İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Refik Korkusuz, Kabe’de yapılması planlanan düzenleme konusunda Suudi Arabistan devletinin yaklaşık bir ay önce tarihi eserleri koruma kurulu kurduğunu, kurul üyelerinin atamasının da Kral Abdullah bin Abdül Aziz tarafından yapıldığını belirterek, ‘Bütün tarihi eserlere olduğu gibi bu revaklara da büyük ölçüde önem vereceklerini ve bu kurulun bu konuda çalışma yapacağını umuyorum’ dedi.
İmam Muhammed İbn Suud Üniversitesi Hukuk Bilimleri Enstitüsünde de misafir öğretim üyesi olan Korkusuz, Kabe’de yapılması planlanan düzenleme kapsamında Osmanlı revaklarının yıkılacağı tartışmalarına iliş kin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Osmanlı döneminde Kabe’nin çevresine yapılan revakların bir sınır oluşturduğunu söyledi.
Korkusuz, "Oradan itibaren içeri girenler, ‘Kabe’nin haremine girdim’ ifadesini kullanmaya başlamıştır. O günden sonra bu şekilde bir harem oluşmuştur, yani Kabe’nin harem sınırı. Harem kelimesinden kasıt da bugünkü anlamıyla kampüs, yani yerleşkenin başlangıcı orası kabul edilmiş" diye konuştu.
Her dönemde revakların yapıldığına işarete eden Korkusuz, "Selçuklularda da Abbasilerde de revaklar yapılmış, yıkılmış. Unutmayalım, Kabe onlarca kez tamirat görmüş bir yer. Her aşamada yıkılan, zarar gören yerlerin yeniden yapılmaları veya en azından restore edilmesi gayet tabiidir" dedi.
Korkusuz, revakların insanları güneşten koruma gibi bir özelliğinin de bulunduğunu ifade ederek, "Bugün de Türk hacılarının önemli bir kısmı oraya gittiği zaman o revakların altında dinleniyor" diye konuştu.
Suudi Arabistan’ın Türkiye’nin dost ve kardeş ülkesi olduğunu, İslam aleminin kalbi kabul edilen iki Harem-i Şerif’in de idarecisinin bu ülke olduğunu aktaran Korkusuz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Suudi Arabistan devleti, yaklaşık bir ay önce tarihi eserleri koruma kurulu kurdu. Kurul üyelerini de Suudi Arabistan kralı atadı. Atamanın en üst düzeyde gerçekleşmesi konuya önem verdiklerini gösteriyor. Arap basınından takip ettiğim kadarıyla özellikle tarihi eserlere karşı bir koruma insiyakının varlığı anlaşılıyor. Bu anlamda eski eserleri koruma kurulunun kurulmuş olması ve alanında çok yetkin olduğu bilinen uzmanların bu kurula atanmış olmasını da dikkat alarak bütün tarihi eserlere olduğu gibi bu revaklara da büyük ölçüde önem vereceklerini ve bu kurulun bu konuda çalışma yapacağını umuyorum. Bu revakların kolay kolay, hemen sökülüp atılacak cinsten olmadığını ve bu konuda en uygun kararın verileceğini düşünüyorum."
"Revaklar oraya yakışıyor"
Korkusuz, revakların yerinde korunması veya Türkiye’ye getirilmesi konusunda farklı görüşlerin olduğunun hatırlatılması üzerine, "O revaklar oraya yakışıyor. Türkiye’ye getirilmesi bana sıcak gelmiyor" dedi.
İnsanların tarihi eserlere sahip çıkmasının ve bunların korunmasını istemesinin haklı bir talep olduğunu dile getiren Korkusuz, şunları kaydetti:
"Bunu başkasından bekleyenlerin kendi ülkelerinde de tarihi eserlere sahip çıkması lazım. Kaç tane Osmanlı eserine sahip çıktık? Edirne’de 300’e yakın Osmanlı camisi ve eseri olduğu söyleniyor. Şimdi kaç tanesi var orada? Selimiye Camisi’nin çevresindeki birkaç eserin dışında ben Edirne’de böyle bir ruh izlemedim, öyle bir hava alamadım. Aynı şekilde Osmanlı’ya başkentlik yapmış Bursa’da Osmanlı’nın eserlerinde koca koca gökdelenler var. İstanbul’da tarihi yarımadanın altı tamamen tarihi eser. Üstünde koca koca biçimsiz binalar var, tamamen rant amaçlı yapılan binalar var.
Kendi sorumluluk alanımızda bulunan yerleri korumamız, kollamamız ve bunları gelecek nesillere miras olarak bırakmamız gerekmektedir. Bu anlamda ortaya çıkan revakları koruma arzusunu saygıyla karşılıyorum. Bunun aynı zamanda ülkemizde onlarca, yüzlerce örneği bulunan medeniyetin sembolü konumundaki tarihi eserler için de geçerli olması gerektiğini düşünüyorum. Sadece Osmanlı için söylemiyorum, Selçuklu ve hatta Bizans medeniyetine ait olan tarihi eserleri de korumamız gerektiğini düşünüyorum."
AA