Söylentilere göre köyün birinde Zeynep diye güzelliğiyle övülen bir kız vardır. Zeynep 16 yaşına yeni girmiştir. Bir gün Ali diye yabancı köylerden bir genç düğünde Zeynep’i görüp beğenir ve kızın babasına hemen bir görücü gönderir. Kısa bir zaman sonra düğünleri olur. Ali Zeynep’i alıp kendi köyüne götürür. Kendi köyünün yolu çok uzundur. 3 gün 3 gece boyunca bitmez . Bu uzaklık yüzünden Zeynep annesi, babası ve kardeşinin yüzünü uzunca bir süre göremez. Köyün yüksek tepesinde ki evinden kendi yaktığı bir türkü mırıldanmaya başlar. Kocası annesine babasına olan bu Özlem’e pek te aldırış etmez. Hor görür ve eziyet eder etmeye de devam eder. Annesi ve babasının hasreti Zeynep’i yataklara düşürür. Kocası başka çare bulamaz ve annesi ve babasını almaya gider. Yolculuk tam 6 gün sürer ve annesiyle babası Zeynep’in yanına varır. Onu yataklara düşmüş görünce çok üzülürler ve Zeynep köyün yüksek tepesinde kendi yaktığı türküyü onlara da mırıldanmaya başlar. Daha sonra hayata gözlerini yumar. İşte o günden bu güne, bu türkü dilden dile söylenip durur.
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
Annesinin bir tanesini hor görmesinler
Uçan da kuşlara malum olsun, ben annemi özledim
Hem annemi hem babamı ben köyümü özledim.
Babamın bir atı olsa binse de gelse
Annemin yelkeni olsa açsa da gelse
Kardeşlerim yolları bilse de gelse
Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim
Hem annemi hem babamı ben köyümü özledim.