.
“Öldükten sonra dirileceğinize ve bu dünyada yaptıklarınızdan hesaba çekileceğinize inanıyor musunuz?” sorusuna yüzde 73 ‘Evet’, yüzde 10’u ‘Evet, ama hesaba çekilmeye inanmıyorum’ diyor…
“Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealini hiç okudunuz mu?” yüzde 17 ‘Evet’, yüzde 60 ‘Hayır’, yüzde 23 ‘görüş yok’; “Peygamberimizin (s.a) hayatını hiç okudunuz mu?” yüzde 23 ‘Evet’, yüzde 65 ‘Hayır’ yüzde 12 ‘görüş yok’; “İslam dini ile ilgili bilgileri daha çok hangi kaynaklardan öğreniyorsunuz?» Yüzde 30 ‘dini kitaplar’, yüzde 45 ‘internet’, yüzde 20 ‘birine sorarak’, yüzde 5 ‘görüş yok’ demiş.
Namazı beş vakit düzenli kılanlar yüzde 22, arada bir vakit-Cuma-teravih-bayram namazı kılanlar yüzde 26, arada Cuma-teravih-bayram namazı yüzde 24, hiç kılmayanlar yüzde 22, görüş yok yüzde 6.
Camiye zaman zaman vakit namazları dâhil gidenler yüzde 13, Cuma-Bayram-Kandil yüzde 32, bayramdan bayrama yüzde 12, hiç gitmeyenler yüzde 30, görüş yok yüzde 13.
Ramazan ayı boyunca oruç tutanlar yüzde 45, bir kısmında tutanlar yüzde 25, toplam yüzde 70.
Çok sık dua edenler yüzde 75, ara sıra dua edenler yüzde 10, toplam yüzde 85.
Bu anket sonuçları ne kadar gerçeği yansıtıyor, ayrı konu. Sonuçta anket. Ama halkımızın hâl-i pürmelâli ortada. Özellikle sahada-arazide olanlar, insanımızla konuşanlar için sürpriz değil bu…
Peki, bu sonuçlara bakarak, “Eyvah! Din elden gidiyor!” diye umutsuzluğa mı kapılmalı? Elbette hayır! Din’in sahibi şüphesiz Allah Teâlâ’dır ve Din’ini koruyacak olan da yine O’dur (Celle Celâlüh).
Ancak, bu topraklarda neredeyse son üç yüz yıl boyunca esen Batı-l rüzgârların insanımızdan İslâm ve maneviyat adına çok şeyleri alıp götürdüğü yaman bir hakikat. Son yıllarda sade vatandaşın ve özellikle de gençlerin İslâm, Allah, Kur’ân, peygamber, namaz… hakkında kafalarını karıştıran, zihin dünyalarını altüst eden medyatik şeytani operasyonların oldukça etkili olduğu da ayan-beyan görülüyor. Buna bir de medyada, sosyal medyada arz-ı endam edip her biri ayrı telden çalan, kendi indî din algılarını, kendi ifrat ya da tefrit dinî görüşlerini adeta “işte gerçek İslâm bu!” diye sunan, diğer dinî anlayışları ise “küfür”, “şirk”, “sapkınlık”, “zındıklık”… ile itham etmekte hiç tereddüt etmeyen ekran müdavimlerini, klavye mücahitlerini vb. eklerseniz, bu sonuçlara şaşırmamak gerekir…
Vakıa şu ki, Müslümanlar olarak İslâm’ıdoğru temsil ve tebliğ edemiyoruz. Şeytana ve şeytanî güç odaklarına, ‘neden İslâm’ı kötülüyorsunuz?’, ‘neden İslâm hakkında insanları yanıltıyorsunuz?’ deme hakkımız var mı? Sonuçta ins ve cin şeytanları görevlerini yapıyorlar ve medyayı da çok iyi kullanıyorlar. Ya biz… Biz ne yapıyoruz Allah aşkına! Birbirimizi suçlamak yerine dönüp kendimize bakalım! Sahada ne kadar varız? İnsanımızın kalbine ne kadar dokunuyoruz? Halka İslâm’ı mı anlatıyoruz, yoksa “kendi İslâm’ımızı” mı? İnsanları “Allah’a” mı çağırıyoruz, “kendimize” mi?
Bayram biterken, şapkalarımızı önümüze koyup düşünerek çözüm bulmazamanı!
“Oturanlardan” değil, “ayağa kalkıp cehd ü gayret gösterenlerden” olma zamanı!