Beşinci filmde seriye dahil olan David Yates’in yönettiği filmde Harry rolündeki Daniel Radcliffe, gençliğe adım atmış yüzüyle çıkıyor seyirci karşı-sına. Çocuklar için hazmı zor, büyükler için derinliği az olan film, popüler bir ürün olmaktan ileriye geçemiyor.
Gözümüzün önünde büyüyen ‘sihirli’ çocuk Harry Potter (HP), altıncı kez karşımızda. Sorulardaki boşlukları doldurmaya alışkın bir millet olarak, "Harry Potter ve …." adı verilen kitap/film serisinde bu sefer boşluğu ‘Melez Prens’ ile dolduruyoruz. Bir ara "Sesi kalınlaştı, pek bir kartlaştı" diye sızlandığımız Harry de artık okulun ağabeylerinden oldu.
Beşinci filmde bayrağı devralan David Yates, "Harry Potter ve Melez Prens"te de yönetmen koltuğundan kalkmıyor. Seriyi de o kapatacak anlaşılan. HP, Hogwarts’taki altıncı yılında da Lord Voldemort’la mücadeleye devam ediyor. Yine bir yaz tatili sonrası okula dönen Harry, ruh emicilerin safına geçen Draco’yla uğraşacağını erkenden fark eder. Üstelik Severus Snape de Draco’yu kollamak için ‘bozulmaz yemin’ etmiştir. Küçük bir çocukken Voldemort’a hocalık yapan Prof. Horace, Dumbledore’un ricasıyla yıllar sonra okula döner. Voldemort’un çok önemli bir sırrı, Horace’ın anılarında gizlidir. Bunu bulmak da Dumbledore tarafından Harry’ye yüklenmiş bir görevdir. Bu arada Harry, Horace’ın kitaplığında, üzerinde "Melez Prens’e aittir" yazan bir kitap bulur. Harry’den çok Hermoine’in merak ettiği Melez Prens, filmin sonunda sürpriz birisi çıkacaktır. Harry’nin ve dâhi Hogwarts’ın bu bölümdeki en büyük kaybı ise okul müdürü Dumbledore olacaktır. Baba’daki gibi olmasa da serinin son filminde Dumbledore’un gençliğini de göreceğiz.
David Yates, sinema açısından seriyi aşağıya çekmeye devam ediyor. Serinin içinde bir sıralama yapıldığında, Melez Prens’in yeri, sonlarda olacaktır. Yates, ilk iki filmin yönetmeni Columbus gibi ‘çocukça’ bir iş yapmadığı gibi; Cuaron’un, ilgilisinin lezzet duyacağı karanlık ve yetkinlikte bir dünya da sunamıyor. Kötü değil, ama o geniş aralıkta vasatlık üzere gidip geliyor. Şu da bir gerçek ki, HP serisinin ne kitabına edebiyat ne de filmine sinema açısından yaklaşıldı bu topraklarda. Vaktiyle kitapların yazarı Rowling‘e karşı cadı avcılığı yapanlar olduğu gibi, işi Rowling’den bir Henry James çıkarmaya kadar götürenler de oldu. İlk iki kitabında sağlam bir İngiliz toplumu eleştirisi yapan Rowling’in ‘seri üretime’ geçtikten sonra kendini maceraya, mistisizme ve ‘büyü’ye kaptırdığını söyleyebiliriz. Çocuklar için hazmı zor, büyükler için derinliği az eserler çıktı ortaya. Haliyle filmlere de, okurun/seyircinin sahiplendiği üç sempatik arkadaşın görsel efektlerle süslenmiş macerası kalıyor.
TANRI’SIZ BİR DÜNYA ÖZLEMİ
HP’nin dünyası, büyüyle her şeyin halledilebildiği bir yer değil. Öyle olsa Harry, çok sevdiği Dumbledore‘u kurtarırdı. Gerçi Dumbledore kötü bir büyü sonucu ölüyor. Bir nevi iyi büyüyle kötü büyünün ve büyücülerin savaşı söz konusu. Temelde yine değişmez tema olan iyi-kötü mücadelesi var. Ancak, HP’nin dünyası, Yaratıcı’dan uzak (Tanrı’sız) bir dünya. Çocuklara, bir parmak şıklatmakla her şey halledilmez; çalışmak, çabalamak, savaşmak gerekir diyor. Ne var ki, bu söylemleri ‘büyülü’ bir dünya üzerinde inşa edince ‘kıssadan hisse’ çıkmıyor. Rağbet daha çok kıssalara yöneliyor. Geriye, bir HP çılgınlığı ve fetişizmi kalıyor. Böylece HP serisi, ilk iki kitapta eleştirdiği sistemin popüler bir aracı olmaktan öteye gidemiyor. Muggle’ların o sıkıcı sistemi, tüm heyecanına ve macerasına rağmen, bir müddet sonra HP’nin ‘farklı’ dünyasında da zuhur ediyor.
Esasen sorulacak soru başka: Modernizmin dışlamasına, düpedüz yok saymasına rağmen, en modern(!) çağda ortaya çıkan bu metafizik ihtiyacı/ilgisi nedendir? Üstelik bu ilgi/ihtiyaç, yine modernitenin ve eğlence sektörünün dibine kadar maddeci anlayış ve araç-gereçleriyle karşılanmaktadır. İnsanoğlunun istek yazgısı değişmeyecek anlaşılan. Hiçbir şeyden vazgeçemediğimiz gibi, her şeyi bir arada ve ‘hep’ istiyoruz. Hem su üstünde yürüyelim hem de ayaklarımız ıslanmasın, hesapsızca yaşayalım… Bu ne yaman çelişkidir böyle!
HARRY POTTER VE MELEZ PRENS
Orijinal ismi: Harry Potter and the Half-Blood Prince
Yönetmen: David Yates
Oyuncular: Daniel Radcliffe, Emma Watson, Michael Gambon, Dave Legeno, Bonnie Wright, Rupert Grint