33 yaşında bir Türk kadını, erkek egemen Hollywood’da, film müzikleri sektöründe çalışıyor. 34 filmin müziğine imza atan Pınar Toprak “İleride torunlarımın ‘Vay be! Büyükannemiz ilk büyük aksiyon filminin müziğini yapmış!’ diye övünmelerini çok isterim” diyor.
Los Angeles’taki ilk yıllarım hiç kolay geçmedi. Çok kapı çaldım, para almadan deliler gibi çalıştım. Büyük başarılar için büyük fedakarlıklar gerekir.
Çocuklara “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” diye sorulan klasik bir soru vardır. Pınar Toprak’a bu soru belki de hiç sorulmadı. Çünkü o henüz farkında bile değilken müzisyen anne ve babası, onun müziğe karşı sevgisi ve yatkınlığının farkına varıp kızlarını konservatuara yönlendirdi. Toprak, tercihini film müziklerinden yana kullandı. Bugün 33 yaşında olan Pınar Toprak, Behind Enemy Lines 2, The Lightkeepers, Breaking Point ve önümüzdeki yıl vizyona girecek The Challenger’ın da aralarında bulunduğu 34 filmin müziğine imza attı.
Sekiz yaşında bir kızı, beş yaşında bir oğlu olan Toprak, Los Angeles’taki evinin stüdyosunda çalışmalarını sürdürüyor. Kendisine mesleğindeki en büyük başarısını sorduğumuzda detaylara girmeden, önümüzdeki sene başlayacağı bir projeyi örnek veriyor: “Bir Paramount aksiyon filminin müziğini ben yapacağım. Bu hem bir Türk, hem de bir kadın olarak çok gurur duyduğum bir proje. Mesleğimde şimdiye kadarki en büyük başarımın bu olduğunu söyleyebilirim.”
-Müzik okumaya nasıl karar verdiniz? Sizi kimler yönlendirdi?
Müziğe yatkın olduğumu rahmetli babam Tuna Toprak anladı. Ben daha konservatuarın ne olduğunu bilmiyorken babam beni giriş sınavlarına sokmuş. Babam gençliğinde keman çalarmış, annem Aynur Toprak ise çok yetenekli ve başarılı bir udidir. İstanbul’da yaşıyor ve benden çok konser veriyor!
Ben ilkokuldayken İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na devam ediyordum. İlk enstrümanım kemandı, sonra klasik gitar bölümünden mezun oldum. Üniversite için Berklee College of Music’te Film Müziği okudum.19 yaşımda mezun olup Los Angeles’a taşındım, California State Üniversitesi’nde mastır yaptım.
-Neden film müziklerini seçtiniz?
Çocukluğumdan beri filmlere tutkum var. Hatırlıyorum da çok küçük yaşta Oscar, Golden Globe törenlerini seyreder, Hollywood’un bir parçası olmayı hayal ederdim.
-Besteci olmaya nasıl karar verdiniz?
Kendimi bildim bileli yapmak istediğim tek şey müzik yazmaktı. Konservatuarda gitar çalışıyorken bir keresinde hocalarımdan birine ‘Ölü bestecilerin müziklerini çalarak hayatımı geçirmektense kendi müziklerimi yazmak istiyorum’ demiştim. Kelimelerden daha çok müzikle kendimi ifade edebildiğimi hissettim ve ruhumu bu kadar tatmin edecek başka bir şey bulamadım şimdiye kadar… Film müziklerine ise Berklee’deyken başladım ama profesyonel olarak 13 yıldır ilgileniyorum; Los Angeles’a taşındığımdan beri.
-Hollywood’a girmeniz zor oldu mu?
Eğer hayatta gerçekten bir şeyi kalpten istiyorsanız B planınız olmamalı. B planı, bence herkesin en kötü düşmanı ve çoğumuz için garanti ederim ki B planı neyse, onu yaparsınız. Los Angeles’a ‘Film müzikleri olmazsa şunu yaparım’ gibi bir düşünceyle gelmedim. Çok kapı çaldım, para almadan deliler gibi çalıştım. Büyük başarılar için büyük fedakarlıklar gerekir. Benim de Los Angeles’taki ilk yıllarım kolay değildi. İlk çalıştığım yer Paramount Pictures’ta müzik departmanıydı. Ardından Hans Zimmer’ın yanında çalıştım. Bu işlerin hiçbiri hazır bir şekilde önüme gelmedi.
-Sizi hemen kabullendiler mi?
Hem evet, hem hayır. Bazı yönetmenler, iş müziğe geldiğinde kadın/erkek pek düşünmüyor ama herkesten daha çok kanıtlamam gerekiyordu kendimi. Şimdiye kadar 34 filmin müziğini yazdım, o nedenle artık daha kolay kabulleniyorlar. Türk olmanın da ne bir avantajını ne de dezavantajını gördüm. Los Angeles’ta herkes başka bir bir yerden nasıl olsa! Etnik müziklerin olduğu bazı filmlerde bana daha çok güvendikleri kesin…
Amacımız ekranda olmayan hisleri yüzeye çıkarmak
-Film müziğinin önemini nasıl anlatırsınız? Filmin bütünü içindeki yeri nedir?
Film müziği, çoğu zaman ekranda gördüklerimizin bilinçaltını temsil ediyor. Tabii ki bu filmden filme, sahneden sahneye değişecek bir şey ama coğu zaman müziğin görevi ekranda bize kelimelerle söylenilmeyen duyguları açıklaması. Amacınız filmdeki ekranda olmayan hisleri yüzeye çıkarmak, filmi çok daha iyi bir seviyeye getirmek. Müziğin böyle bir gücü var.
-Bir filmin müziklerini yapma aşamaları neler? Süreç nasıl işliyor?
Her film için farklı. Bazılarında senaryo aşamasında görüşmeye başlıyoruz, bazı filmler için son anda besteciye karar veriyorlar. Benim tercihim mümkün olduğunca erken başlamak ve film geliştikçe onun bir parçası olmak. Film çekildikten sonra ve kurgu aşamasında yönetmenle görüşmeler yapıyoruz. Filmi dura dura seyredip hangi sahnelerde müzik olacağını ve o sahnelere hangi tarz müziğin uygun olabileceğini konuşuyoruz. Bu görüşmeden sonra bir süre stüdyoma çekiliyorum, değişik temalar deniyor ve müziği yazmaya başlıyorum. Yönetmenle sürekli irtibat halindeyiz ve yazdığım şeyleri çalıyor, görüşlerini alıyorum. Bütün müzik onaylandığında orkestra kaydını sonra mix’ini yapıyoruz.
Müziğin cinsiyeti yok ama sektörde kadın olmak zor
-Çalıştığınız alana daha çok erkekler hakim. Bir kadın olarak ne gibi zorluklar yaşadığınızı anlatabilir misiniz?
Bu düşünce tarzını değiştirmek kesinlikle zaman alacak ama inancım yapımcıları sözle ikna etmeye çalışmaktansa müzikle, yaptığım işle ikna etmek yönünde. Müziğin cinsiyeti olduğuna inanmıyorum ve ilk bakışta her ne kadar zormuş gibi görünse de eğer sizinle çalışmak istiyorlarsa kadın da olsanız erkek de olsanız çalışıyorlar bir şekilde…
-Mesleğinizde hedefiniz nedir? Mesela Oscar almak? Çünkü uzun zamandır bir kadın besteci alamadı.
Oscar almak tabii ki güzel olurdu. Çocukluğumdan beri hayal ettiğim bir şey. Ama burada çalışmaya başladığımdan beri ödüllerden çok başarılı ve uzun bir kariyere sahip olmak istiyorum. Güzel filmlerle ve başarılı yapımcılarla çalışabileceğim bir kariyer istiyorum. Bundan 30-40 yıl sonra torunlarımın büyükannelerini düşündüklerinde ‘Vay be benim büyükannem Hollywood’da ilk büyük aksiyon filminin müziğini yapan kadın’ demelerini istiyorum. Bu, benim için Oscar’dan çok daha değerli. Bundan üç yıl önce Oscar’lar için ‘shortlist’te idim. Olmayacak bir şey değil…
Stargazete.com