Gizem Gül’ün üç aylar röportajı
Üç Aylar Ramazan’ın müjdecisidir. Peki Üç Aylarımızı nasıl değerlendirmeliyiz, Peygamberimiz bu aylarda neler yapmış, çocuklara Üç Aylar nasıl sevdirilmeli? Bu konuları İlahiyatçı yazar Ahmet Bulut ile konuştuk…
Peygamber Efendimiz Üç Aylar ve Üç Aylar içindeki kandil gecelerini nasıl değerlendirmiştir?
Peygamber Efendimizin Üç Aylarda ibadetlerini sıklaştırdığını özellikle orucu arttırdığını görüyoruz. Oruçta nefsi dünyevileşmeden kurtaracak en güzel ilaçtır. Dolayısıyla bu Üç Aylara mahsus Peygamber Efendimizin yaptığı ibadetlerden net olarak orucu söyleyebiliriz. Ancak sadece bu gecelere has ekstra bir ibadet yok. Elmalılı Hamdi Yazır Hocanın tefsirinde okumuştum mesela Beraat gecesine mahsus 100 rekat ikişer rekatta bir selam verilerek kılınan nafile namazdan bahsetmişti. Bununla ilgili hem dünyaya hem ahirete yönelik müjdelere var tefsirde.
Fakat Efendimizin duasından yola çıkarak kendimize şöyle bir ders çıkarabiliriz. “Ya Rabbi Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a kavuştur” dedi ya, niye Ramazan’a ulaşmayı hedefliyor bu soruya cevap arayabiliriz. Ramazan ayını diğer aylardan farklı kılan nedir, Kadir gecesidir. Biliyoruz ki; bin aydan hayırlıdır, deniyor.
KADİR GECESİ KURAN’IN DOĞUM AYIDIR
Yani 83 sene 4 aya tekabül ediyor ki bir ömüre bedel. Kadir gecesi neden bu kadar önemli çünkü o gece Kuran nazil olmaya başlamış. Kuran’ın doğum ayıdır Ramazan. Kadir gecesi de Kuran’ın doğum gecesidir. Kuran indiği geceyi bir ömüre bedel kılmış. Peygamber Efendimiz de Kuran’ın doğum ayına kavuşmayı Rabb’inden diliyor, kim Ramazan ayına kavuşur da kedini Rabbine bağışlatamazsa burnu yerde sürtünsün” diye de Cebrail Aleyhisselam dua etmiş Peygamberimiz amin demiş.
Demek bir insan Ramazan’a kavuşur da kendini affettiremezse büyük bir felaketle karşı karşıya kalıyor. Peki Ramazan’ı bu kadar köklü kılan neymiş, Kuran’ın doğum gecesiymiş. Peki Ramazan indiği geceyi bu kadar mübarek kılıyorsa, Kuran bizim hayatımıza inerse bizi ne kadar mübarek kılar? Bizi ne kadar değerli kılar? Mesela Kuran’ın nazil olduğu Ahmet Bulut ile Kuran’ın nazil olmadığı Ahmet Bulut arasında ne kadar fark olur? Bu soruya cevap bulmamız gerekiyor.
KURAN’I GERÇEKTEN ANLIYOR MUYUZ?
İkincisi, Kuran bana nazil oldu mu diye ona bakacağız. Peki bunun en açık göstergesi nedir? Bir; hayat kitabımız Kuran’ Rabbimizin bize gönderdiği gibi okumasını biliyor muyuz? Okumak nedir, anlamaktır. İki; Kuran’ı anlamak için hiç değilse bir meal okuduk mu? Ey Kuran ayına kavuşmayı dileyen bizler, Kuran’ı anlamak için bir defa okumadıkysak Kur’an bize nasıl inecek? Üç; anlamaktan murat nedir, yaşamaktır. Kuran niçin gönderilmiştir? Kılavuz olsun yaşansın diye. Kuran insanın yaşam kılavudur. Peki okumadan, anlamadan nasıl yaşayacağız?
Okuduk, anlamaya çalışmadık ve yaşayamadık. Rabbimiz de buyuru ki, Zuhur suresinin 44. ayetinde, ileride hepiniz bu kitaba uymadığınızdan hesaba çekileceksiniz. Peki okumadığımız, anlamadığımız bir kitaptan yarın nasıl bir hesap vereceğiz. İşte bu mübarek günler ve geceler bizim bu sorulara cevap aramamıza vesile oluyor.
Biraz önce Peygamber Efendimizin bu aylarda orucu artırdığınız söylediniz. Bu aylarda oruç tutmak neden önemli?
Ramazan haricinde tutulan oruçlar Efendimizin armağanıdır bize. Bir ay Ramazan orucu farz kılınmış onun dışındakiler Efendimizin sünnetidir.
Oruç bizi nefsin ve şeytanın tuzağından koruyan, kollaya bir kalkan olduğu için, Efendimiz de “sizin en büyük düşmanınız nefsinizdir” diye buyurduğu için, en büyük düşmanımızın tuzağından kurtulmanın yolu oruçtur.
ORUÇ İNSANI NEFSİNİN ŞERRİNDEN KORUR
İlahlaşacak kadar azgınlaşmış nefsimizin şerrinden kurtulmanın yolu oruçtan geçtiğinden ötürü oruç tutmamız gerekiyor. Bunu başarırsak kendimize iyilik etmiş oluruz.
Oruç tutanlar ile tutmayanlar arasındaki farkı da çok net görebiliriz. Oruç tutan insan, nefsin esaretindne kurtulur, namazlarını vaktinde kımaya başlar, duaları ve ibadetleri daha içten olur, aç ve açıkta olan insanları olan gözetir çünkü onların halleriyle hallenmiş olur. Tespitlerde bulunulmuş, Ramazan ayında suç oranlarınca ciddi bir düşüş var. Ama biz faydalarından ve hikmetlerinden dolayı değil Allah emrettiği için Rasullallah (sav) buna tutunduğundan dolayı tutarız.
Peki Mübarek Üç Ayları nasıl değerlendirmeliyiz?
Öncelikler Kuran okuyacağız, anlamaya çalışacağız ve okuduğumuz, anladığımız şeyi hayatımıza uygulamaya çalışacağız. Kuran bir entelektüel birikim kitabı değil. Kuran tüm insanlığa hayat kitabı olarak gönderilmiş. Birnici vazifemiz bu, Kuran’ı okuyacağız, anlayacağız, yaşayacağız. İkincisi namazlarımızı vaktinde, mümkün olduğunca cemaatle kılacağız.
Üç, dilimizi zikrullah ile meşgul edeceğiz. Çok zikir edeceğiz. “La ilahe illallah muhammeden resulullah, allahümme salli ala muhammed ve ala ali muhammed, subhanallahi ve bihamdihi ve subhanallahil azim” gibi Sevgili Peygamberimizin yaptığı ve bizlere tavsiye ettiği bu zikirleri hiç değilse günde yüz defa, “estağfurullah” demeli, 100 defa “La ilahe illallah muhammeden resulullah” demeli, yüzde defa “allahümme salli ala muhammed” demeli, yüz defa İhlas suresini besmele ile okumalı, 500 defa da “Allah” diye zikirde bulunulmalı, dilimizi zikre alıştırmalı.
Bunun dışında gönül yapmak çok büyük sevaptır. Suriye’de ciddi sıkıntılar var, ordan ülkemize gelen kardeşlerimiz var, Çeçenistan’dan gelenler var, kendi ülkemiz içinde aç ve açıkta olanlar var. Bu kardeşlerimizin birinin elinden tutmak, kardeş aile edinip onların ihtiyaçlarını giderebilmek Rabbimizin çok hoşuna gidecek bir ameldir.
İYİLİĞİ EMREDELİM, KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRALIM
Evimizi ve soframızı başka insanlara açmalıyız. En hayırlı amel gönül yapmaksa en hayırlı sofrada ne kadar çok el uzanıyorsa o sofraya odur.
İyiliği emrederek kötülükten sakındırarak ki bir Farz-ı Ayn’dır. Rabbimiz yap dediklerini yapmalı, yapma dediklerinden sakınmalı, ahlakımızı güzelleştirmeye çalışmalı dersek üç maddede özetlemiş oluruz.
Üç aylarda özellikle okunması gereken dualar var mıdır? Üç Aylara yeterince önem verebiliyor muyuz?
Recep ayı ekim ayıdır büyüklerin ifadesiyle, Şaban ayı sulama ayıdır, Ramazan yı hasat dönemidir. Recep ayında motoru ısıtacağız, Şaban ayında süratimizi artıracağız, Ramazan ayında da menzile vasıl olacağız.
Bunun için gerekli ehemiyeti verebiliyor muyuz? Maalesef… O kadar çok meşgul edecek şeyler var ki, Abdullah Yıldız hocamızın bir ifadesinde, “21. Asır haz ve hız asrıdır “ demişti.
Televizyon ciddi manada meşgul ediyor. Günlük hayat oldukça meşgul ediyor, son dönemin en büyük nimeti son medya ve internet, yararları oldukça fazla ancak bir imtihan aracı da aynı zamanda. Zira insanları çok meşgul ediyor, çok meşgul olan insanlarda birer klinik vakaya dönüşebiliyor internet bağımlılığı… İşte tüm bu bağlardan bizi koparabilecek bir mevsim içine giriyoruz. Fakat bu kadar meşgale içerisinde bir bakıyoruz ki Recep, Şaban derken Ramazan gelmiş hiç fark edememişiz ve ömür de böylece geçip gidiyor.
Peygamber efendimiz buyuruyor ki, ölüm gelmeden önce tevbede acele ediniz. Başka bir uyarıda, vakti gelmeden namazı kılmada acele ediniz, deniyor. Bu meşgaleler bize tüm bunları unutturuyor.
Kadir gecesine kavuştuğumuzda, “Ya Resulallah nasıl dua edelim” diye soruyor Aişe validemiz, Efendimiz ise, “Allahümme inneke afüvvün kerimün, tuhıbbül affe fa’füanni ya kerim” diyor. Anlamı, “Ya Rabbi, sen affedicisin, affetmeyi seversin bizi de affeyle. Peygamberimiz bu duayı etmiş ve bunu tavsiye etmiş. Bu dua Efendimizden bize gelen bir armağandır. Kuran’da Rabbimizin bize öğrettiği duaları ekleyebiliriz buna. Peygamber Efendimizin tavsiye ettiği dualar da hadis ve dua kitaplarında da yer alıyor. Bunları da duamıza eklersek herhalde Rabbimizin, Efendimizin öğretiği dualarla dua etmek en karlı, az şeyle çok şey istemenin yolunu gösteren dualardır ki sünnettirler.
Çocuklara Üç Ayların ve Ramazan’ın önemini nasıl anlatmalıyız?
Çocukların anlayacağı bilde anlatmalıyız. Hz. Ali, 7 yaşına kadar çocuklarla oynayın, 7 ile 14 yaş arasında bilgilendirin, 14 ile 21’e kadar olan dönemde onlarla dost olun, arkadaş olun, 21’den sonra artık onları kendi haline bırakın, diyor. Çocukların ilk yedi yaş döneminde oynayacağız, onlara bunu oynayarak anlatabiliriz. Tatlılarla, böreklerle, süsleyerek anlatabiliriz. Evdeki o manevi havayı çocuğa hissettirmeliyiz. İbadet ve duaların önünde ve arkasında onların hoşlanacağı hediyelerle taçlandırarak ve onları da işin içine katarak yapabiliriz. Mesela benim çok hoşuma giden, iftar sofralarında, kandile gecelerinde biz beraberce dua ederiz, önce ben başlarım dua etmeye, sonra hanım efendi dua eder, sonra kızım, sonra oğlum, herkes birkaç cümle ile içinden geçeni Rabbine arz eder, hep beraber amin deriz, o arada da çocuklar kendi ihtiyaçların duaların içine sıkıştırıverir, ortaya çok tatlı şeyler çıkıyor.
Bizim tavsiyemiz, özelikle kandil gecelerinde ve bayram namazlarıdna camiye ailece gitmek. Hanımlarımız ve çocuklarımız da gidip o havayı teneffüs etsinler. Ama biz ataerkil bir toplum olduğumuz için hep erkeklere mahsustur ibadetlerimiz, camilerimiz. Hanımlarımızı ve kızlarımızı bundan mahrum bırakıyoruz, bunu doğru bulmuyorum.
Peygamberimizin sünnetinde beş vakit namaz ailece kılınırdı. Ama hala 21. Asrın Türkiye’sinde buna ulaşamadık. Diyanet İşleri Başkanlığımız çağırıyor, müftülerimiz davet ediyor, camilerimizin konumu bile bugüne kadar buna müsait değildi. Son dönemde bu konuda güzel gelişmeler gerçekleşiyor.
Ramazan ayının öneminden bahsedebilir misiniz biraz?
Ramazan ayı vahyin inmeye başladığı aydır. Oruç, infak, gece ve gündüzleri değerlendirme ayıdır. Sevgili Peygamberimiz Ramazan ayı geldiğinde paçalarını sıvar, dünyayla bağını koparır, hata son on günü geldiğinde eşleriyle bile muhabbetini keser, tamamen kendini Rabbine vakfederdi.
RAMAZAN FESTİVAL AYI DEĞİLDİR
Biz ne yapacağız? Ramazan ayında en azından bir hatim indireceğiz anlamıya beraber. Gündüzleri zaten oruç tutacağız. Teravih namazlarımızlar Rabbimize olan muhabbetimizi daha da taçlandıracağız. Zekat ve fıtır sadakası vereceğiz. Diğer kardeşlerimizin elinden tutmuş olacağız. Gözümüzü, dilimizi haramdan koruyacağız. Yalan söyleyen, yalan yere yemin eden ve gıybet eden, söz taşıyan ve gözünü haramdan koruyamayan kimsenin orucu sadece açlıktan ibarettir, diyor Peygamber Efendimiz.
Son yıllarda maalesef belediyelerin desteğiyle Ramazan ayları festival aylarına çevrilir hale geldi. Bu çok yanlış. Ramazan ayı eğlence ayı değildir. Ramazan ayı iftar ayı değildir. Ramazan ayı çılgınca yemek ayı hiç değildir. Ramazan ayı kendimize gelme ayıdır. Takvayı kuşanma ayıdır.
Bir de itikaf sünneti vardır. Ramazanın son 10 gününde yapılan artık unutulmuş bir sünnettir. Peygamber Efendimiz, “Unutulmuş bir sünnetimi ihya edene 100 şehit sevabı verilir” buyurmuştur.
İtikafa giren kişi, 10 gün boyunca camide ibadetini yerine getirir. Ramazanı gezerek, tozarak, festivale çevirerek, iftar ve lüks israf yarışına girerek israf etmeyelim.,
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Mehmet Zahit Kotku hocamız, evladım diyor; “Yazmak kolay, söylemek kolay, zor olan bir şey var; o da yaşamaktır” diyor. Namazın farz olduğunu herkes biliyor. Rabbimizin Kuran’daki birçok emrini herkes biliyor, alkolün bile yasak olduğunu şu toplumda bilmeyen yok. Ama alkole biraz sınırlandırma getirelim diye hükümetin böyle bir seslendirişine kıyametler koparıldı. Bu dünyada baki kalacak yoktur, herkes ölümü tadacaktır. Ölüm yokluk değildir, öldükten sonra ebedi hayat var. Bizi cennete taşıyacak bir ömür için çok söze hacet değil, öğrendiklerimizi amel edelim. Bu Ramazan bizi Rabbimize yaklaştırsın diye de temenni edelim.
On5yirmi5