İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., özellikle ramazan ayında ve bayramlarda ziyaretçi akınına uğrayan İstanbul’un 100 meşhur türbesini bir kitapta topladı.
Milat gazetesi’nde yer alan habere göre, İstanbul’da bulunan beş yüzü aşkın türbeden seçilenler arasında, İstanbul kuşatması sırasında şehit olan Ebu Eyyüb el-Ensari Türbesi, İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmed Türbesi, kanunlara bağlılığıyla bilinen Kanuni Sultan Süleyman Türbesi, İstanbul’a çok sayıda vakıf eser bırakan Hürrem Sultan Türbesi, mimaride yeni bir çığır açan Mimar Sinan Türbesi, İznik çinileriyle bezenmiş I. Ahmed Türbesi, Vefa semtinin isim babası olan Ebul Vefa Hazretleri’nin Türbesi, İstanbul velilerinden Aziz Mahmud Hüdai Türbesi, Osmanlı’nın fethine öncülük etmiş dervişlerden Karaca Ahmed Türbesi bulunuyor.
İSTANBUL’DA İZ BIRAKANLARIN SON DURAKLARI
İstanbul’un 100 Türbesi adlı kitapta yer alan türbeler, Sur içi (Fatih), Eyüp, Beyoğlu-Beşiktaş ve Üsküdar olmak üzere dört başlık altında toplandı. Bu başlıklar altında İstanbul’da iz bırakmış padişahlara, hanedan mensuplarına, velilere ve devlet adamlarına ait türbelerin tarihçeleri, plan düzenlemeleri, biçim ve süsleme özellikleri anlatılıyor.
EYÜP SULTAN TÜRBESİ
İstanbul’da en çok ziyaret edilen ve hatırasına en çok hürmet edilen türbe, Eyüp Sultan Türbesi’dir. Türk toplum ve devlet hayatında tarih boyunca büyük yeri ve önemi olmuştur. Zira Osmanlı padişahları tahta çıkışlarında Eyüp Sultan’da kılıç kuşanmışlardır. Öyle ki, Eyüp Sultan’a yakın gömülmek bile kutsal bir amaç olmuştur. Bu gün de, Türkiye’de en çok ziyaret edilen türbe, Eyüp Sultan Türbesi’dir.
FATİH’İN VEFATINDAN SONRA KİLİSE ÇANLARI ÜÇ GÜN ÇALDI
Fatih Sultan Mehmet, İtalya seferine çıkmak için hazırlıklarını yapmış, seferden kimse şüphelenmesin diye ordugâhını Gebze’de kurmuştu. O sırada Fatih’in özel doktoru padişaha her gün azar azar zehir veriyordu. Dozu gittikçe artırılan zehirle padişahın ciğerleri parçalanmış, İtalya seferi öncesi kurulan ordugâhta, 3 Mayıs 1481’de ölmüştü. Ölüm haberi, ordunun morali bozulmasın diye gizlendi. Fatih’in oğulları Şehzade Bayezıd ve Cem’in ordugâha varması beklendi. İlk gelen Bayezid oldu. Naaşı oğlu nezaretinde İstanbul’a nakledildi. 21 Mayıs 1481’de de Fatih Camii’nin güneyindeki avluya defnedildi. Ondan sonra gelen Osmanlı sultanları, Eyüp’te kılıç kuşandıktan sonra Fatih’in türbesini ziyaret ettiler. Fatih’in ölümünün ardından Papa, tüm kilise çanlarını üç gün boyunca çaldırmıştı.
1766 yılındaki depremde cami ile birlikte yıkılan türbe, bir yıl sonra III. Mustafa tarafından tekrar inşa ettirilmiştir. Türbenin mimarı Mehmed Tahir Ağa’dır. Türbede Fatih Sultan Mehmed tek başına yatmaktadır. 1782 yılındaki Cibali yangınında türbe, içindeki sanduka ve eşyalarla birlikte yanmış, I. Abdülhamid tarafından tamir ettirilmiştir. Türbeye konulan yeni sanduka üzerine Kâbe örtüsü örtülmüştür.
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN VE HÜRREM SULTAN TÜRBELERİ YAN YANA
Kanuni Sultan Süleyman’ın Mimar Sinan’a yaptırdığı ve 1557 yılında törenle açılan Süleymaniye Camii ve Külliyesi, İstanbul’un Haliç’e bakan üçüncü tepesinde yer alır.
Caminin arkasındaysa 46 yıllık saltanatından sonra 6 Eylül 1566 yılında vefat eden Kanuni Sultan Süleyman ve eşi Hürrem Sultan’ın türbeleri vardır. Kanuni’nin türbesinde yedi, Hürrem Sultan’ın türbesindeyse üç sanduka bulunur.
CAĞALOĞLU’NDA 3 PADİŞAH
II. Mahmud 1839 yılında ölünce, yerine geçen oğlu Abdülmecid, Divanyolu’nda babası için Mimar Ohannes Balyan’a Cağaloğlu’nda bir türbe yaptırdı. Türbede II. Mahmud’tan başka Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamid de gömülüdür. Hanedana mensup 17 sandukanın bulunduğu türbenin solundaki ek binada, bu üç sultanın eşleri yatar. Etrafı yüksek bahçe duvarlarıyla çevrili türbenin bahçesinde Said Halim Paşa, Muallim Naci ve Ziya Gökalp gibi devlet adamları da bulunuyor.
BOĞAZ’IN MANEVİ BEKÇİLERİ
Denizciler İstanbul Boğazı’nın dört manevi bekçisi olduğuna inanır. Bunlar Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdai, Beykoz’da Hz. Yuşa, Sarıyer’de Telli Baba ve Beşiktaş’ta Yahya Efendi’dir.
AZİZ MAHMUT HÜDAİ
Aziz Mahmut Hüdai türbesi Üsküdar’da Doğancılar semtinde bulunuyor. Celveti tarikatının kurucusu olan Aziz Mahmud Hüdai’nin “ben öldükten sonra mezarımı ziyaret edenlerin ölümü denizden olmasın ve duaları kabul olsun” şeklinde dua ettiğine dair inanç nedeniyle kendi adını taşıyan külliyesinin içinde yer alan türbesi halkın sıkça ziyaret ettiği bir mekandır. Türbeye ulaşım çok kolay olduğu için çok sayıda ziyaretçi Aziz Mahmut Hüdai Türbesi’nde dua ederek, çeşitli dileklerde bulunur.
YAHYA EFENDİ
Yahya Efendi türbesi, Beşiktaş’ta Yıldız Parkı’nın yanında, Yahya Efendi çıkmazındadır. Yahya Efendi aslen Amasyalı olmasına rağmen ‘Şamlı Ömer Efendi’ diye bilinilir. Uzun yıllar kadılık yapan Yahya Efendi, Kanuni Sultan Süleyman’ın süt kardeşidir (Yahya Efendi’nin annesi Afife Hanım, Kanuni’yi emzirmiştir).
16. yüzyılın alim ve mutasavvıflarından Yahya Efendi, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın danıştığı büyük velilerdendir. 1570 tarihli türbenin mimarı Sinan’dır. Kitabesi yoktur. Türbede sedef kakmalı şebekelerle çevrelenmiş on bir sanduka vardır. Şeyh Yahya Efendi’nin yanı sıra, Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Raziye Sultan, oğlu İbrahim Efendi, annesi Afife Hatun, Sultan II. Abdülhamid’in kızı Hatice Sultan ve oğlu Bedreddin Efendi, Şeyh Mehmed Nuri Şemseddin Efendi, Şeyh Hasan Efendi, Şeyh Yahya Efendi’nin küçük oğlu Şeyh Ali Efendi, Derviş Ali, Yahya Efendi’nin eşi Şerife Hatun da burada yatmaktadır.
HZ. YÛŞÂ
İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerdendir. Musa Aleyhisselam’dan sonra gönderilmiştir. Musa Aleyhisselamın yeğeni veya vekiliydi. İsmi Yûşâ olup, Hıristiyanlar Yeşû diyorlar. Yusuf Aleyhisselamın neslinden gelen Nûn’un oğludur. Annesinin Musa Aleyhisselamın kızkardeşi olduğu söylenmektedir. Yûşâ Aleyhisselâm’ın, Musa Aleyhisselam’a bildirilen dinin esaslarını insanlara tebliğ ettiği bilinmektedir.
Bir rivayete göre Beykozdaki “Yuşa tepesinde”, bir başka rivayete göre Gaziantep ve Halep arasında, bir başkasına göre de Filistin’de gömülüdür.
Ahmed Bin Hanbel’in “ Müsned ”inde bildirdiği hadis-i şerifte; ”Güneş hiçbir kimse için batmaktan alıkonulmaz. Ancak beyt-i mukaddesi fethetmek için gittiği gecelerden birinde Yûşâ Aleyhisselâm için batmaktan alıkonuldu” denmektedir.