Hazırlayan: Gülay Gümüş
Hatırlar mısınız bilmem, küçükken kâğıtları katlar, makasla el ele tutuşmuş adamlar keserdik. Biraz daha yeteneklilerimiz, adamların yanında çiçekler bile yapardı… Kaat’ı sanatını araştırırken o günleri hatırladım birden. Bizim çocuk yaşta yaptığımız o küçük adamlar, meğer geleneksel süsleme sanatlarımızdan Kaat’ı’nın ilkel versiyonlarıymış.
Kaat’ı, günümüzde unutulmaya yüz tutmuş, neredeyse adı bile bilinmeyen geleneksel tasvir sanatlarımızdan biri. Kâğıt oyma sanatı olarak da tanımlanan Kaat’ı, Sanat Ansiklopedisi adlı eserde, Celal Esad Arseven tarafından şöyle tanımlanıyor:
"Bir kağıt veya deri üzerindeki yazıyı, motifi, bir kalemtıraşla kesip çıkararak içi oyulmuş olan parçayı veya çıkan parçayı diğer bir kağıt, bir deri veya bir cam üzerine yapıştırmak suretiyle vücuda getirilen işler.
Bu şekil kesilip çıkartıldığı vakit içleri boş kalan kağıt kısmına dişi, çıkan yazı ve şekle de erkek denir ki, bu erkek veya dişi şekiller ayrı ayrı bir satha yapıştırılarak muhtelif iki levha vücuda getirilebilir. Deriden yapılan Kaat’ı işleri de vardır. Gerek deriden ve gerek kağıttan yapılan işlere mukatta denildiği gibi, bunları yapanlara katta (çoğulu kat’taan) denir.”
KAAT’I SANATININ EN GÜZEL ÖRNEKLERİNİ GÖRMEK İÇİN TIKLAYIN!
Kaat’ı sanatının kâğıt üzerindeki en eski örneklerine İran’da rastlanmıştır, fakat bu sanatın Çinliler tarafından bulunduğunu söylenir. Kağıdı Çinliler bulduğuna göre kağıttan oyma motif ve figürlerle resim yapma sanatının Çin’de ortaya çıkmış olması ve bu sanat dalının Çinlilerin de geleneksel sanatı olması mümkün.
Kaat’ı sanatı, 16. Yüzyılın başlarından itibaren Osmanlılar tarafından yaygın bir şekilde kullanılmış ve Türk Kaat’ı eserleri eşsiz bir gelişim sergilemiştir. Özellikle I. Süleyman döneminde (1520 – 1566) neredeyse tezhip kadar yaygın bir şekilde kitap süslemeciliğinde kullanılır. Dolayısıyla tezhip sanatının motif zenginliği ve zaman içindeki evrimi Kaat’ı sanatına da yansımıştır.