Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Şentürk, her sanat dalının kendi düşünce geleneği ve kültür zemini içerisinde ortaya çıktığını belirterek, Türk sanatının yerli bir düşünce geleneğine dayanması, Türk Sineması’nın da yerli ve özgün bir kimliğinin olması gerektiğini söyledi.
Şentürk, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, farklı sonuçlara varılarak da olsa bu konunun toplumda tartışıldığını, günümüzdeki asıl tehlikenin, ‘kimlik’ konusuna dair bu tartışma zemininin de ortadan kalkması olduğunu söyledi.
Türk Sineması ve Kimlik Sorunu
İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Şentürk, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü tarafından İstanbul Tasarım Merkezi’nde düzenlenen seminerinde, Türk Sineması’nın kimlik sorununa dair görüş ve tespitlerini anlattı.
“Türk Sineması” tabirinin bir kimlik iddiası olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Şentürk, önce bu iddianın ne ölçüde gerçekleştirilebildiğini sorgulamaya yönelik doğru sorular sorulması gerektiğinin altını çizdi.
Şentürk, Türk Sineması tarihinin, 1800’lü yılların sonları, 1900’lü yılların başlarında sinemanın icad edilmesinden hemen sonra 5-10 yıl içerisinde başlamış olmasına rağmen, o dönemin çok iyi araştırılamadığını söyledi. Bunun en önemli sebeplerinden birisinin, araştırmacıların Osmanlıca bilmeyişleri olduğunu belirten Şentürk, bu sebeple araştırmacıların Türk Sineması’nı 1922-23 yıllarından itibaren ele aldıklarını kaydetti. Şentürk, “Bu bir sorun teşkil ediyor; çünkü eğer 1900’lü yıllara dönecek olursak, o zaman ‘Türk Sineması’nın ihtiva ettiği alanı genişletmemiz gerekiyor. Çünkü ‘Türk Sineması’ dediğimizde nasıl biz şimdi bugün Cumhuriyet döneminin sinemasını algılıyorsak, 1900’lü yıllarda da aslında bunu ‘Osmanlı Sineması’ olarak algılamamız gerekiyor. O zaman da Osmanlı coğrafyasını göz önüne almanız gerekiyor; yani sadece Anadolu’da yapılan film örnekleri değil, Mısır’ı da hesab etmeniz gerekiyor, Lübnan’ı da, Suriye’yi de Irak’ı da hesab etmeniz gerekiyor. Orada yapılan çalışmalar, bence ‘Osmanlı Sineması’ başlığı altında ve eğer bugün için konuşacak olursak, ‘Türk Sineması’ başlığı altında incelenmesi gerekiyor.” diye konuştu.
Şentürk, Osmanlıca bilgisi yetersizliğinin yanı sıra her alanda olduğu gibi sinema alanında da Osmanlı kimliğini reddeden ideolojik bakış açısının da, şartlı bir tarih araştırmasını ve şartlı bir bakışı beraberinde getirdiğini kaydetti. Şentürk, “Bu da, gerçekleri tam anlamıyla görebilmemizi engelliyor, perdeliyor.” dedi.
Hiçbir sanat dalının, içinde yeşerdiği medeniyet unsurlarından ve düşünceden ayrı değerlendirilemeyeceğini belirten Şentürk, sinemanın da bu toprakların kültürel geçmişinden ayrı düşünülemeyeceğini söyledi. Şentürk, ‘Alman Sineması’ dendiğinde, onun arkasında özgün bir ‘Alman düşüncesi’, ‘İngiliz Sineması’ dendiğinde onun arkasında özgün bir ‘İngiliz düşüncesi’ olup olmadığının sorulması gerektiği gibi, ‘Türk Sineması’ dendiğinde de ona zemin teşkil eden bir ‘Türk düşüncesi’ olup olmadığının sorulması gerektiğini ifade etti.
“Türk düşüncesi diyebileceğimiz, Türk’e özgü bir düşünce tarzı var mıdır?” diye soran Şentürk, Osmanlı’nın bir medeniyet olarak kendine ait bir düşüncesinden, iddiasından söz edilebildiğini, ancak Osmanlı’nın da sadece Türklerden değil, çeşitli ırklara mensup topluluklardan oluştuğuna işaret etti. Buna karşılık, sadece Türklere özgü bir sanat ve estetik anlayışından bahsedilemediğini belirten Şentürk, Cumhuriyet döneminde ‘Türk düşüncesi’ iddiasının ortaya atıldığını, bunun da önce Osmanlı kimliğini reddederek başladığını ve her alanda geçmişle yabancılaşmanın başladığını anlattı. Şentürk, bu aşamada “Bu iddia gerçekleştirilebilmiş midir? Meselâ ‘Türk Sineması’ iddiasıyla yola çıkmış ama sonuçta ‘Türk Sineması’ diye Türklere özgü bir sinema ortaya koyabilmiş mi? ‘Türk Müziği’ iddiasıyla yola çıkmış ama ‘Türk Müziği’ diye Türklere özgü bir müzik ortaya koyabilmiş mi? ‘Türk Mimarisi’ iddiasıyla yola çıkmış ama ‘Türk Mimarisi’ diye Türklere özgü bir mimari ortaya koyabilmiş mi?” sorusunun sorulması gerektiğini söyledi.
Türk Sineması’nın da ‘Türk düşüncesi’ ile, sanat geleneği ile bağı kurulmadan ele alınamayacağını belirten Şentürk, “Yani bir filmin yönetmeninin Türk olması, oyuncularının Türk olması, masraflarının Türk sermayesi tarafından karşılanmış olması ve Türkiye’de gösterilmiş olması, bir filmi ne kadar ‘Türk Filmi’ yapar?” diye sormak gerektiğini dile getirdi. Şentürk, “Düşüncesiz bir sanat olamayacağına göre, bunun düşünce kimliği ile irtibatının da göz önünde bulundurulması gerekiyor.” dedi.