Parçalardan Bütüne İstanbul

Filmler
Altı yabancı yönetmenin İstanbul hakkında yazdığı senaryolardan oluşan 15’er dakikalık kısa filmler, uzun metrajlı filme dönüşüyor.  Türkiye’de aralık ayında gösterime girecek olan &#...
EMOJİLE

Altı yabancı yönetmenin İstanbul hakkında yazdığı senaryolardan oluşan 15’er dakikalık kısa filmler, uzun metrajlı filme dönüşüyor. 

Türkiye’de aralık ayında gösterime girecek olan ‘Unutma Beni İstanbul’ filminin projesi, yönetmen Hüseyin Karabey’e ait. İşte Zaman’dan Fatma Turan’ın kaleminden filmin hikâyesi…

Mani Maserrat Agâh, henüz 13 yaşındayken İran’daki rejim değişikliğinden kaynaklanan toplumsal gerginlikten dolayı ülkesini terk etmek zorunda kalır. Küçük yaşta başladığı kaçış serüveninin ilk durağı İstanbul olur. Bugüne kadar birçok mülteciye ev sahipliği yapmış bu şehir, iki ay yalnızlığını paylaşacaktır küçük bir çocuğun. Bundan olsa gerek hafızasına kazınan anıları İstanbul ve sokaklarıyla ilgilidir. Yönetmen, bu hikâyesiyle İstanbul için kamera arkasına geçer ve 15 dakikalık kısa ama İstanbul’la dolu bir film çeker. Aida Begic, Stefan Arsenijevic, Omar Shargawi, Eric Nazarian, Stergios Niziris ve Hany Abu-Assad gibi İstanbul sevdalısı birbirinden habersiz yönetmen de farklı zamanlarda kısa filmlere imza atar. İlerleyen zamanlarda İstanbul’u konu alan filmlerle ilgili araştırma yapan ödüllü yönetmen Hüseyin Karabey, farklı zamanlarda çekilen kısa filmlerin hikâyesini öğrenir. Bunları bir araya getirmek için yola koyulur. Her ne kadar yönetmen Agah, projeden ayrılmak durumunda kalsa da altı yönetmenle devam eder yola. Çabaları sonucunda 15’er dakikalık kısa filmler ‘Unutma Beni İstanbul’ ismiyle uzun metrajlı filme dönüşür.

Filmin çekimlerine yönetmen Aida Begic’in filmiyle başlandı. Senaryoların danışmanlığını "Benim yurdum İstanbul" diyen romancı Petros Markaris yapıyor. Projenin başında ise ‘Gitmek: Benim Marlom ve Brandom’ filmiyle Türkiye’de olduğu kadar yurtdışındaki festivallerde de başarı kazanan Hüseyin Karabey var.

Karabey, iki yıl önce Selanik Film Festivali’nde Petros Markaris’le tanıştığını ve diğer altı yönetmenin de hikâyelerini dinlediğini anlatıyor. Yönetmenlerden Abu-Assad’ın ailesinin savaş sırasında ikiye bölündüğünü ve yılda iki kez bütün ailenin sadece İstanbul’da buluştuğundan söz ediyor. Diğer yönetmen Nazarian’ın ise İstanbul’da yaşayan dedesinin hikâyesini anlatacağını söylüyor filmde. Karabey, böyle hikâyeler birikince proje yapmaya karar verdiğini ve yönetmenlerin de projeyi çok sevdiğini ifade ediyor ve ekliyor: "Yurtdışında dolaşma ihtimali çok yüksek bir film."

Filmde, İstanbul’u yabancıların gözünden ve onlara ait kişisel hikâyeleri dinleyerek izleyeceğimizi söylüyor Karabey. Kısa filmlerin yaşanmış hikâyelerden yola çıkıldığını anlatan yönetmene göre film konu olarak çok güçlü hikâyelerden oluşuyor. Karabey, kısa filmlerin direkt birbiriyle alakalı olmadığını ancak hepsi yan yana izlendiğinde bütünlük oluşturacağını söylüyor. İstanbul’un kendisini tanımaya yardımcı olacak bir proje olduğunu anlatıyor ve şöyle devam ediyor: "İstanbul, elbette çok kozmopolit bir şehir ama biz, buna dair hikâyeler dinlemiyoruz. Bu şehirden binlerce insan geçmiş ama bilmiyoruz yeterince. Şimdi böyle bir projenin var olması beni çok heyecanlandırıyor. Filmden çıktıktan sonra İstanbul’un kültürel anlamda ne kadar zengin, ne kadar renkli bir şehir olduğunu ve ne kadar da bizden çok farklı anlamlara geldiğini şaşırarak ve hayranlıkla izleyeceğiz. Film, İstanbul’u farklı anlatacak, herkesin şaşırtacağını düşünüyorum.

Hüseyin Karabey, ayrıca 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’ndan film için ciddi destek geldiğini söylüyor. Ajanstaki sinema müdürü Yusuf Kaplan’ın projenin gerçekleşmesi için çok çaba harcadığı ve bütçenin yüzde 60’ının ajans tarafından karşılandığı bilgisini de veriyor. Filmin ilk gösterimi Türkiye’de aralık ayında olacak. Dünya prömiyerinin ise 2011 yılında Uluslararası Berlin Film Festivali’nde yapılması planlanıyor. f.turan@zaman.com.tr

Hüseyin Karabey’in ikinci filmi: Sesime Gel

‘Unutma Beni İstanbul’un çekimleri devam ederken Hüseyin Karabey aynı zamanda ikinci filmi Sesime Gel’in de de hazırlıklarını yapıyor. Senaryosu bitmek üzere olan film Nisan 2011’de çekilecek. Karabey filmin hikâyesini şöyle anlatıyor: "Kürtlerin hikâye anlatıcıları vardır; dengbej diyoruz. Üç tane kör dengbej var filmde ve iki kadından bahsedecekler: Berfe nine ve torunu Jiyan. Dengbejler hikâyeyi anlatmaya başladığında biz gerçek hikâyeye geçeceğiz. Köye bir gün korucularla birlikte askerler gelir. Evlerde silah saklandığını düşünürler. Bütün evleri ararlar, silah bulamayıp köyün tüm erkeklerini köy meydanında toplar ve erkekleri gözaltına alırlar. ‘Kim silahı getirirse erkeğini alır.’ derler. Nineyle torunun başında kimse kalmamıştır. Torun, nineye ‘Silah bulalım gidip götürelim.’ der. Bu çocuksu fikir onların tek ümidi olur. Kız torun gider oyuncak silahlar getirir, derler bu olmaz. Aslında bölge silah doludur ama siz başka bir amaç için aradığınızda silah bulamazsınız. Daha sonra dağlarda kör dengbejlere rastlarlar ve hikâye böyle devam eder."