Efsane Böyle Doğdu

Filmler
Baba/The Godfather’ı tüm zamanların en başarılı filmlerinden biri yapan formül neydi? Birlikte çalışmayı zor da olsa başaran yetenekler, yerinde yapılan reklam ve biraz da şans. Yönetmen koltuğu...
EMOJİLE

Baba/The Godfather’ı tüm zamanların en başarılı filmlerinden biri yapan formül neydi? Birlikte çalışmayı zor da olsa başaran yetenekler, yerinde yapılan reklam ve biraz da şans. Yönetmen koltuğunda Francis Ford Coppola’nın oturduğu 1972 yapımı film, 11 dalda Oscar adayı olmuş ve bunların üçünü kazanmayı başarmıştı. 6 milyon dolarlık bütçesiyle de gösterimde olduğu 18 hafta boyunca 101 milyon dolarlık hasılat yaptı.

Filmin yapımcısı Al Ruddy, Baba için “yaptığım en sefil film” diyor ve sözlerine ekliyor: “Kimse çekimlerin tek bir gününde bile eğlenmedi.” Coppola da onunla aynı fikirde; “Durmaksızın endişe içindeydim ve ne zaman kovulacağım diye düşünüyordum”.

Yalnızca filmin değil, Mario Puzo imzalı aynı adlı romanın hikâyesi de oldukça sancılı aslında. Kırklarının ortalarında borç batağına saplanmış ve bir türlü kurtulamadığı kumar alışkanlığı olan yazar Puzo’nun taslak halindeki romanı, sekiz yayımcı tarafından reddedilmiş. Yolda rastladığı bir arkadaşı kitabı bitirmesini sağlamış ve yayımlamasına yardımcı olmuş. Kitabın 67 hafta boyunca New York Times‘ın çok satanlar listesinin zirvesinde kalması ise herkesi şaşırtmış. Puzo’nun kitabı bitirmesi ise Paramount sayesinde gerçekleşti. Puzo yalnızca 100 sayfa yazmıştı ancak yapım şirketi romanın beyazperdeye aktarılması halinde ona 50 bin dolar vereceğini söyledi.

Coppola da aslında film için kimsenin ilk seçimi değildi. Arthur Penn, Peter Yates, Costa-Gavras, Otto Preminger, Richard Brooks, Elia Kazan, Fred Zinnemann, Franklin J. Schaffner, Richard Lester gibi pek çok yönetmene teklif götürüldü ama hepsi “Hayır” dedi. Paramount’un başındaki Robert Evans, mafya filmlerinin Yahudiler tarafından yazıldığı, yönetildiği ve yine Yahudiler oynadığı için tutmadığına karar verdi ve İtalyan asıllı ABD’li yönetmen Coppola’ya teklif götürdü. O da Puzo’nun romanının ucuz ve sansasyonel olduğunu düşünerek teklifi reddedecekti ancak kararını değiştirdi. Bundan sonrası kavga gürültü sürdü gitti. Yapım şirketi masraflardan kısmak için filmin günümüzde geçmesini önerdi ancak Coppola kabul etmedi. Coppola çekim için 80 gün istedi ama ona yalnızca 53 gün verdiler.

Sonra Don Vito Carleone’yi kimin oynayacağı sorusu akıllara takıldı. Anthony Quinn, George C. Scott, Jean Gabin, Vittorio De Sica, John Huston’ın adları geçse de Coppola Marlon Brando konusunda ısrarlıydı ve bu konuda Paramount’u ikna etti. Bu kez de Don’un oğlu Michael’ı kimin oynayacağı konusunda fikir birliğine varılamıyordu. Robert Redford, Ryan O’Neal, Martin Sheen, David Carradine ve Dean Stockwell isimleri geçse de Al Pacino’yla yalnızca 35 bin dolar karşılığında anlaşıldı.

Filmin çekim süreci de oldukça sancılı geçti, yapımcılar şimdi filmin en unutulmaz sahnelerinden biri olarak görülen Don’un ölüm sahnesini çekmenin gereksiz olduğunu düşündü. Görüntü yönetmeni Gordon Willis, Coppola’nın profesyonel olmadığını düşündü. Filmin Nino Rota imzalı efsanevi müziği bile yapımcı Evans’ın hoşuna gitmemişti.

Filmin çok uzun olmasıyla ilgili sorunlar da yaşandı elbette. Kurguda kısaltılan film 135 dakikaya indirildi ancak Evans bundan da memnun olmadı. Coppola sonradan filmi şimdiki 175 dakikalık haline getirdi. Gerisini zaten biliyorsunuz; bir sinema efsanesi.