Umre’ye 2009’da 180 bin, 2010’da 278 bin kişi gitmeyi talep ederken, başvuru sayısı bu yıl 400 bini aştı.
Umre için Diyanet İşleri Başkanlığı ile acentelere yapılan umre başvurularında artış yaşanıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı yoluyla umreye 2009’da 95 bin 570 kişi gitti. Aynı yıl acentelere yapılan başvuru ise 85 bin 361 oldu.
Kutsal topraklara umre için gitmek isteyenlerin 2010’da Başkanlık yoluyla yaptıkları başvuru sayısı 145 bin 123, 2011’de ise 176 bin 985’i buldu. Acenteler yoluyla 2010’da başvuruların sayısı ise 133 bin 431 olurken, 2011’de ise 234 bin 490’a ulaştı.
Geçen yıl başkanlık ve acentelerin toplam sayısı 278 bin 554’ü bulurken, bu yıl kutsal toprakları ziyaret etmek isteyenlerin toplam sayısı 411 bin 475 oldu.
TÜRSAB ÜYESİ ACENTELERE DE YOĞUN BAŞVURU VAR
Öte yandan, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy TÜRSAB üyesi 102 seyahat acentesiyle geçen yıl ramazan ayında 27 bin 888 kişinin umreye gittiğini, bu sayının bu ramazanda 29 bin 775’e ulaşacağını, bugün itibariyle de 27 bin 108 kişinin umre için kutsal topraklarda bulunduğunu bildirdi.
Geçen yıl birliğe üye seyahat acenteleriyle umre seyahati gerçekleştirenlerin dönem boyu toplam sayısının 133 bin 705 olduğunu anlatan Ulusoy, bu sayının 2011 yılı itibariyle 233 bin 551’e ulaştığını ifade etti.
İnanç turizminin oldukça kapsamlı, Kültür ve Turizm Bakanlığının üzerinde titizlikle durduğu, TÜRSAB’ın da çeşitli girişim ve etkinliklerle katılımda bulunduğu ayrıntılı bir konu olduğunu anlatan Ulusoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Bu turizm kolu kapsamında daha çok ülkemiz incoming turizmi odaklı çalışılmakla birlikte aslında çok çeşitliliğe sahip bir konudur. Hac ve umre konuları ise haiz olduğu özellikler sebebiyle ayrı bir yaklaşım gerektirdiğinden, genel inanç turizmi kapsamı dışında ayrı bir konu olarak değerlendirilmekte ve buna ilişkin çeşitli mevzuatlar ve her yıl yeniden oluşturulan organizasyon yapısı bulunmaktadır.
Ülkemizin Ortadoğu ülkeleri üzerindeki yüksek düzeyde bulunan itibarı daha çok hac ve umre turizmi üzerinde görülmekte ve bu durum ülkemiz lehine yaklaşım getirmektedir. Örnek olarak hacda Suudi yerel yönetimlerin düzenlediği organizasyonda hacılar kıtalara veya büyük coğrafi bölgelere göre tahsisat yapmasına rağmen, ülkemize has ayrı düzenlemeler ve hatta sadece ülkemiz hacılarının kullanabileceği tahsisli özel yol güzergahı dibi ayrıcalıklar verilmektedir.”
Ortadoğu ülkelerinden Türkiye’ye gelen ziyaretçilerin inanç turizmi kapsamındaki yaklaşımlarının ise henüz arzu edilen seviyeye ulaşmadığına değinen Ulusoy, ”İnanç turizmine yaklaşım biçimi, kültürden kültüre farklılıklar göstermektedir. Batılı ülke ziyaretçilerin ve ülkemiz insanının çok sevdiği ve rağbet ettiği kutsal mekanlar, Ortadoğu ülkelerinden gelen turistler açısından istenen ölçüde çekici bulunmamaktadır” dedi.
Ulusoy, TÜRSAB’ın her yıl düzenli olarak, Diyanet İşleri Başkanlığının da katılımı ile İnanç Turizmi Sempozyumu, İnanç Turizm Günleri ve benzeri etkinlikler düzenlediğini ve buna ilişkin kitaplar ve çeşitli yayınlar hazırladığını anlattı.
”DİN TURİZMİNE GÜVENSİZLİK ORTADAN KALKTI”
Son yıllarda meydana gelen talep artışlarının, başta TÜRSAB’ın Bakanlıklararası Hac ve Umre Kurulu’na asil üye kabul edildiği 2005 yılından itibaren doğrudan sektör üzerinde yönlendirici ve idare edici bir konuma gelmesinden sonra olduğunu belirten Ulusoy, şunları ifade etti:
”Birliğimizin, ülkemizde uygulanan yasa ve yönetmelikler kapsamında ve meslek örgütü sıfatı çerçevesinde meslek ahlakını korumaya yönelik ciddi duruşu ve çalışmaları, kamuoyunda eskiden beri süregelen din turizmine yönelik güvensizliği ortadan kaldırmıştır. Bu konuda profesyonel acente ve kadroların etkinlik göstermesinin sağlanması ile kurulan denetim mekanizmaları sayesinde, gerek Türkiye gerekse Suudi Arabistan Krallığı ayağında yürütülen hac ve umre organizasyonları yakından takip edilerek başta tüketici haklarının korunması olmak üzere ülkemizin itibarına yakışır organizasyonlar düzenlenmesi sağlanmıştır. Önceleri sadece yüksek gelirli kesimin gidebildiği umre ve hac seferleri, ülkemizde son yıllarda meydana gelen iktisadi ve siyasi istikrara paralel olarak gelir seviyesindeki artış sayesinde artık her kesimden ve gelir seviyesinden insanın rağbet edebildiği bir seyahat biçimi haline gelmiştir.”
VATANDAŞ PROFİLİNDEKİ DEĞİŞİM
Umreye giden vatandaşların profilinde ciddi değişiklikler olduğunu ifade eden Ulusoy, ”Önceki dönemlerde hac maliyetlerinin ülkemiz milli gelir şartlarına göre yüksek olması sebebiyle umre yolcuları daha çok kırsal kesimden insanların hac yerine rağbet ettikleri, düşük hizmet standardı ve profesyonel olmaktan uzak düzenleme biçimine sahip olan bir seyahatti. Ancak son yıllarda, yukarıda belirtilen koşulların gerçekleşmesiyle umre seyahatine olan talep artışıyla beraber, TÜRSAB’ın yönlendirme ve ısrarları sonucu seyahat acentelerinin sürekli yükselttiği hizmet seviyesi olumlu yönde büyük bir artış göstermiştir. Eski tarz koğuş sistemi odaların kullanıldığı binalar yerine, yıldızlı otellerde müstakil oda düzenine geçilmiş ve bu arz ilişkisine paralel olarak talep neredeyse tamamen değişmiştir. Artık eğitim düzeyi yüksek ve şehir kesiminden insanlarımız da umre seyahatine rağbet etmekte, kırsal kesimden gelenlerin sayısının ise azalmadığı gözlemlenmektedir.”
”UMRE SEYAHATİ TALEBİ 230 BİNİ GEÇİYOR”
2005 yılından önce ancak 20-30 bin civarında görülen umre seyahati talebinin, günümüzde 230 bini geçtiğini anlatan Ulusoy, ayrıca tüketici profilinde meydana gelen bu değişiklik sebebiyle internet ortamında umre seyahati sunan acentelerin sayısında artışlar olduğunu, buna paralel olarak müşterilerin çevrimiçi satın alma eğilimlerinin arttığını dile getirdi.
Profil değişikliğinden ötürü görülen bir başka ilginç neticenin ise eskiden az da olsa meydana gelen sözlü ve sade yöntemlerle yazılı şikayetlerin günümüzde daha çok avukat aracılığıyla hukuksal bir zemine yönelmesi olduğunu ifade eden Ulusoy, ”Artık vatandaşlarımız tüketici hakları konusunda son derece bilinçli bir duruma gelmiştir. Her halükarda, bireysel şikayet başvurusuyla gelen vatandaşlarımız için birliğimiz bünyesinde bulunan ‘Hukuk Bölümü’ profesyonel kadromuz aracılığı ile takip edilip, gerektiğinde acentelere idari ve maddi müeyyidelerin uygulanması sağlanmıştır” dedi.
Birlik olarak vatandaşların öncelikle sağlık, güvenlik, huzur ve konfor koşulları içerisinde ve özellikle de Türkiye’nin itibarına yakışır bir şekilde disiplinli ve organize, aynı zamanda yüksek standartlarda ve örnek teşkil edebilecek bir şekilde bu seyahatlerini gerçekleştirmelerinin sağlanmasının temel hedefleri olduğunu söyleyen Ulusoy, bununla beraber seyahat acentelerinin düzenledikleri umre ve hac seferlerinde meydana gelen kalite artışlarının, göz ardı edilemeyecek bir niteliğe eriştiğini belirtti.
Umre organizasyonuna katılmanın bir kişiye maliyetiyle ilgili bilgi veren Ulusoy, ”Tur bedeli maliyeti, başta uçak bileti klasmanı ve havayolu, otel tipi, kalınacak süre ve acentenin sunduğu hizmetler başta olmak üzere pek çok etken sebebiyle değişkendir. Tur bedelleri çoğunlukla 700 avrodan başlamakta ve 6 bin 300 avro gibi rakamlara ulaşmaktadır. Ancak çoğunlukla tercih edilen skalanın 800 avro ile 1200 avro arasında olduğu göze çarpmaktadır” dedi.
AA