Ahlak nedir? İslam ahlakının gayesi nedir?

Dinler
Ahlak; yaratılış, yaratılmış karakter ve tabiat anlamlarına gelen “hulk” kelimesinin çoğuludur. Ahlak denilince genellikle insanın manevi yönünü ifade eden iyi ve kötü huylar kastedilir. İslam ahlakı ...
EMOJİLE

Ahlak; yaratılış, yaratılmış karakter ve tabiat anlamlarına gelen “hulk” kelimesinin çoğuludur. Ahlak denilince genellikle insanın manevi yönünü ifade eden iyi ve kötü huylar kastedilir. İslam ahlakı ise; Yüce Allah’a ve gönderdiği peygamberlere itaat etmeye dayalı bir ahlak anlayışını esas almaktadır.

İslam ahlakı bireyin davranışlarını, duygu ve düşünceleri, sebebine veya sonucuna göre iyi ve kötü olarak nitelendirir. İnsanın yaratılıştan gelen iyi huylarını olgunlaştırma, kötü huylarını ise terbiye etme yollarını gösterir.

İslam ahlakının gayesi;

  • Allah’ın bütün yarattıklarına karşı merhametli olmak
  • Hiçbir menfaat gözetmeksizin fedakârlıkta bulunmak
  • İnsani ilişkilerde iyi niyetli, dürüst, güvenilir olmak
  • Kötü eğilimlerden uzak durmak

Allah (c.c.), insanın fıtratına iyi ve kötü huyları yerleştirmiş, Ona neyin iyi, neyin de kötü olduğunu vahiyle bildirmiştir. Bildirdiği esasların hayata nasıl yansıtılacağını göstermek için onlara peygamberler göndermiştir. Yüce Allah, insanı yapacağı tercihlerde serbest bırakmış, yaptıklarından da sorumlu tutmuştur.

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktır:

“Nefse ve onu düzgün bir biçimde yaratıp düzenleyene, ona kötü ve iyi olma kabiliyetini ilham edene yemin olsun ki, nefsini maddi ve manevi kirlerden temizleyen kesinlikle kurtuluşa erecektir. Onu günahlara gömen de elbette ziyana uğrayacaktır.”

(Şems suresi, 7-10. ayetler.)

Peygamber Efendimiz cahiliye adetlerine dayalı anlayışı yıkarak Kur’an-ı Kerim’i temel alan bir ahlak anlayışı getirmiştir. Buna göre Müslüman’ın asıl amacı, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ahlakını kendisine örnek alarak, iyi huylarını geliştirmek olmalıdır.

Peygamber Efendimiz ahlakın gayesi olarak şöyle buyurmaktadır:

“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”

(Ahmed b. Hanbel, C.2, s.381.)